Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Neval Oğan Balkız

12 Eylül 1980 ve DARBE DÜZENİNİ AŞMAK

Üzerinden tam 43 yıl geçti! Bitti, bitti,“bitmedi”! Kapitalist emperyalizmin ihtiyaçlarının ve önceliklerinin belirlediği, ülkede ve dünyada yaşanan siyasal, soyoekonomik, kültürel , ideolojik, stratejik koşulların sonucu yaşanan, ‘başlayan’ ve ‘biten’ bir ‘dönem’ değil! Her koşul ve durumda, yeniden tekrarlanabilme potansiyelini içinde taşıyan, kurum, kuruluş ve işleyişiyle günümüz yönetim ilişkisinde de farklı biçimler ve görünümler altında varlığını sürdüren bir yönetsel anlayış biçimi, bir süreç ve ‘ruhdur’! “Yürürken, geleceği görmek için geriye gidiyorum” gerçekliği içinde tutulan bir toplumun bireyleri olarak bizler, ‘unutmadan, fakat sessizce hatırlıyoruz’. Çünkü ” hafıza” unutmaz aslında!Toprak da. Bellek silinmez.Sadece ne hatırlaması gerektiğini bilir..” Egemen sınıfların çıkarlarına, tüm varlığıyla özel kâra yönelen bir düzene karşı güçlenen halk hareketlerini, emekçi ve aydınları ezmek için, güçlenen sınıfsal örgütlenme bilinci ve “sosyal uyanışın” bastırılması, etkisizleştirilmesi ve sonraki ‘sorunsuz’ dönemlerin koşullarının yaratılması için yaşatılan bir toplumsal yıkım, bireysel yok ediliş sürecinde 650 bin kişi gözaltında alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 210 bin dava açıldı. Bu davalarda 230 bin kişi yargılandı. 7 bin idam kararı istenirken, 517 idam cezası verildi. 50 kişinin cezası infaz edildi! Bir çok insan vatandaşlıktan çıkarıldı, bir çok insan yurtdışında sürgün koşullarında yaşadı! TBMM ve siyasi partiler kapatıldı, üniversiteler darmadağın edildi! 1961 Anayasası kaldırıldı! Sendika, meslek örgütleri ve dernekler kapatıldı!… Ülke ve toplum olarak bizi bugünlere taşıyan, bugünü içinde barındıran ve günümüzde yaşanmaya devam eden ‘dünümüz’ ! Walter Benjamin; “bu gün içinde bulunduğumuz olağanüstü tehlikeli hal, istisnai bir durum değil, kuraldır. Bu kavrayışa uygun bir tarih mefhumu (anlayışı) geliştirmeliyiz” diyor. Türkiye toplumu olarak bizlerin; “İçinde bulunduğumuz koşullara uygun bir anlayış geliştirmek,tehlikeli hali aşmak için, ekonomi politiği doğru oluşturulmuş bir kitle demokrasisi kurma mücadelesini, tüm alanlara yaymak gibi bir zorunlulukla karşı karşıya olduğumuz ortada. Bu süreç; demokratikleşme ve demokrasiyi birbirinden ayırmamıza olanak sağlayacak, demokrasiyi savunma değil, oluşturma ihtiyacı içinde olduğumuzu bize öğretecek dinamikler ve aşamalar içeriyor. Sürecin başlangıç noktasını da; 12 Eylül ile siyasal, hukuksal, kültürel ve sosoyopsikolojik olarak bütünsel, etkin bir hesaplaşma gerçekleştirmek oluşturuyor. Bu durumda ancak: -Bir daha 12 Eylül ve benzeri koşulların yaşanmayacağı siyasal ve toplumsal koşulların oluşturulması, -Toplumun “hakikatı bilme hakkının” gereği yerine getirilmesi, son derece acılı, toplumsal hafızanın, toplumsal vicdan ve toplumsal ahlaki bir ölçüt olarak adalet duygusunun onarılması olanağının yaratılması, – Tüm yetkili ve sorumluların göstermelik değil, gerçek anlamda cezai, idari ve hukuki sorumluluklarının hesabını vermelerini sağlayacak bir yargılama yapılması, mağdurların adalet ve tazminat haklarının eksiksiz yerine getirilmesi, -Eşitlik içinde , özgür yaşanacak, adil ve sömürüsüz bir toplumda birlikte yaşama iradesinin güçlendirilmesi olanağı yaratılabilir. Bu herkesin görevi…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER