Etkin bir hesaplaşma şart!
İdam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle, aradan geçen uzun yıllara rağmen zihinlerdeki yerini koruyan 12 Eylül darbesi için kısa bir değerlendirme yapan Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, bu döneme dair etkin bir hesaplaşma gerçekleştirmenin önemine işaret etti.
Tarihler 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde, Türkiye’yi karanlığa götüren askeri darbe planı, aynı isimle sabaha karşı uygulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Anayasayı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM’yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti. Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerini askıya aldı. Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i Hamzakoy, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş’i ise Uzunada’ya sürgüne göndererek siyasi yasaklar getirdi.
Üzerinden 41 yıl geçmesine rağmen, gerçek bir hesaplaşma dönemine sahne olmayan 12 Eylül 1980 askeri darbesini değerlendiren Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Yürürken, geleceği görmek için geriye gidiyorum, gerçekliği içinde tutulan bir toplumun bireyleri olarak, ‘unutmadan, fakat sessizce hatırlıyoruz’! Çünkü hafıza unutmaz aslında! Bellek silinmez! Sadece, ne hatırlaması gerektiğini bilir…” dedi ve şöyle devam etti:
“Bu toplumsal yıkım, bireysel yok ediliş sürecinde 650 bin kişi gözaltında alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 210 bin dava açıldı. Bu davalarda 230 bin kişi yargılandı. 7 bin idam kararı istenirken, 517 idam cezası verildi. 50 kişinin cezası infaz edildi! Birçok insan vatandaşlıktan çıkarıldı, birçok insan yurtdışında sürgün koşullarında yaşadı! TBMM ve siyasi partiler kapatıldı, üniversiteler darmadağın edildi! 1961 Anayasası kaldırıldı! Sendika, meslek örgütleri ve dernekler kapatıldı! Ülke ve toplum olarak bizi bugünlere taşıyan, bugünü içinde barındıran ve günümüzde yaşanmaya devam eden ‘dünümüz’!
Türkiye toplumu olarak, bizlerin, içinde bulunduğumuz koşullara uygun bir anlayış geliştirmek, tehlikeli hali aşmak için ekonomi politiği doğru oluşturulmuş bir kitle demokrasisi kurma mücadelesini tüm alanlara yaymak gibi bir zorunlulukla karşı karşıya olduğumuz ortada. Bu süreç, demokratikleşme ve demokrasiyi birbirinden ayırmamıza olanak sağlayacak, demokrasiyi savunma değil, oluşturma ihtiyacı içinde olduğumuzu bize öğretecek dinamikler ve aşamalar içeriyor. Sürecin başlangıç noktasını da 12 Eylül ile siyasal, hukuksal, kültürel ve sosyo-psikolojik olarak, bütünsel, etkin bir hesaplaşma gerçekleştirmek oluşturuyor. Bu, herkesin görevi…” -Tamer Yazar-