Net olan bir şey var ki, hepimiz ANKETzedeyiz ! Neredeyse her anketin BAHAR sözü vermesine o kadar takılı kaldık ki, bugün bile yaşadığımız şaşkınlığımız hala ilk günkü tazeliğinde ! DİP DALGA denen kararsızların, BAHAR sözünü gerçek kılacak asıl kalabalık olacağına öylesine inandık ki, yaşanan dalganın basit bir MEDCEZİR olabileceğini düşünemedik bile ! Hatta yaşanan özgüven o kadar kör etti ki herkesi, neredeyse her miting meydanında altı lider ve iki belediye başkanıyla kampanya yapan muhalefetin ilk turda bu işi bitirebileceğinde durduk beraberce ! Sadece bu da değil… Ankara’dakilerin içinde bata çıka ilerlediği kirli siyaset, kamu kaynaklarıyla güçlendirilmiş / tetikçi kalemlerden oluşturulmuş yandaş bir medya, ay sonu hesabına daha ilk haftadan tükenen maaşla nokta koyan hayat pahalılığı, üzerine gidilmeyen yolsuzluk dosyaları, ithalatla nefes alan tarımsal ekonominin bitik hali, 15 Temmuz’un kaybında yumruklaşan cemaatlerin iktidar ve güç kavgası, deprem kentlerinin yorgun yalnızlığı, İstanbul Sözleşmesi’nin çöpe atılmasıyla gölgelere sinen kadın cinayetlerinin politik kimlik kavgası ve her başarısızlığa vurulan o KANDIRILDIK etiketi bile yetmedi, muhalefetin BAHAR sözlerinin çiçekli hayaline ! “Çiçekler açmadı, ama korku kazandı” diyen devam etsin mi ? “LGBT, ‘aileyi çökertecek’ diyenler, Bülent Ersoy’u Külliye davetlerinde en başa oturturken ne düşünüyor ? Bu ülkenin havadaki gururu Türk Hava Yolları’nın personel kıyafetlerini hazırlayan Cemil İpekçi ayakta alkışlanırken, Ankara’dakiler, aynı ortak düşman LGBT için ne düşünüyor ? Demem o ki, işinize gelince BENİM LGBT’EM, işinize gelmeyince DÜŞMAN LGBT ! Bu, aynı, TÜRBANLI BACIM hikâyesi gibi… Kabataş yalanlarının resmi kurumsal hali gibi... Konu, ‘kapananlar’ değil, kim için kapandıkları !..” “Dini, yalanlarına alet edenler kazandı” diyende şimdi sıra ! “Ayakkabılarıyla seccadeye bastı diye KAFİR ilan edileni de gördük bu ülkede, bizlere PORSİYON KÜÇÜLTÜN diyen başı kapalıların kollarına taktıkları servet değerindeki çantaları ve saatleri de ! Dinin bayraktarlığını politikanın her aşamasında yapanların, yalan ve iftirayla iktidar kazanmanın her yolunu nasıl kullandıklarını da ! Bizleri, tek odalı evlerimizin, kaynayan tek tenceremizin etsiz, bol sulu, ekmek katkılı menüsünde yalnız bırakanları da !..” “Bizler, bir kader planının parçasıydık hep, ama yaşamın parçası olamadık” diyendeyiz şimdi de ! “Hatay’ın Antakya’sında deprem yaşamadık sadece, NASIL YALNIZ BIRAKILIR hikayesinin de kurbanlarıydık her birimiz ! Depremin ilk günü bekledik, ikinci günü bekledik, üçüncü günü bekledik, ardından vazgeçtik ! Biz, kurtarılmayı beklemekten vazgeçenleriz ! Bir ay boyunca aç açıkta kaldığımız yıkık bir kentte çadır beklerken, benim çadırımı bir başkasına satarak para kazananların ülkesinde olduğumuzu anladığımızdan beri, vazgeçenleriz ! Pandemide de öyle olmadı mı ? Herkesin Cumhurbaşkanı olmak yerine AKP lideri olmayı tercih eden Erdoğan'ın koronavirüs salgınına rağmen 'lebaleb' ve 'tıklım tıklım' diye övdüğü AKP kongrelerini unuttuk mu ? Hayatlarımızı hiçe sayan, aslında bizleri ‘lebaleb’ bir gerçekle baş başa bırakanlar yüzünden, vazgeçenleriz ! Belki de vazgeçilenleriz !..” Haklısınız… 15 Mayıs’ın yorgunlarıyız hepimiz… Yine de bahar çiçeklerinden vazgeçecek değiliz… O zaman, denilmesi gerekeni bir gazeteci dostum desin ! - Şimdi bir de bardağın dolu yanına bakalım… AKP’nin sekiz yıl önceki oyu, yüzde 14 eridi ! Erdoğan’ın 26 milyon seçmenine karşı, Kılıçdaroğlu, 24 milyonun oyunu aldı... Yaşanan tüm o baskıya, hapisteki liderlere, tutuklanan gazetecilere, “darbe olur” tehditlerine, kurşungeçirmez yelekle yapılan mitinglere, 18 kanaldan yayınlanan söyleşilere, bürokrasinin, medyanın, yargının yüklenmesine rağmen, Erdoğan, ilk turu GEÇEMEDİ, muhalif kitlelerse bütün varlığıyla DİRENDİ ! Az bir başarı değil bu… Sonuçta, bütün yaşananlara rağmen, Türkiye siyasetinin yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol dengesizliği sürüyor… Ama olmaz denilen de oldu ! Kürtlerin Akşener’e, Alevilerin Karamollaoğlu’na oy verdiği bir büyük uzlaşma zemini kuruldu ! Bize düşen, bu zemini büyütmek, yaygınlaşan ultra milliyetçiliğe, siyasal İslamcılığa, Kürt-Alevi-Mülteci düşmanlığına karşı toplumun direnen yarısına ve demokrasi kavgasına omuz vermektir… - Haklı… Henüz bitmedi… Henüz BİTTİ demedik… O yüzden asla vazgeçmiyoruz… İki hafta sonra elde tek oy, orada olacağız… KIŞ inadında olanları bahar çiçekleriyle karşılayacağız… Siz SİZ olun, sizden VAZGEÇMENİZİ bekleyenlere o fırsatı vermeyin ! Elinizdeki bahar çiçeğine sımsıkı sarılın !