Şimdi cevap bekliyor…
Hatay’ın turizmi adına, büyük otellerin balo salonlarında toplantılar düzenleyip, sahip olunanlar adına birbirimizi alkışladığımız anları bir an önce geride bıraksak ve aslında alkışı hiç hak etmediğimizi bir an önce anlasak mı?
Bir gezginin, Saint Simon Manastırı için kendi blog sayfasına eklediği cümlelerle başlayalım… “Dünya’nın birçok yerinde, farklı farklı dinlerin sahip olduğu tarihleri anlatan kalıntılar arasında adımladım. Atina’dan İsrail’e ve Güney Amerika’ya kadar! Burasını ilk kez gezdim, ama hem hikâyesi, hem bulunduğu yer itibariyle inanılmazdı. Bu kent, başla başına bir dünya kenti zaten, ama… Anlamadık! Bakımsızlığını! Kimsesizliğini! Yalnızlığını! Hepsinden de öte… Çaresizliğini! Bir tavsiye verebilir miyim? Bence buraya turist gelişini iptal etsinler. Yasaklama değil, ama ‘çalışma var’ desinler! Yalan değil! Burada ciddi ciddi bir çalışma gerekiyor! Bu şekilde fotoğraflanması iyi bir şey mi? Siz söyleyin!”
Bir seyyahın sorduğunu bizler de tekrar edelim mi? 1500 yıllık bir Manastır’dan geriye kalanların bu son ‘tartışmalı’ haliyle fotoğraflanması, kent turizmi adına ‘avantaj’ mı yaratıyor, yoksa ‘artı değer’ mi? Sorumuz hem Müze İdaresi için gelsin, hem Kültür ve Turizm Müdürlüğü için gelsin, hem ilgili ve sorumlu yerel idareciler için gelsin, ama asıl olarak da, Hatay Valiliği için gelsin! -Tamer Yazar-