Haftanın Kitabı
BU ÜLKE/ Cemil MERİÇ
Kentimizin büyük değeri, yazınımızın büyük ustası Cemil Meriç’i, bundan 33 yıl önce, 13 Haziran 1987’de yitirmiştik.
“Bu Ülke, Cemil Meriç’in doğu-batı mevzusu, sağ-sol çatışması gibi mevzulara değindiği kitabı. Cemil Meriç kitabında Türkiye’deki edebiyat ve siyaset dünyasını, doğunun fikir alemini ve önemli düşünce insanlarını ele almaktadır.”
“Cemil Meriç’in hayatından kesitleri ve yaşamı boyunca elde ettiği deneyimlerini topladığı bu kitap, deneme türünün modern Türk edebiyatındaki en muazzam örneklerinden birini oluşturuyor. Yakın Türkiye tarihine ışık tutan kitap, yazarın deneyimleri ve yorumlamaları ile ustaca harmanlanıyor.
Okurken derin düşüncelere kapılıp, yazarın tespit niteliğindeki tanımlamalarında kendinizi kaybedeceğiniz bu eser, Türkiye’nin geçmişindeki sağ-sol çatışmalarını anlamlandırma üzerine de bir kaynak oluşturuyor. Yazarın akıcı üslubu karşısında kayıtsız kalamayacağınız “Bu Ülke” kitabı ile Cemil Meriç’i hem yakından tanıyacak hem de ona büyük bir hayranlık besleyeceksiniz.
Türkiye’yi Anlama Üzerine Bir Deneme
Kitap, genel hatlarıyla yazarın kendi hayatının anlatıldığı ve yakın Türkiye tarihi üzerine deneyimlerinin yer aldığı iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde yer alan Cemil Meriç’in çocukluğunun ve gençlik yıllarının anlatıldığı bölüm, oğlu Mahmut Ali Meriç’in gözünden babasını tasvir eden metinler şeklinde yer alıyor. Bu bölüm ile okuyucunun, yazarın kim olduğu, ideolojisi ve felsefesi açısından fikir sahibi olması da sağlanıyor.
Kitabın ikinci bölümünde ise Türkiye’deki sağ sol çatışmaları, ilerici ve gerici düşünceler, doğu ile batı karşıtlıklıklarını ele alan Meriç, yorumsuz ve düz anlatımı ile karşılıyor okuyucusunu. Doğrusuyla yanlışıyla tüm bu meselelerin incelendiği kitapta, Cemil Meriç’in hayatından izlere de tanıklık ediliyor. Öte yandan yazarın olaylara açıklık getirdiği değişik tanımlamaları da okuyucunun gözüne çarpan detaylar arasında yer alıyor. Kısacası, Cemil Meriç’i yakından tanıma fırsatı elde ederken, Türkiye’yi anlama üzerine de fikir sahibi olacağınız bir deneme türü bu kitapta sizi bekliyor.
Yazar Cemil Meriç, bütün hayatını kitaplara ve okumaya adamıştır. Okumayı ise 4 yaşında öğrenmiştir. Kitaplar ile olan yakın dostluğu onu bilge bir isim yaparken, ne yazık ki gözlerini kaybetmesine neden olmuştur. Ancak körlüğüne rağmen kitaplardan asla vazgeçmemiş bulduğu her fırsatta kitapların kendisine okunmasını sağlamıştır.” (www.dr.com.tr)
Konuk Yazar
Sennur Sezer’e mektup/C. Hakkı ZARİÇ
Orada ekmek yapıyor işçiler, sabahın suyuyla yoğuruyorlar hamuru. Sıcak fırından bir esinti alnımızda. Doymanın ve paylaşmanın mutluluğu birikiyor içimizde.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bana kalırsa her cumartesi aynı soruya yanıtsız bırakılan anneler biliyor sadece ne kadar zaman geçtiğini. Sonrası hep uzağa bakma halleri, sonrası içlenmek, sonrası bir annenin evladı olmanın suskunluğu içten içe… Ama meşum bir ekim sabahı, yağmurlu gün aralığında biriken kalabalık, buğulu gözleriyle insanlar aklımda. Yakamızda bir fotoğrafın.
O günü anımsamak istemiyoruz biliyor musun, bitimsiz bir kalabalığa seslenir gibi doğum gününde bir araya geliyoruz nicedir sevdiklerinle. Şiiri ve öyküsü senin adınla ödüllendirilen insanlar ve seni sevenler kesiyor işçi kadınların yaptığı pastayı. Geçen yıl da öyle olmuştu ve DİSK Emek Korosu dolu salonda Enternasyonal’i söylediğinde bir bir ayağa kalkıp göz göze gelmenin gözleriyle bakmıştık yanı başımızdakine.
Kendini kim oraya koyar, bunu da bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var ki Sennur, senin yazıp büyüttüğün Gecekondu’da büyüdük ve orada çoğaldı şiir. Kimi bir paltonun cebinden çıktı, kimi için zar attı ustaları biz de senin Gecekondu’ndan çıktık evet. Evlatların ve kardeşlerin birlikte büyüttük içimizdekini. Penceresinde sardunyaların çiçek açtığı bir evin sözcükleriyle büyümenin saadeti, evet. İşaret parmağıyla siliyor alnında biriken teri. Okudukça, katmanları çoğalan ve anlamı derinleşen bir şiiri yaydın hayatımıza. Okudukça sakladığını açığa vuran bir şiir. Hayatın ve şehrin dışına itilmişlerin şiiri. Hayatı ve şehri doyuranların şiiri. Hayata, toprağa ve şehre emekleriyle anlam katanların şiiri.
Kız kardeşlerinin yol alıp kendini var ederken senden öğrendikleri arasında başını eğmemek, kirpiğini yere düşürmemek de var elbet. Bahara güman etmenin bütün halleri. Güneşi beklemenin, nasırlı yüreğinde umudu koruyarak yüzünü güneşe dönmenin meyveleri.
“Ülkemin bütün kadınları gibi tırnaklarım küt
Ateşten sıcak bir tencereyi yanmadan alabilirim”
Her yıl gelip konuk oluyoruz sana. Daha doğrusu yılda en az iki defa konuğun oluyoruz. 12 Haziran’da, doğum günün kutlamak için geldiğimizde sana kitaplar armağan edip Asım Bezirci ile Rıfat Ilgaz’a merhaba demeye gidiyoruz. Dönüşte Orhan Kemal’in önünden geçiriyoruz yolumuzu. Her 2 Temmuz’da da tam tersi oluyor. Sınıfın iki kardeşi, orada da yan yana; önce onlara götürüyoruz çiçekleri, sonra da sana. Yangın sönmüyor.
Bizim İskender de oralarda bir zamandır, sana göre biraz sapa bir yerde ama işte aynı sükutta konuk olduğun nice eşin dostun var orada; tanıdık, tanımadık selamlayarak yürüyoruz yolu. Çeşme var yakınında, suyun sesini dinleyerek derin uykulara dalmanın seyri işte.
Bu yıl evlerde kutladık yeni yaşını. Kitapları getirmek için 1 Eylül’ü bekliyoruz. Gencecik, pırıl pırıl sözcükler armağan edeceğiz bu yıl da sana. Gonca Vuslateri “Sesimi arıyorum” şiirini seslendirdi. Huzurlu bir gençlik zamanı fotoğrafın var arkada.
İşte orada bir ağıt yükseliyor göğe, bilmediğimiz bir dilden sokakların sesi işliyor zihnimize. Belki Arjen Arî’nin arkadaşı bir dengbejin sesidir gelen. Belki de hapishaneden yazılmış bir mektubu okuyor bir çocuk Diyarbakır’da, belediyenin önünde bir yerlerde. Ne çok sevenin var oralarda da, gitmişliğin,
insanlarla diz kırıp ekmek bölüşmüşlüğün ne çok. İfadendir, evet: “Ozanım/ Düzeltirim/ Çocuklarımdır/ Bütün çocukları dünyanın”.
Ne çok ayrıntı saklı sende, ne çok yol, ne çok insan… Biri sana bir çeşmeyi sorsa hani, bir yemek tarifi istese senden, biri şiirini gösterse, biri dedesinin hazine bahanesiyle kazılmış mezarından bahsetse… Konuşma sırası sana geliyor ya hani, kalemi yontuyorsun sezdirmeden… Edebiyat ve tarih bir senteze ulaşıyor sende…
“Silah arkadaşım” diyorsun ya hani ona yazdığın şiirde, Adnan’a, “bir sevgi şiiri”nde: “Eve dönememenden korkmak/ Uyanamamaktan daha doğal/ Daha sık hastalanmaktan/ Tutuklanmak güdüsü/ Güzel günlere inanmak suçuna uğramak”.
Yahu sahi ne olacak bu Beşiktaş’ın hali? Çarşı seni ne çok seviyor biliyorsun değil mi? Nedense hiç sevgi şımarığı olmadın, Haliç Tersanesi’nde çalışırken, gencecik yaşında tanıştığın sosyalist işçilerden aldın bu adabı belki de, bilmiyorum. Ama işçilerin seni okuduklarını gördüm sevinçle. Aynı sofrada paylaştığınız ekmeğin şiirini…
Bir gün Eskişehir’e bir tren yolculuğu olmalı senin adın.
Bir grev çadırına senin şiirlerinden birinin adı verilmeli ve kuşlara bakamayan her annenin en az bir fotoğrafı olmalı.(Evrensel)
Haftanın Şiiri
GÜNEBAKAN/ Sennur SEZER
Gözlerimle kucaklıyorum seni
Sesini gözlerimle
Son kez bakarcasına dünyaya
Aşkla
Kucaklıyorum
Bastırıyorum yüreğimi
Taş duvarlar gibi susuyorum
Ağıtlar kilitleniyor yüreğimde
Güneşin kaybolduğu yerde
Başları eğik bekliyor günebakanlar
Yeniden güneşi izleyecekleri saati
Soluğum tıkanıyor
Yolda gölgen belirene dek
Yolu izliyorum
Daha önce de söyledim
Güneşe aldırmayanlar
Çoktan bırakmışlar tohumlarını toprağa
Kıştan korkmayan yaşlılar gibi
Kırlangıçlara bile aldırmıyorlar
Gün doğarken nasıl cıvıldıyor kırlangıçlar
Karahindibağların tohumları daha uyurken
Rüzgârı dinliyorlar
Ben güneşi bekliyorum / yastığın öbür ucuna bakıp
Güneş altında korkmuyorum
Kışın yaklaşmasından
Gece yaklaşan baharı bile sevmiyorum,
Yüzüne uzanıyorum
Dudaklarım kilitli
Kırda gece
Böceklerin uyandığı saat
Sevgilisini çağırıyor ateşböceği
Günebakanlarla güneşi bekliyorum.
Haftanın Sanat Gündemi
Sennur Sezer’in 77. yaşı sosyal medyada kutlandı:
İyi ki doğdun, iyi ki yazdın…
Şiirin ve umudun yorulmaz iğnesi Sennur Sezer’in 77’nci yaşı sosyal medyada kutlandı.
Toplumcu şiirin unutulmaz isimlerinden Sennur Sezer’in 77’nci yaşı sosyal medyada kutlandı.
Şair, yazar, yayıncı dostları, yoldaşları ve mesai arkadaşları yaptıkları paylaşımlarda usta şaire özlemlerini dile getirdi. Evrensel)
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri bu yıl “Öykü” türüne verilecektir. Öykü dalı Seçici Kurulu Deniz Yüce Başarır, Faruk Duman, Jale Sancak, Murat Yalçın ve Nursel Duruel’den oluşmaktadır. Ödülün sonucu Ekim ayında açıklanacak, ödül töreni 2020 TÜYAP Kitap Fuarı’nda yapılacak.
“SEYHAN ERÖZÇELİK İLK KİTAP ÖDÜLÜ KATILIM KOŞULLARI
Seyhan Erözçelik adına ailesi ve arkadaşları tarafından oluşturulan ödül aşağıda sıralanmış koşulları içermektedir. Katılımcıların dikkatle okumaları rica olunur.
1. Ödül, ilk kitaba yahut “ilk kitap” niteliğindeki dosyalara verilecektir.
2. Ödül, “şiir defteri” değil, “şiir kitabı” niteliği taşıyan kitap/dosyalara verilecektir.
2.1. Bu ölçüt; ödüle katılan adaylar için temel, hayati veya olmazsa olmaz koşuldur. Bu ölçütü nasıl anlamak gerektiği konusunda somut birkaç örnek için bakınız, Seyhan Erözçelik’in Yeis ile Tabanca, Hayal Kumpanyası, Gül ve Telve kitapları.
2.2. İçinde çok iyi şiirler bulunsa dahi “kitap” niteliği taşımayan eserler/ dosyalar değerlendirme dışı tutulacaktır.
3. Başvurular matbu yolla yapılmak zorundadır. Kitap yayınlanmışsa 8 adet, dosya halindeyse 8 nüsha çıkışı alınmış, özgeçmiş ve iletişim bilgileriyle birlikte ilgili adrese yollanmalıdır. (Yollanan kitap yahut dosyalar geri verilmez.)
3.1. Dosyası bulunan adaylar, dilerlerse kitaplarını “maket-kitap” biçiminde de yollayabilirler.
4. Ödül, eser odaklıdır. İdeali ödülün tek bir dosya yahut kitaba verilmesidir. Ancak, nitelik baz alındığından Seçici Kurul bu konuda –ittifakla olmak koşuluyla- insiyatif alıp, birden fazla kitabı ödüllendirebilir.
5. Ödül kitap fuarı sırasında verilecektir. Seçici Kurul üyelerinden en az ikisi şairin eseri üzerin değerlendirme yazısı yazacak veya kendisiyle röportaj yapıp yayınlayacaklardır.
6. Ödülü basılı kitap kazanmışsa, ödül heykelciği verilecek ve tören sırasında kitaba ödül sticker’ı takılacaktır. Kazanan eğer basılmamış dosyaysa, şairin de onayıyla, Mühür Yayınları tarafından basılacaktır.
7. Ödüle şairin kendi başvurabileceği gibi yayınevi yahut arkadaşları, dostları, tanıdıkları da aday önerebilir. Seçici Kurul üyeleri de- tek kişi olmak koşuluyla- aday gösterme hakkına sahiplerdir.
8. Kitaplar yahut dosyalar 15 Ağustos’a kadar; Rumeli Caddesi, Selanik Apt. No: 50 Kat: 5 Osmanbey- Şişli /İstanbul adresine yollanacaktır. Ödül, Eylül ayında açıklanacaktır. Tören kitap fuarı sırasında yapılacaktır.
9. Seçici Kurul; Başkan: Hilmi Yavuz, Üyeler: Osman Hakan A., W.B.Bayrıl, Haydar Ergülen, Noyan Erözçelik, Ali Günvar.
10. Seçici Kurul, oy çokluğuyla ödül verir.
11. Seçici Kurul, ödül vermek zorunda değildir. O yıl katılımcılar arasında ödüle layık eser bulunmazsa, seçim hakkını bu yönde kullanıp, açıklama yapmakta serbesttir.
12. Şair Sabri Önenoğlu’nun ailesi tarafından konan maddi destek ödülü de (miktarı aile tarafından her yıl yeniden belirlenmektedir), yarışma kapsamı içinde, Seçici Kurul tarafından değerlendirilerek katılımcılara sunulmaktadır.”
TGC Sedat Simavi Ödülleri’ne başvurular başladı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) kurucu başkanı Sedat Simavi adına 44 yıldır verilen ödüllere başvurular başladı. TGC Sedat Simavi Ödülleri için başvurular, 30 Eylül 2020 Çarşamba günü saat 17.00’de sona erecek.
TGC Sedat Simavi Ödülleri’nde Gazetecilik, Radyo, Televizyon, Karikatür, Edebiyat, Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri ve Spor olmak üzere 9 dalda ödül veriliyor. Ödül dallarının sayısı ve Seçici Kurul üyeleri, her yıl Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu tarafından belirleniyor.
Ödüllerle ilgili ilanlar gazetelere veriliyor. Ödül Sekreterliği tarafından 3500’den fazla öğretim kurumu ve kuruluşa elektronik posta ile mektup gönderilip ödüller için adayları varsa bildirmeleri isteniyor. Sedat Simavi Ödülleri’ne aday olabilmek için çeşitli şartlar aranıyor.
Başvuru koşulları arasındaki bazı maddeler şöyle:
“Adaylar, bir dalda ve bir eserle başvurabilir. Kolektif çalışmalar, ödül yönetmeliğindeki ilgili maddeye uyulmak koşuluyla aday olabilir. Gazetecilik, Karikatür, Radyo ve Televizyon dallarında, aday kişinin ve eserinin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki maddelere aykırı olmaması dikkate alınır. Klasik ders kitapları, lisans, lisansüstü ve doktora tezleri ile bunlara dayalı makaleler, daha önce ulusal yarışma ve ödüllendirmelere katılmış eserler, derece almış
olsun veya olmasın aday olamaz. Fen ve Sağlık Bilimleri dallarında eserin son 5 yıl içinde (01.10.2015 – 30.09.2020), diğer dallarda ise, son bir yıl içinde (01.10.2019 – 30.09.2020) yayınlanmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekiyor. Fen ve Sağlık Bilimleri dallarında yabancı dille yayınlanmış eserlerle de başvurulabiliyor. Bu durumda eserle beraber çalışmayı tam olarak anlatmak kaydıyla en az 2, en fazla 5 sayfalık Türkçe özetinin verilmesi de gerekiyor”
Ülkü Tamer’in kitaplara girmemiş şiirleri Lucia’da toplandı
Usta şair Ülkü Tamer’in daha önce yayımlanan ancak kitaplara girmemiş şiirleri ve şiir çevirileri bir kitapta toplandı.
Ülkü Tamer’in kitaplara girmemiş şiirleri Lucia’da toplandı
Türkçenin en önemli şairlerinden, gazeteci, yazar, çevirmen ve oyuncu Ülkü Tamer’in kitaplara girmemiş şiirleri “Lucia – Kitaplara Girmemiş Şiirleri” adlı yapıtta toplandı. Dr. Emine Selcen Bekmezci’nin hazırladığı eser Karakum Yayınları’nca okura sunuldu.
“Lucia – Kitaplara Girmemiş Şiirleri”, iki yıl önce hayata veda eden şairin 1954-1975 arasında çeşitli dergilerde yayımladığı kendi şiirleri ve 1958-1968 arasında farklı şairlerden Türkçeye çevirdiği şiirlerden oluşu
NE OKUSAK?
1. Işık Doğu’dan Gelir/ Cemil Meriç/ İletişim
2. Suç ve Ceza/ Dostoyevski/ Can Yayınları
3. Dorian Gray’in Portresi/ Oscar Wilde/ Can Yayınları
4. Sinekli Bakkal/ Halide Edip Adıvar/ Can Yayınları