Değerli okurlar, ilk sözlerime geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Antakya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Sinan Seyfettinoğlu’nu anarak başlamak istiyorum. Bugün bu yazıyı okuyor olmanızın sebebi de onun hatırasına sahip çıkmak ve yaşatmaktan kaynaklıdır.
Yaşamın ve ölümün birbirine âşık olduğu gerçeğini unutmadan, ömrümüzü yaşamak gerçeğini hatırlamalıyız. Bu bilinçle hayatımıza devam etmeliyiz. Kaldı ki biz 6 Şubat depreminden sonra yaşadıklarımızla bunu gayet iyi idrak etmiş bir toplumuz.
İki yıldır önümüzde duran soru işaretlerini gidermek için adeta samanlıkta iğne arar gibi her gördüğümüz yetkiliye bir şeyler soruyor, gelecek kaygımızı azaltmaya çalışıyoruz. Kaygılarımızın yanında günlük hayatın bize dayattığı sorunları zaman zaman görüyor, zaman zaman gözden kaçırıyoruz. Bunların başında da hemen her birimize (depremden sonra mı sirayet ettiği yoksa hep mi vardı bilemiyorum) sirayet etmiş olan “Makyavelizm” anlayışının yaygınlaşması.
Hemen herkesin “benim kazanımım” bakış açısının sokaktaki manzarayı belirlediğini gözlemliyoruz. Kültürel ve entelektüel olarak gerilemeye başladığımızı kabul etmek, üzerimize düşen hoşgörü sorumluluğunu yerine getirmemiz gerektiğini hatırlamak önemlidir.
Ahlak yapımızın tüm ülkede olduğu gibi şehrimizde de bozulmaya başladığı gerçeğini görmezden gelmek, yok saymak, umursamamak bizleri bir yere götüremeyeceği gibi şehrin geleceğini de ciddi derece de etkileyecektir.
Yüzlerce örnekle bu durumu sizlere aktarabilirim ama bu örnekler can sıkıcı olabilir. Ramazan ayında bizlerin kazanması gereken anlayış uzaklaştığımız bu hoşgörü unsuruna tekrar sarılmak, birlikte yaşarken birbirimizi soymadan, kandırmadan, aldatmadan şehrimizin dinamiklerini korumak olmalı.
Barış, hoşgörü ve medeniyet üçgenine her ne kadar 6 Şubat sabahında ciddi bir zarar verilmiş olsa da geri dönülmez bir noktada değiliz. Bizim yapmamız gereken aynaya bakarak “neredeyim? Ne yapıyorum?” Sorusuna ahlaki bir cevap aramak olmalı.
Eğer bu arayıştan sağlıklı bir sonuç elde edersek yetkililerin naralar attığı, metiyeler dizdiği, bizlerin sosyal medya hesaplarında 15-20 saniyelik “özlem” duyduğu eski Antakya’yı kazanabiliriz.
Eğer toplum olarak makyavelizim ile mücadeleden sağ çıkamazsak ne kadar çok bina dikersek dikelim, ne kadar çağdaş yaşarsak yaşayalım, ne kadar zengin olursak olalım, bildiğimiz Antakya kültürü asla geri gelmeyecektir.
YORUMLAR