Ağızdan çıkanı kulak duymalıdır diye bir söz vardır. Özdeyiş niteliğindeki bu sözü unutmamak ve her hareketimizde, attığımız ve atacağımız her adımda, düşüncemizi bildireceğimiz her eylem ve davranışta hatırlamak ve ona göre de hareket etmek gerekir.
Son zamanlarda çevremizde ağızdan çıkanı kulağın duymadığı izlenimi veren öylesine sözler duyuyoruz ki, işittiğimiz bu sözler nedeniyle yüzümüz bile kızarır hale geliyor.
Özellikle siyaset dünyasında da bu tür sözlere tanık olunmakta, bu tür sözlerin söylendiği görülmekte, duyulmakta ve okunmaktadır.
Demokrasi tarihimizi bilenler veya yazılanları okumak suretiyle fikir sahibi olmak isteyenler, yaklaşık 75 yılı aşkın bir süredir devam eden demokrasiye giriş ve demokrasiyi özümseyiş süreci içerisinde, bugün duyduğumuz, okuduğumuz ve gördüğümüz ağır sözlere, hitaplara, vasıflandırmalara rastlanmadığını göreceklerdir.
Ülke sanki ikiye bölünmüş gibi. Birbirine karşı tavır takınılmakta ve bunun sonucu olarakta kin ve nefret duyguları rahatlıkla ifade edilebilmektedir.
Bu tür ağır sözleri söyleyenlerin, ithamlarda bulunanların, bu sözleri ifade ederken yüzlerine bakıldığında gördüğümüz manzaradan irkilmemek mümkün olamıyor.
Çocukluk yıllarında birbirleri ile kavga ederken söylenen sözler, takınılan tavır bugün gördüklerimizin yanında çok hafif kalıyor.
Çocuklar birbirleri ile kavga ederken; Bizim mahalleye gelirsen sana gösteririm, ne olacağını görürsün tarzında sözlerle birbirlerine sataşırlardı.
Tıpkı onun gibi, bugünde aynı manzara ile karşılaşmakta olduğumuzu üzüntü ile görmekte ve izlemekteyiz.
Oysaki insanlar birbirlerine hakaret etmeden, birbirlerini kırmadan, daha sonraki zaman dilimi içerisinde yüz yüze geleceklerini hatırdan çıkarmamak suretiyle, daha sakin bir tutum içersisinde hareket etmek, konuşmak, düşüncelerini belirtmek suretiyle de kendilerine bir yol ve yöntem çizebilirler.
Birçok kez yazdığım, hatırlatma gereğini duyduğum üzere; kediler bile kavga ederken bir eli ile yüzlerini kapatırlar, öbür eli ile karşısındakine hücum ederler. Bunun nedeni ise daha sonraları yüz yüze gelecekleri ve birlikte bir yaşam sürecekleri içindir.
Kediler bu anlayış içerisinde hareket ederken, insanlarında bundan yeterince ders almak suretiyle kendilerine çeki düzen vermesi gerekir kanısındayız.
Şu husus hatırdan uzak tutulmamalıdır: Kem söz sahibine aittir. Bu nedenle kırıcı sözler söylemek, karşısındakini tahkir edici tutum ve davranış içerisinde bulunmak, kin ve nefret duyguları içerisinde hareket ederek muhatabını bu anlayış içerisinde suçlamaya kalkışmak, bunu yapan kişiye faydadan çok zarar getirir.
Hatırdan çıkarılmaması gereken bir gerçek vardır: Kamplaşmayı oluşturacak tutum ve davranışlar buna sebebiyet verenlere fayda değil zarar getirir. Ayrıştırmaya neden olan sözler, hem söyleyeni hemde çevresini olumsuz yönden etkiler.
Bilinmelidir ki bu durum tüm yaşam için geçerlidir.
Gerek çocukluk yıllarında, gerek erginlik çağında, gerekse hayata atıldıktan sonra karşı karşıya kalınan olaylar sırasında, kavgacı bir tutum izlemeden, bağırıp çağırmadan, hakaret etmeden, fikirlerini ve söylemlerini beğenmediğimiz kişiyi suçlayıcı söylemlerle muhatap kılmaya kalkışmak yerine, fikre fikirle yanıt vermek yoluna gidildiği takdirde, bulunulan ortam gerginlik yerine dostluk ve anlayış havası içerisinde oluşur ve böylece sorunlar daha rahat çözülür.
Son günlerde duyduğumuz, gördüğümüz, okuduğumuz ağır söylemler karşısında bunları hatırlamak ve hatırlatmak gereğini duyduk.
Bir kez daha hatırlatıyoruz: Ağızdan çıkanı kulak duymalıdır….
YORUMLAR