25 Yıllık Ustalık Ve…

Dantel’den ‘Atatürk Portresi’ Girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen birçok bir sivil toplum kuruluşunun ana başlığıdır, ‘özgüven’. Antakya’nın dünyaca ünlü tarihi Kurtuluş Caddesi’nde en büyük hayali olan ‘dükkânını’ açan Nehla Solak da o ana başlıkta ilerleyen ve başaranlardan. 25 senelik ‘dantel’ bilgisi ve ustalığında ortaya koyduğu Atatürk Portresi ise, el emeği göz nuru eserlerinden sadece biri. […]

Dantel’den ‘Atatürk Portresi’

Girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen birçok bir sivil toplum kuruluşunun ana başlığıdır, ‘özgüven’. Antakya’nın dünyaca ünlü tarihi Kurtuluş Caddesi’nde en büyük hayali olan ‘dükkânını’ açan Nehla Solak da o ana başlıkta ilerleyen ve başaranlardan. 25 senelik ‘dantel’ bilgisi ve ustalığında ortaya koyduğu Atatürk Portresi ise, el emeği göz nuru eserlerinden sadece biri.

Kadın girişimciler, iş kurma süreçlerindeki deneyimleri, motivasyonları, yaşadıkları zorluklar, hayalleri ve birçoğunun ‘finali’ dahi görmeden geri çekilişi… Onlara dair yüzlerce ve hatta binlerce ‘başarılı’ girişimcilik hikâyesi okuyabilirsiniz, ama bir o kadar da vazgeçişe dair ‘yaşam’ öyküsü! Bugün, ‘final’ diyenlerden birinde duralım hep beraber ve el emeği göz nuru eserleri ile ‘buradayım’ diyen Nehla Solak ile konuşalım.
-HAYALİMDİ-
Antakya’nın tarihi kimlikli Kurtuluş Caddesi üzerinde henüz açtığı ve ‘en büyük hayalimdi’ dediği dükkanında bir araya geldik, Nehla Solak’la ve hem kendisini, hem de diğer kadınlar noktasında, ‘girişimcilik’ başlığında ilerledik. Hayatına ve yaşadığı zorluklara dair anlattıkları ise, vazgeçme anlarına işaret etti çokça, ama ‘neden’ başarmak istediğini de fısıldadı bizlere.
Sorularımızı, “Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi de gösteriyor ki, kadınlar, düşlerini gerçeğe dönüştürecek potansiyele sahip” diyen KAGİDER Başkanı Emine Erdem’in çağrısı ile başlatıp, devam edelim o halde…

Dikkatimi çeken bir şey var… Duvarda asılı bir Atatürk Portresi bu! Ama şu ana kadar gördüklerimden çok farklı. Bu bir Atatürk Portresi, ama dantel ile işlenmiş. Sanırım, 25 yıllık bir ustalığın ve bilginin bir karşılığı olmuş bu, öyle mi?

İfade ettiğiniz gibi, 25 yıldır dantel işliyorum. Ama dantel, ne yazık ki eskisi kadar rağbet görmüyor. Ben de, son 10 senedir üzerine çalıştığım takı işi ile danteli bir anlamda birleştirdim ve danteli, takılarla bir arada kullanmaya başladım. Şu an birkaç modelim var, ama kendimi bu konuda ilerletmeye çalışıyorum.

Dantel’in klasik dünyasını biraz modernize ediyorsunuz galiba…

Evet, bu şekilde ifade etmek mümkün. Çünkü bugünün dünyasında, dantel, mevcut haliyle çok kabul görmüyor. O nedenle takılarla danteli birleştirme yoluna gidiyorum. Biliyorsunuz, takılar hep var olan ve popülerliliğini de yitirmeyen süs eşyaları. Dantelin estetiğini de bu anlamda kullanmaya çalışıyorum.

Zor bir iş, çok da dikkat gerektiren bir iş. Nasıl başladı?

Aslında hikâye çok değişmiyor sanırım. Anneden, abladan… Evde görerek, merak ederek ve zamanla da o merakın içine dalarak. Bu konuda çok fazla konuşmuyorum ama… Okuyamadım. Okuyamayınca da, evde oturmaktan dolayı bir süre sonra sıkılmaya başlıyorsunuz. İşte o zaman, bir şeylerle uğraşmak ve zaman geçmesine yardımcı olmak istiyorsunuz. Sanırım biraz da böyle başladı.

Öyle görülüyor ki, sadece birilerinden öğrenmekle de kalmamış bu iş!

Evet, kurslara da gittim. Ahşaptan ebruya, nakıştan ipeğe kadar, oldukça geniş bir yelpazede eğitim aldım, almaya da devam ediyorum. Sanırım, hayatıma dair yapmak istediğim, gerçekleştirmek istediğim çok şey var, çok fikrim var ve bu iş, biraz da bu yüzden çok önemli. “Hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum” desem, yanlış olmayacak aslında.

Bugün, kendine ait bir dükkânın ve dükkânında da kendi üretimlerin var. Mutlu musun?

Mutluyum. Çünkü bu benim en büyük hayalimdi. Hep düşünürdüm, ‘küçük bir dükkânım olsun, yaptıklarımı sergileyebileyim’ diye. Çünkü ben gibi birçok kişi da benzer bir durum yaşıyor, çok iyi biliyorum. Zira yapıyorsunuz, ama onları satabileceğiniz ya da sergileyebileceğiniz bir yeriniz olmadığında, evinizde birikiyor tüm o emeğiniz, yorgunluğunuz, paylaşmak istedikleriniz. O yüzden de şu an dükkânımda otururken hissettiğim şey hem mutluluk, hem de başarmış olmanın verdiği gurur. İnanıyorum ki, her şey çok güzel olacak. Zaten aldığım tepkiler ve beğeniler de bu yönde. Dürüstçe söylemem gerekiyor ki… Uzun zamandır kendime çok fazla güvenmiyordum, ama şu her şey çok farklı. Yapacağım ve başaracağım.

Bakıldığında, kadınların başarıya giden yolları pek çok engelle dolu. Ev, aile ve işteki sorumluluklardan başlayıp, çevreden gelen baskı ve önyargılar da eklendiğinde, gitgide zorlaşan bir durum söz konusu. O anlamda, sizin bu yaptığınız, birçok kadının da hayali bir bakıma. Verdiğiniz mesaj da bu mu? “Vazgeçmeyin” mi?

Kesinlikle. Kendi ayaklarınızın üzerinde durmak gibisi yok. Çünkü hayat çok zor ve hiçbir şeyi kolaylıkla elde edemiyorsunuz. Direnmeniz, vazgeçmemeniz, ısrar etmeniz gerekiyor. Ben bunu yaptığıma inanıyorum, ki devam ettirebilirsem de, ne mutlu bana.

25 senedir dantel ile uğraşıyorsun, ki görüyorum, inanılmaz ürünler var dükkanında. Takılarla dantelin birleştiği yerde ise çok farklı ve estetik işler ortaya koymuşsun. Bu, inanılmaz bir ustalık.

Aslında ne kadar bilirseniz bilin ve ne kadar öğrenirseniz öğrenin, ustalarınızın yanında yine bir öğrencisiniz. Annem ve ablam bu konuda çok iyiler zira. O anlamda kendime hala bir ‘usta’ diyemiyorum. Ama bu konuya hakim biriyim. Elimde bir kalıp olduğu sürece, dantel üzerine dökemeyeceğim bir desen ya da tasarım yok.

O zaman en dikkati çeken parçayı işaret edeyim mi? Duvardaki Atatürk Portresini… Dantelden, öyle mi?

Evet… O benim, en fazla yapmak istediğim işlerimden biriydi. Aslında en büyük hayalimdi, diyebilirim. Dantel işi ile Atatürk Portresini ortaya koymak çok zor oldu, ama ortaya da çok güzel ve çok beğenilen bir iş çıktı. Şu an herkesin en çok sorduğu ürünlerimden biri oldu, dantel işi Atatürk Portresi. Bu duygu, çok farklı. Çok inanılmaz bir duygu, muhteşem bir duygu.

Antakya’da çok sayıda işletme var, ki eski Antakya evlerinden oluşan butik oteller, kafeler, restoranlar buna dair. Onlardan talep gelse… Mesela, geleneksel perdeler, eski Antakya evlerinde bir zamanlar kullanılandan! Yapabilir misiniz? Hatta belki de iskelet mozaiğini, o perde üzerine, Atatürk Portresi gibi yansıtabilir misiniz?

Evet… Kalıba dökebileceğim her deseni, dantel üzerine işleyebilirim. İfade ettiğiniz gibi, işletmelerden de buna dair talep gelirse, bu konuda çalışmak da her zaman mümkün. Hatta bundan memnun olurum. Hem dantelin yeniden kullanımı adına, hem de bu yapıların geleneksel içeriğine uygunluk adına. Bir de şöyle hayal edin… Bu butik otellere gelen insanlar, eski yapılarda, eskilerin yaşam stilleri içerisinde konaklama imkanı buluyor. Konakladıkları yerlerin pencerelerinde bu perdeleri görmek, bence o insanlara bu kentin eski hikâyesi adına verilebilecek en keyifli detaylardan biri olacaktır. Hani madem eski Antakya evlerini koruyoruz, ki bu çok güzel. O zaman, bu evlerin o güzelim pencerelerini bir zamanlar örten şık perde usullerini de gündeme getirmemiz gerekmez mi?
Aslında dantel dediğiniz şeyi, sadece masa takımları ya da örtüleri özelinde düşünmemek gerek. Çok şık bir çanta üzerine de işlenebilecek desenler olabiliyor mesela. Ama en önemlisi de nedir, biliyor musunuz? Dantel, aslında annelerimizden, ailelerimizden bize kalan hatıralardır. Onları canlı tutmak gerekiyor. Dünü, bugüne taşımak gerekiyor. Ama dediğim gibi, dünü bugüne taşımak eskisi kadar kolay değil. O yüzden, biraz daha modernize edip, bu durumu herkes adına kolaylaştırmaya çalışıyorum. Takılar ve Dantelin ortak yolculuğu da, bu şekilde ortaya çıktı zaten.

“En büyük hayalimdi onu işlemek” dediğiniz Atatürk Portresi, belki de bundan sonra, bu kente gelen kurumsal misafirlere verilebilecek en nadide eserlerden biri olacak, el emeği göz nuru bir üretim olarak. Dantelin sizdeki hikâyesi nedir peki? Hissettirdiği nedir?

Dantel, çok farklı bir şey. Bu öyle bir şey ki… Hayallerinizi, duygularınızı işliyorsunuz her bir ilmeğinde, deseninde, yorgunluğunda. Saatlerinizi harcıyorsunuz ve ortaya çıkan şeyden de keyif alıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz. Atatürk Portesinin dantel işi de böyle oldu. O kadar keyifle ve ısrarla devam ettim ki, bir hafta içinde bitirdim. Ama bittiğinde de, herkesin hayranlıkla izlediği bir iş çıktı ortaya. Hatta kalıbını isteyen çok arkadaşım oldu.

Seni tanımak ve takip etmek isteyenler için, sosyal medya hesaplarını paylaşalım mı?

Tabi, Nehla Solak dediklerinde, hem Instagram üzerinde hem de Facebook’ta sayfalarıma ulaşabilirler. Bu iki sayfamda da, keçeden nakış ve dantele, tüm işlerimi görme fırsatı da bulabilirler.

Son olarak… Senin hikâyen, kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınlar için de örnek alınması gereken bir hikâye aslına bakarsan. Ben bu tür hikâyeleri dinlerken, hayallerini genel olarak erteleyen, ertelemek durumunda bırakılan kadınları da hatırlıyorum. Bugünü senden okuyacak herkese ne söylemek istersin?

Aslına bakarsanız, o hayallerini erteleyenlerden biri de bendim. Hep erteledim. Ama hep de evde oturmak olmuyor. Çabalamak gerekiyor, adım atmak ve denemek gerekiyor. Kendi adınıza bir şeyler yapmak, bir şeyler başarmak o kadar güzel bir şey ki, anlatamam. Asıl güzelliği de, hem kendi paranızı kazanıyorsunuz hem de hayal ettiğiniz işi yapıyorsunuz. Bu arada dükkânımın adı, Emsali. Emsal, benim annemin adı. Bir bakıma, ben de kendi hikâyeme sahip çıkıyorum. Demem o ki… Onlar da kendi hikâyelerine sahip çıksınlar. Hayal etsinler ve vazgeçmesinler. Başarmak zor, ama imkânsız değil.

Teşekkürler…

Röportaj / Tamer Yazar

Exit mobile version