31 Mart yerel seçimlerinin sloganları arasında bolca hizmet sözü alan, listelenen projeleri dinleyen ve sıralanan vaatlerle umutlanan seçmenlerin Antakya adresinde duranlar, bu kent adına yönetimi devralan iki ismin mevcut geleneği (!) bozmasını ve kadim şehrin coğrafyası adına işbirliği yapmasını istiyor, bekliyor.
Bir okurumuzun bizlerle paylaştığı bir değerlendirme ile başlayalım bugüne… “Seçimler herkesi yordu. Sadece adayları değil, ama en çok da biz seçmenleri. Kavgalar, gürültüler, suçlamalar, tehditler ve daha fazlası… Ve bitti! Ama bizler buradayız. Bu şehir de… Antakya’dan sorumlu iki ayrı parti bundan sonra ne yapacağına karar vermeli. Ya eskisi gibi olurlar ve didişmeye devam ederler ya da Antakya için taşın altına eli beraberce koyarlar, işte o zaman ‘biz’ oluruz. Aksi mi? Halimiz ortada!”
-PROJELER!-
Beklentilerden biri, Vakıf İşhanı! Vakıflar’dan kurumsal olarak cevap gelir mi bilinmez ama, Lütfü Savaş karşısında kaybeden Ak Parti’li Aday İbrahim Güler’in, Antakya merkezdeki ‘yıkım tartışmalı’ İşhanı için ‘Vakıflar ile aynı düşüncede olduğu’ biliniyor. Ancak kaybetmesi, bu noktada biriken sorulara yenilerini ekledi bile!
Hakkında yıkım kararı verildiği halde ‘bekletilen’ tartışmalı yapı için 31 Mart seçim sonuçları nasıl bir yol haritası çizer bilinmez ama, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, kent insanının talebi doğrultusunda ‘bu alanın yeşil alan olarak değerlendirilmesi’ ısrarında durması bekleniyor. Bu konuda konuşan vatandaşın talebi de, Savaş’ı destekler nitelikte…
N.Y. > Seçim bitti. Rahatladık mı? Evet! Kesinlikle hem de! Kendim koşturmuşum gibi yoruldum,
D.G. > Her gün yanı başında geçtiğim şu bina kâbus gibi! Kocaman, boş ve ruhsuz! Karşıdan baktığınızda göz göze geliyorsunuz onca boş pencereyle. Nasıl oluyor da çözüm bulamıyorlar, anlamıyorum. Bir taraf İşhanı derdinde, diğer taraf yeşil alan. Kimse de demiyor, bu şehirdeki onca insan ne diyor, ne istiyor, bir soralım! Lütfü Başkan, yeşil alana destek vermişti. Sözü sözdür, değiştirmez. Ama bu inatlaşmayla da gidilmez! Vali çözsün bence! Tarafları oturtsun bir masaya! Konuşsunlar! Olmaz mı?
B.U. > Herkesin derdi başka! Ama şu binanın buradan kalktığını ve bu alanın arka sokakla birleştiğini bir düşünün, hatta hayal edin! Nasıl olurdu? Muhteşem! Eski Antakya’nın yüzü açılsın biraz. Buna izin versinler en başta. Baktığınızda, ön cephe hep çok katlı bina. Zaten zamanında izin vere vere bu hale gelmişiz. Sıradaki mi? Vakıf İşhanı! Aslında en çok da şaştığım şey de bu. O kadar restorasyon yapan, Anadolu’da onca kültür varlığına hayat veren Vakıflar, niye buradan vazgeçemiyor? Tamam, gelir diyorlar da, bu kentin kayıpları o ‘gelir kaybıyla’ ölçülemeyecek kadar fazla! Bunu da hesaplıyorlar mı? Bence Vakıflar, bu fedakarlığı yapabilecek bir kurum.
-BUNDAN SONRASI!-
Bundan sonrası adına, özellikle de kentin tarihi ve kültürü adına, Antakya Belediyesi ve Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği halinde çalışmasını, bünyelerinde bulundurdukları KUDEB birimlerinin de bu ortak çalışmaya dahil edilmesini bekleyenler haksız mı? Özellikle de, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Hatay Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün hayata geçtiği bir dönemde!
Kadim kentin taş ve ahşap evleri arasında ömür tüketenler, adım atanlar anlatsın o zaman…
K.F. > Ne mi bekliyorum? Okuma yazmam olsaydı, bir kâğıda yazardım ne de çok şey istediğimi, ama… Dilim döndüğünce şunu diyeyim o zaman! Hiç bir şey! Yaşım da çok, yorgunluğum da. Ama içinde yaşadığımız şu evlerin yaşı da yorgunluğu da benden çok! Bildin mi? Bana sordun da, onlara sordun mu peki? Ne istemişler, öğrendin mi? Git sor, öğren, sonra bana gel yine! Söyleyeceklerimiz aynı!
H.N. > Birkaç gündür bu kentteyim. Eski evlerin butik otel hallerini çok sevdim, bir mimar, ama aynı zamanda eski tarih meraklısı olarak. Birkaç kez daha geldim şehrinize. Ama yönetilemeyen bir tarih var burada. Bir kere, karmaşa var. Karışıklık var. Sanki biri avuçlamış koca şehri her şeyiyle ve toprağın üzerine saçmış yeniden! Her şey bir yerde! Düzen yok. Bakım yok! Tertip yok! Kurtarılanlar güzel, ama onlarla da bitmiyor ki iş! Küçük kurtarışlarla mutlu olmayın bence. Makro bir projelendirme ile kurtarın bu keyif veren hikâyeyi. Yoksa bir gün gelir, çocuklarınıza ‘bir varmış bir yokmuş…’ diye anlatırsınız hatırladıklarınızı, hatırlayabildiklerinizi. Seçimlerle çok ilgim olmadı. Açıkçası beklentisiz biri olarak oy bile kullanmadım. Çünkü vaatler ve sözler memleketiyiz. Seviyoruz vaat ve söz dinlemeyi. Bilsek de, olmayacağını! Ama sizin şehrinizde, vaat ve söz biriktiren kent yöneticilerine çok iş düşüyor. Ama en çok da sizlere. Yönetenler yapmıyorsa, baskı kurun. Sizler oy verenlersiniz. İsteyin! İstemeyi bilin! Makamlara gelenlere ‘ne için seçildiklerini’ hatırlatın. Ama işiniz zor! Kolay gelsin! -Tamer Yazar-