Hatayspor’un eski Disiplin ve Denetleme Kurulu Başkanı, aynı zamanda kulübün eski altyapı sorumlusu olan Mithat Baklacı, kulübün bugün içine düştüğü borç yükü ve yabancı oyuncuların tamamının kaybedilmesiyle ilgili sert açıklamalarda bulundu. Baklacı, yaşanan tabloyu “içimize sindiremiyoruz” sözleriyle değerlendirdi.
Sosyal medyada yöneltilen bazı eleştiriler üzerine konuşan Baklacı, Lütfü Savaş döneminde kulübün nasıl bir ekonomik ve sportif yapıyla devredildiğini resmi bilgilerle hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Lütfü Savaş yönetimleri; Süper Lig’de icrası olmayan, temliği olmayan, transfer yasağı bulunmayan, teknik ekibi hazır, değeri 50 milyon Euro olan bir takım bıraktı. Dele Bashiru’yu 7 milyon Euro’ya satıp tüm borcu sıfırlayan, üstelik kasada 2 milyon Euro artıyla teslim eden yönetimi suçluyorsun. Sen ise kulaktan dolma sözlerle konuşuyorsun.
500 milyon borç diyorsun… 500 milyon TL dediğin 10 milyon Euro eder. Bugün 100 milyon Euro harcasan bile o dönemin başarılarının yanından bile geçemezsin.
İsim hakkı, göğüs–sırt–kol–şort reklamları, LED reklamlar, skorbord reklamları, store gelirleri… Ve bunların üstüne devletin, iktidarın ve bürokrasinin tam desteği…
Bu kadar imkâna rağmen takımı kötü yönetip küme düşürenlere, batıranlara laf etmeyeceksin ama sana rüyanda bile göremeyeceğin ligi yaşatanlara dil uzatacaksın öyle mi? Kusura bakma, bu vicdan değil — düpedüz vicdanın iflasıdır. Cehalettir.”
Baklacı, açıklamalarında takımın geçmişteki ekonomik gücüne de dikkat çekti:
“Bu kadroyla beraber 7 milyon Euro sıcak para (Dele Bashiru). Ek olarak Hatayspor’un marka değeri, göğüs, sırt, kol, bacak, isim hakkı, skorbord, LED reklam gelirleri ve forma–store gelirleri… Bunların bugün hiçbiri yoksa, marka değerimiz sıfırlanmışsa, neyin kafasını yaşıyoruz?”
Baklacı, konuşmasının sonunda Hatayspor’un bugün yaşadığı tablonun vicdani bir sorumluluk olduğunu belirterek şu mesajı verdi:
“Yargılarken adil olmak lazım. Bana kimse Hatayspor sevdasından bahsetmesin; kimse sahip olduğumuz değerlere sahip çıkmadı. Hakikati bilmek kaybettiklerimizi geri getirmez ama vicdanımız ömür boyu lazım. Onu kaybetmeyelim.”

