Tacize karşı ayakta
Aralarında İskenderun Kadın Platformu’nun da olduğu 57 kadın örgütü ortak bir açıklama yayımlayarak, tacizle suçlanan Yazar İbrahim Çolak’ın intihar etmesinin ardından, ifşaları gündeme getiren Leyla Salinger isimli sosyal medya hesabının hedef gösterilerek “intiharın sorumlusuymuş” gibi gösterilmesine tepki gösterdi.
Sosyal medyada başlayan ‘taciz’ ifşaları ardından, aralarında İskenderun Kadın Platformu’nun da olduğu 57 kadın örgütünden ortak bir açıklama geldi. 57 kadın örgütünden yapılan ortak açıklamada, “Hepimiz, 8 Aralık gününden beri sosyal medyada başlayan büyük bir kadın isyanına tanıklık ediyoruz. Leyla Salinger’in Hasan Ali Toptaş hakkında attığı bir tweet ile başlayan ve kadın dayanışmasının gücü ile büyüyen bu eylemle, birçok taciz failinin isimleri tek tek ortaya döküldü. Binlerce kadın, yıllardır yüksek sesle ifade edemediği, maruz bırakıldığı tacizleri anlattı ve sosyal medyada haykırdı; Uykuların kaçsın, ben ne zaman ifşa edileceğim diye!” ifadeleri kullanıldı.
-HEDEF OLDU!-
Tacizle suçlanan Yazar İbrahim Çolak’ın intiharına da değinilen açıklamada, “10 Aralık günü ise, birçok edebiyatçının yanında, Ankara’da yayınevi sahibi olan İbrahim Çolak’ın da taciz fiilleri ifşa oldu. Tacizi kabul ettiğine ilişkin beyanlarını Twitter’da paylaşan fail, intihar etti. Ardından Twitter üzerinden, arkadaşımız Leyla Salinger, bu şahsın intiharının sorumlusuymuş gibi yüzlerce hesap tarafından hedef gösterildi” denildi.
-BİLİYORUZ!-
Kadın örgütleri, açıklamanın devamında şunları kaydetti:
“Hepimiz biliyoruz ki, kadınlar tarafından ‘tacize isyan hareketleri’, patriyarkal düzen tarafından her zaman bastırılmaya ve farklı yöntemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bugün başlatılan bu linç kampanyası, her kesimden kadının isyanı karşısında paniğe kapılan patriyarkanın, isyanın sesini yükselten kadınlara ‘susacaksınız’ deme biçimidir.
Oysa biz kadınlar, ortada bir taciz varsa; sorumlunun öncelikle tacizci ve beraberinde tacizciyle dayanışanlarla birlikte, failleri aklamak yönlü işleyen yargı pratiği olduğunu binlerce kez haykıracak, maruz bırakıldığımız tacizi yüksek sesle söylediğimiz için kendimizi suçlamayacak, bugün de ve bundan sonra da erkek şiddeti karşısında sessiz kalmayan her kadının yanında olacağız, mücadelemizden de asla geri adım atmayacağız.”
-TACİZ Mİ?-
Hatay’daki kadınların da altına imza koyduğu hareketin beyanında duranlar için bir diğer destek, Psikiyatrist Arzu Erkan Yüce’den geldi. Yüce, kendi sosyal medya hesabı üzerinden, “Taciz miydi? Kur muydu?” sorularına yanıt veren, “taciz” kavramına açıklık getiren, rehber niteliğinde bir metin yayınladı.
Yüce’nin, Twitter’da yaptığı paylaşımları şöyle:
-İstemediğinizi belirttiğiniz, reddettiğiniz, mesafe ve sınır koyduğunuz, yanıtsız bıraktığınız halde, kişi, herhangi bir biçimde sizinle temasa, ısrara, flörte, iltifata, davete devam ediyorsa, bundan rahatsızlık duyuyorsanız, bu tacizdir.
-Koyduğunuz sınırdan dolayı mesleki, sosyal ya da akademik olarak hayatınızı zorlaştırıyorsa, bu da tacizdir. “Hayır”, “hayır”dır.
-“Taciz değil flört” diyenler, asimetrik/hiyerarşik ilişki içindeki, hele de genç yaştaki kadınları açıkça reddedemeyeceği biçimde köşeye kıstıranlardan bihaber! İşveren, büyük, evli, akademide/fakültede kıdemli, sözlü sınavında kaderini belirleyecek olan hoca, asistan “abi” vb…
-Tacizcilerin makul ve nezaket çerçevesinde redleri, “hayır”ları, sınırları dikkate aldıklarını ya da her zaman açık tekliflerle gittiklerini mi sanıyorsunuz? Müthiş manipülasyon yetenekleriyle şüpheye düşürüp, ne olduğunu anlamaz, makul tepki veremez hale getirmekte ustalar. Çoğu genç/kişi, hele de şiddet ya da istismar geçmişi varsa, -sanılanın aksine-, tacizciyi/tehlikeyi gözünden tanıyıp ustaca uzaklaşmak/ kendini etkin biçimde korumak/yardım almak yerine, donakalma ve kişi ile o toksik ilişkiye tutulma refleksi taşıyor.
-Sadece donakalma da değil, yineleyici biçimde bu türden ilişkilere çekilme; bir nevi geçmişini, travmasını yineleme zorlantısı olabilir. Bunlardan bağımsız olarak, kişi, bu türden saldırılara hazırlıksız büyüdüğü (olağan olarak) için de korunma refleksleri yeterli olmayabilir.
-Burada, yavuz hırsız her daim ev sahibini bastırdığı için, hırsızın da hiç suçu olmadığı için! Maruz kalanın psikolojisi ve motivasyonları sorgulanınca, yazdım bunları. İnsan eliyle travmanın nesine durduk yere hazırlıklı olabilir ki bir kişi! Elbet faildir olayın sorumlusu.
-Bir diğer sorun da, bu kişilerin, usta birer manipülatör oldukları için, farklı kimselerle farklı ilişkiler kurarak, aşırı “düzgün, güvenilir, saygın” imaj çizmeleridir. Maruz kalan, kendini sorgular durur… “Acaba ben mi yanlış anlıyorum, ben mi yanlış davranıyorum?” diye. Ve yalnızlaşır…
-Maruz kalanın aklı karışır. Şikayet etmek aklına gelse de, buna cesaret edemez. Konuyu açtığında, başkalarına da yaptığını öğrenebilir. Bu, birbirlerine iyi gelse de, birlikte mücadele etmek yanı sıra birlikte “idare etmek” ve katlanmaya dönüşür.
-Failin taciz davranışlarının, camiada; o zaten biraz “sapıktır”, “çapkındır”, “kızlara düşkündür” “ama iyi çocuktur” gibi tanımlarla normalize edildiği de sıktır. En acısı da budur. “Karıncayı incitmez” bu insana bazı zaaflarından dolayı, sanki bazı kadınlar kurban edilir.
-Fail; evli, çocuklu, entelektüel, “şiddet karşıtı”, kadın hakları savunucusu, toplum tarafından parmakla gösterilen biri olabilir. Diğer kadınlarla şahane dost olur, asla çizgiyi aşmadan… O nedenle, suçu ortaya çıktığında da savunanı boldur. Maruz kalanın korktuğu başına gelir.
-Şiddet beyanında bulunan kadının “itibarını zedelemek için iftira attığı” iddiası, erkeğin itibarının, kadının kendi itibarından yüksek olduğu önermesini içerir. Herkesin bir itibarı var ve failin elinden gelen mağduriyet, hiçbir kadına itibar kazandırmaz. Bu, eril kibirdir!
-Halen, “ya algı operasyonu, iftira ” diyen var! Kadının, itibar kazanmak için böyle bir yola başvurmaya ihtiyaç duyduğu ön kabulü de nereden geliyor? Fail, kim oluyor da, kadın ona iftira atarak kendi itibarını yerle bir etmeyi göze alsın? Bu, bir erkeklik yüceltmesi! Hadsizlik!
-Faille dayanışma içinde olup, şiddete maruz kalanı yalnızlaştıran, ötekileştiren, şiddeti meşrulaştıran kimse, potansiyel faildir. İlişkilenirken, dikkat etmek gerek! Birebir tanık olunan durumlar hariç, kendi ailemden biri dahi olsa, “yapmamıştır” diyemem.
-İtibarını, unvanını, şanını, şöhretini, gücünü, zenginliğini, yaptığı iyi işini, şiddet davranışına perde eden her kimse, bu perdenin çekilip alınması gerekir. Yani kişi, kendini var kıldığı bu alanlarda bulundurulmamalı, boykot ve protesto ile sosyal yaptırımlar uygulanmalı.
-Tacize, şiddete maruz kalan kimseler sesini çıkarmaya devam ettikçe, dayanışma ve her türden fail karşısında alınacak tavır sayesinde, faillerin kurdukları bu düzen yıkılacak. Taciz ve şiddet baş gösterdiğinde, birbirimizi gözetmeliyiz. -Tamer Yazar-