Meryem Ana Yortusu nedeniyle Vakıflı Köy Kilisesi’nin taş avlusunda bir araya gelmeye hazırlananlar, pandemi nedeniyle, Yortu öncesindeki eğlenceleri gerçekleştiremeyecek. Ancak her senenin geleneksel duaları da, ardından kutsanan üzümleri de, finalde kaynayan 7 kazanı da es geçilmeyecek.
Türkiye’nin ‘son’ Ermeni Köyü, Hatay/Samandağ’daki Vakıflı Köy’de 15 Ağustos’ta gerçekleştirilecek olan bu seneki Meryem Ana Yortusu, her senekinden farklı olarak, eğlencesiz düzenlenecek. Yortu öncesindeki eğlencelerin ve paylaşılan notaların bu sene sessiz kalacağı ifade edilirken, bu Pazar için yapılması planlanan diğer program ise eksiksiz hayata geçirilecek.
Meryem Ana Yortusu nedeniyle Vakıflı Köy Kilisesi’nde düzenlenecek ayine katılanlar, dualarını ‘daha iyi bir’ sene için yapmaya hazırlanırken, yaktıkları mumlara ise dileklerini, hayallerini ve geleceğe dair umutlarını fısıldayacak.
-ANLAMI!-
Meryem Ana’nın göğe çekilişinin kutlandığı ve Asdvadzadzni Bayramı da denilen bayram, üzüm yeme yasağının kalktığı Ağustos ayının tam ortasına denk geliyor. Pagan tarihinin Navasart (Yılbaşı) Bayramı yalnızca üzüm günü değil, bahşettiği nimetler için tanrısal güce teşekkür etme günü olarak da kabul ediliyor.
-YÜREĞİNİZLE!-
Vakıflı Köy’de gerçekleşen bayramın ritüellerini yöneten isim olan, Kilise Papazı Peder Avedis Tabaşyan’ın geçen seneki kelimeleri, 15 Ağustos’ta bir araya gelmeye hazırlananların vermeye çalıştığı mesajı da özetliyor:
“Bayramdan bir gün önce, burada halaylar çekeriz. O halay çekilirken, o halayın sağında ya da solunda olanın dinine, adetine, örfüne bakılmadan sadece eller bir araya gelir. O halay, beraberce, aynı adımlarla atılır ve bizler, bu adıma ‘sevgi adımı’ deriz. Çünkü bizler, burada, kardeşliğin-sevginin ve barışın anlamını gösteriyoruz ve diyoruz ki, ‘O halaylar çekildiği gibi, yüreklerimiz de sevgiyle coşuyor.’
Pazar günü ise, Meryem Anamızın bizler için feda ettiği oğlunun, yani İsa Mesih’in bereketi olan asmaların meyvelerini takdis ederken, aslında dünyaya da bereketi anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bütün insanlar, o bereketin kaynağıdır. Tanrı, insanları tek yaratmadı. Ama hiçbir insanı da özel yaratmadı. Herkesi, ‘yüreğiyle birbirine sarılsın’ diye yarattı. Biz de burada bunu anlatmaya çalışıyoruz. Herkesin yüreğinde o sevgi olsun ve birbirinin kıymetini bilsin istiyoruz. Dini hiç önemli değil, ama önemli olan, yüreğindeki sevgisi.”
-7 KAZAN!-
Peki ya 7 kazan? Onlar, dünden bugüne damlamaya devam eden hüznün hikâyesinde kalanlar… Bir zamanlar, bölgedeki 7 köyde yaşayan Ermeni nüfusu hatırlatanlar… Bugün, ‘tek’ diye anılan Vakıflı başlığında sıkışanlar…
O yüzden, bir zamanlar Musa Dağı’nın eteklerinde yer alan 7 Ermeni Köyü temsilen 7 kazan hrisenin pişirildiği Yortu, düne dair anıların tazelendiği ve bundan sonraki günlerin daha iyi olması yönünde duaların edildiği özel de bir gün.
Kazanların sahipleri mi? Bir kazan Yoğunoluk için, diğerleri Hıdırbey, Kebusiye, Bityas, Hacıhabipli, Yezur için… Peki, ‘neden hrise’ diye soranlarınız da vardır… Bugüne dair pişen yemek, 1915’te Musa Dağı’nda erzakları telef olan Ermenilerin, ellerinde kalan buğday ve etle yaptıkları kutsal bir yemek… Harisa… Yani köy diliyle, ‘herisi’… -Tamer Yazar-