Diğer umutlar ise sınırda!
“Geri dönenler oluyor bazen. Bazen ben de diyorum ama… Sanırım, zamanını bekliyorum. Çünkü bir kez daha bavulumu toparladığımda, bu son olsun istiyorum. Gittiğimde karşılaşacağım yıkımla baş edebileceğimi sanmıyorum. Artık yalnız değilim. Kızımı da düşünmem lazım.”
Bu haberin altına ismini yazan bir muhabir olarak, bir mail aldım, Antakya’da yaşayan bir Suriyeliden. ‘Bir gün…’ diye başlamış yazısına! ‘Dönmek’ten bahsetmiş! Ama tüm bunları söylerken de bir şeyin altını özenle çizmiş… ‘Yanlış anlaşılmasın, şikayet etmiyorum ama…’
Haberin kendisi de biraz İdlib, biraz o ‘geri dönüş hikayesi’ ve biraz da ‘burada kalan’ hayatların sıkışmışlığı olduğunda, paylaşılan mektup, yol haritamız olsun ve önce o kelimeler başlasın, devamını bizler getirelim…
“2011’de geldiğimizde yaşım daha küçüktü. Suriye’de hayalim, okumaktı. Bir kuzenim Şam’a gitmişti okumak için. Ben, köyde büyüdüm. Ama hayalimdi okumak, öğretmen olmak. Sonra savaş girdi araya. Benim de düşlerim kaldı orada, Şam’da okuyan kuzenim de yarım bıraktı yaşamını, ideallerini, hatta sevdiğini… Okumayı düşlerken, savaşın ardından göç başladı. Öyle hızlı oldu ki kaçışlarımız, öyle bildik ev taşıma değildi! Ne bir kamyon geldi, eşyalarımızı yüklemek için ne de birileri bekledi, toplarlanmamız için! Bir bavuldu elimizdeki, birkaç poşet eşya ve yiyecek… Geride kalırken evimiz, hayatlarımız, sevdiklerimiz, bilemedik, bundan sonraki hikayemizin geleceğini, nasıl ilerleyeceğini!
Şimdi mi? Evlendim! Bir çocuğum var. Mutlu muyum? Bilmiyorum. Sanırım! Düşlerim mi? Onlar hep benimle. Hep de benimle olacaklar. Şimdi her şey çocuğum için. Ama onun için hayalim, Suriye için… Bir gün dönmeyi umduğumuz evimiz için. Orayı nasıl bulurum bilmiyorum. Belki her şey talan edildi, yıkıldı. Önemli değil. Baştan başlarız. Babamım hep dediği gibi… ‘Burada da baştan başlamadık mı!’
Şimdilerde korkum, sınırda kalanlara, Suriye’deki akrabalarıma… Maskesiz çıkmıyoruz artık sokağa. Ama çevremdeki birçok insanın hala maskesi yok. Sanırım bu konuda da yardıma ihtiyaç var. Yine de kendimizi güvende hissediyoruz burada. Korkum, sınırdaki çadır alanlarında kalanlar için. Su yok, temizlik zor, yiyecek kısıtlı, çadır da öyle. O yüzden halimize şükrediyorum. Demek ki, kötünün hep daha kötüsü var. İşte hayat denen şeyin biz göç insanları (sığınmacılar) için en büyük dersi bu!
Geri dönenler oluyor bazen. Bazen ben de diyorum ama… Sanırım, zamanını bekliyorum. Çünkü bir kez daha bavulumu toparladığımda, bu son olsun istiyorum. Gittiğimde karşılaşacağım yıkımla baş edebileceğimi sanmıyorum. Artık yalnız değilim. Kızımı da düşünmem lazım. Şimdi sıra onun düşlerinde. Belki benim düşlerim için ne zaman ne de şartlar uygun değil ama, onun için çok zaman var önümüzde. O yüzden, bavulum hep kapının arkasında, benim toparlanmamı bekliyor. Ama ayağa kalktığımda, ülkemde beni bekleyen sorunsuz bir yaşam da istiyorum. Oradan kaçarken ne kadar korktuğumu bugün gibi hatırlıyorum. Yol boyunca gördüklerimizi de. Emin olun, benim gördüklerimi görmek istemezsiniz. Hiç kimse istemez. Ben de bir daha yaşamamak için aynı şeyleri, bekliyorum. Evet, burada kalmak isteyenler de olacak. Ama onlardan biri değilim. Kızım için, ülkeme döneceğim bir gün.”
-DÖNENLER-
O dönüşler noktasında konuşan isimlerden biri, Suriye Müdahale Koordinatörlüğü Müdürü Muhammed Hallaj.
Hallaj, “”Geçtiğimiz yılın Ekim ayından beri 1 milyondan fazla sivil yerinden edilmişti. Ateşkesin birinci ayını doldurmasının ardından, yaklaşık 73 bin sivil yaşadıkları bölgelere geri dönebildi” dedi. Hallaj, yüz binlerce sivilin, rejimin son dönemde ele geçirdiği bölgelere dönmek istemediğini, o yüzden de çok ciddi bir kalabalığın Türkiye-Suriye (Hatay) sınır hattındaki kamplarda yaşamlarına devam ettiğini ifade etti.
-DAHA İYİ-
Evine geri dönebilen sivillerden Ebu Mustafa, yaptığı açıklamada, rejim saldırılarında büyük hasar gören evini yeniden inşa etmek için Etarib’e döndüğünü söyledi. Ebu Mustafa, “14 Şubat akşamı, rejim güçlerinin yoğun saldırılarından korunmak için nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Saldırılar sabaha kadar devam etti. Biz de evimizi terk etmek zorunda kaldık. Sınır hattındaki bir kampa yerleştik” dedi.
Durumlarının kötü olduğunu anlatan Ebu Mustafa, “Ama sabrettik. Yaklaşık 4 gün önce geri döndük. Evimizi yapıyoruz. Bir oda da olsa, çadırdan! Göç çilesini çekmekten daha iyi. Ama burada ne elektrik, ne su, ne de ekmek var” şeklinde konuştu.
Evine dönebilenlerden bir diğer isim de Abdullah Ali. “Boş arazilere ve kamplara yerleştik” diyen Ali, “Şimdi geri döndük. Evimizi inşa ediyoruz. Yaşayacağız. Durum iyi elhamdülillah” ifadelerini kullandı. Ali, “Burada su, ekmek, elektrik, hiç bir şey yok. Ama enkaz altında ya da üstünde, hayatımıza devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu. Tamer Yazar