17 Nisan 2018, Köy Enstitülerinin 78. resmi kuruluş yıldönümüdür.
Anadolu topraklarına bir Rönesans ışığı gibi vuran Köy Enstitüleri kuruluş yasası, bundan 78 yıl önce, 17 Nisan 1940 günü, çıkmıştı.
“ Anadolu halk kültürüne ayaklarını basarak Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü kurmaya, hümanist bir kültür devrimiyle yeryüzünü selamlamaya çıkmış enstitülerin öncesinde eğitmen kursları vardı.”
Bilindiği gibi Köy Enstitülerinden onlarca ozan, öykücü, romancı, sağlıkçı; sınırlı olanaklarına rağmen onlarca akademisyen, bili insanı yetişti.
Büyük Usta Aşık Veysel, usta ozan olarak Enstitülerde belletici olarak çalıştı. Enstitüler, çevrelerindeki okulsuz köylere okullar yaptı.
HES’lerle cennet doğamızı yok etmeye çalıştığımız günümüzde, enstitüler bozkırda yüz binlerce ağaç yetiştirdi. Karadeniz’de modern balıkçılığı halka Beşikdüzü Köy Enstitüsü öğretti
Okuma alışkanlığı, eğitim sistemimizin “olmazsa olmaz”ları arasında önemli bir yer tutar. ?
Edebiyat araştırmacısı Cevdet Kudret: “Okullar, okuma alışkanlığı kazandırabilirse başka hiçbir şey kazandırmazsa da olur.” demişti.
Bu yıl 78. Yılını kutlayacağımız Köy Enstitüleri aslında bu sorunu 78 yıl önce çözmüştü.
Köy Enstitülerinde, okuma eylemi üstüne uzun uzun düşünülmüş ve bu eylem derslere yansıtılmıştır.
Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç 1943 yılında bütün Enstitü müdürlerine hitaben yazdığı bir mektupta, “Gittiğim Enstitülerin çoğunda öğretmenlerde, öğrenciyi tatmin edecek düzeyde kitap okuma hevesi görmedim. Türkçe öğretmenlerinden kimileri bile istenilenden çok az kitap okumaktadır. Bu durum öğretmenin şahsından çok, enstitünün ve öğrencinin zararınadır. Okuma isteği kıt öğretmenlerin çoğunlukta olduğu enstitü basitleşmekte, durgun ve sıkıcı bir durum göstermektedir… ne yapıp yapıp öğretmenlere kitap okutma işini başarmanız ve onlarda bu alışkanlığı kökleştirmeniz gerekir. Yapılanların verimli olması için Enstitü öğretmeninin, usta öğreticisinin kendi meslek ve işleriyle ilgili kaynaklarla birlikte yılda en az 24 kitap okumuş olmaları ve aynı okuma zevki ve alışkanlığını öğrencilerine aşılamaları başta gelen görev koşullarından biridir.”
Yine bir mektubunda Tonguç, “Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır.” demektedir.
Aşağıdaki bazı örnekler Tonguç’un amacına ulaştığını gösterir:
“1941 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü sık sık yaptığı gezilerinden birinde Balıkesir Savaştepe Köy Enstitüsü’ne de uğramıştı. Yanında dönemin Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gülman Paşa da vardı. İlerlerken kümes nöbetçiliği yapan bir kız öğrenciye rastladı. Kıza yaklaştı, sokulup sordu.
Azık torbasında neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Hatice Kolukısa adlı bu öğrenci, peynir, ekmek, Bakanlık klasiği olan Sofokles’in “Antigone” adlı kitabını çıkarınca, yüzü gülen, gözleri ışıldayan İnönü, Abdurrahman Nafiz Paşa’ya:
‘Bak Paşa,’ diyordu, ‘Ekmeğin yanında kitap. Köylümüz, kentlimiz, erimiz, generalimiz kumanyasında ne zaman kitabı ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş demektir. Topraklarımızı bilgiyle değerlendirmenin, bilinçle savunur duruma gelmenin başka yolu yoktur.” (Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Mevlüt Kaplan)
Köy Enstitülerinden aralarında Hemşerilerimiz Ali Yüce, Haydar Demirtaş, Abdullah Özkucur’un da bulunduğu 70 civarında şair/yazar yetişmiştir.
Unesco’nun tüm dünyaya örnek eğitim modeli olarak önerdiği ve bugün eğitimde başarılı olmuş tüm ülkelerde onun ilkelerinden bir parçanın mutlaka bulunduğu Köy Enstitüleri hep yaşayacak.
YORUMLAR