Peki, Sonu Sürpriz mi?
Trafiğe kapalı olmasıyla övünsek de, sabah trafiğinin bu alanda yarattığı araç kalabalığını nasıl açıklarız? Peki ya yüklü bir çöp kamyonunun, yayalar için oluşturulmuş bir alandan her gün geçmesinin yarattığı ‘zemin çökmeleri’ için ne söylemek isteriz? Antakya’yı yönetenlere bırakalım cevabı ve tabi çözümü… Ardından da, ‘görünen köy kılavuz istemez’ hikâyemizin ne zaman tamir edileceğini bekleyelim.
Bir tarafında, inşaatı devam eden bir otelde süregelen çalışmalar, diğer tarafında ‘yıkım tartışması’ ile gündeme gelen, etrafı demir tentelerle çevrilmiş Vakıf İşhanı! Ve eldeki bu hikâyenin, caddenin hemen girişinde oluşturduğu dar bir koridor! Esnaf da, vatandaş da tablodan şikâyetçi, en çok da kentin yabancı misafirleri! Yudumladıkları kahvelerini, trafiğe kapalı bir caddenin yanı başında alırken, diplerinden vızır vızır geçen araçların mantığını çözmeye çalışıyorlar.
-ŞİKAYET ORTAK!-
Trafiğe kapalı caddenin ‘araçla yolu’ hali için konuşanlar, her gün adımladıkları alanın zeminini işaret ediyor bugünlerde ve yaşanan maliyetin hesabında durması gerekenlere eleştiri yöneltirken de, “kendi yaptıklarını kendileri bozuyorlar” demeyi de ihmale etmiyorlar. Söylenenler mi?
T.G. > Bir kere şu kaldırımlara bakıp da, şunu kendi kendilerine sormaları gerekiyor… ‘Bu araçlar buradan geçiyor geçmesine de, bu zemin yayalar için yapılmadı mı? Peki, yayalar için yapılan bir yer bu araç yükünü kaldırır mı?’ Şimdi bakıyorsunuz ve şunu diyorsunuz! ‘Kaldırmıyor…’ Kaldırıyor mu? Bunca masraf yapıyorsun, ciddi bir maliyetle ortaya güzel bir şey çıkartıyorsun, ama yaptığını bozmak için de ayrıca çaba sarf ediyorsun! ‘Burası Türkiye!’ dedikleri şey de bu aslında!
B.Ö. > Aslında konu diğer araçlar değil, ama çöp kamyonu! Yüklü bir kamyonun bu yolu her gün arkasındaki çöplerle kullanması zaten kent mantığına ters, ama bizde yapılan işler de böyle ilerliyor ne yazık ki! Seviyoruz her şeyi tersten yapmayı. Sonuç da ortada. Ne derler bilirsiniz… ‘Hak ettiğinizi yaparsınız’, fazlasını değil!
C.M. > Öğrenciyim. Neredeyse her gün buradan geçiyorum. Yaz zamanı tamam da, bu kırık taşlar yüzünden kaç kere kıyafetlerim ıslandı. Yağmurlu zamanlarda, taşların altı gölet gibi su biriktiriyor. Kaç zamandır bu halde. ‘Yapılsın’ desek ne fark ettirecek ki! Yapıldı diyelim! Tamam da, birkaç gün sonra aynı araç trafiği yüzünden sonuç kendini tekrar etmeyecek mi? Ama zengin memleketiz… Sıkça yapacağız ki, iş yürüsün!
-HANGİ BELEDİYE?-
Çöp kamyonlarının geçtiği ‘trafiğe kapalı’ alanda yaşanan bu sıkıntılı duruma Antakya Belediyesi mi müdahale eder, yoksa Hatay Büyükşehir Belediyesi mi? Peki, tonaj sıkıntısı yaşayan arabaların zeminde yaratacağı bozulmaları hesap edemeyen hangi belediye?
-AVRUPA!-
Konuya ilişkin eleştirisini paylaşan bir Antakyalı ise, uzun zamandır ikamet ettiği Fransa örneğini verdi:
“Antakyalı olmaktan gurur duymamız gerek. Niye biliyor musunuz? Dışarıda ‘Hatay’ dediğinizde kimse bilmiyor, hatta ‘Hatay da neresi?’ diye soruyor. Ama Antakya deyin, işte o an duruyorlar. Bunun farkında mıyız? Değiliz! Bunun farkında olmadan bu kentte yaşıyoruz. Bunun farkında olmadan bu kenti yönetiyoruz. Yoksa bu hale gelir miydi? Emin olun, bu kent şimdi bir Avrupa ülkesinde olsaydı, ‘bal dök yala’ cinsinden sokakları, kaldırımları, meydanları, bir kent silueti, hatta heykelleri ve bir kent kimliği olurdu.
Üstü açık bir çöp kamyonunun zeminde ilerlerken yarattığı çökmeleri soruyorsunuz. Bir kere, buradaki sorun aracın tonajı da değil ki! Sorun, bir çöp kamyonunun bu şekilde kullanılıyor olması! Poşetler, dükkânların biriktirdikleri noktalardan alınıp, aracın arka kasasına savruluyor! Film gibi! Cidden film gibi! Kokusu, sineği, yaratacağı sağlık sorunları göz ardı ediliyor.
Bir şey daha söyleyeyim size… Avrupa’da vatandaş, kendi vergileri ile yapılan hizmetin kalitesini sorgular. Burada herkes, o kırık-çökük zeminin yanı başından geçiyor. Bir şey olmamış gibi! Normalmiş gibi! Niye mi? O kadar içselleştirilmiş ki buna dair sorunlar… İnsanlar, bir eksik ya da bir fazla, idare etmeyi öğrenmişler. O yüzden, sorunu yönetende değil, ama o yöneteni oraya getiren kendinde arayacaksın ve olanı da sorgulayacaksın. Çünkü bu kentte sen yaşıyorsun ve yaşadığın kentin muhtarlık görevini hiç kimseye devretmeyeceksin. Yoksa yaşayacağın budur ya da daha kötüsü!”-Tamer Yazar-