Bugün gündemin dışına çıkarak tat vermek için yemeklerimize konan, turşu yapılmasında etkin bir madde olan sirkeden söz edeceğim.
Bilindiği gibi şimdilerde, sirke ağırlığı üzüm olmak üzere elma, hurma, kayısı, nane, nar ve ayva meyvelerinden yapılıyor.
Çocukluğumda bizim yörede sirke sadece üzümden yapılırdı. Yapımında kullanılan üzüme de “perpür” üzümü denilirdi.
Bu üzüm tanelenerek büyük bir kavanoza doldurulur, içine su ve biraz tuz ilave edilir, koçanları da kavanozun ağzına yerleştirildikten sonra kavanoz kapatılır ve ışık almayan bir dolaba yerleştirilirdi.
Belli bir süre orada kalan üzüm bazı böceklerinde üremesi sonucu sirke halini alırdı.
Bu, sirkenin ilkel yapılış şekli idi.
Zaman geçti, teknik ilerledi. Sirkenin hem yapılış şekli, hem de kullanılan meyvelerde değişmeye başladı.
Artık sirke sadece üzümden yapılmamaktadır.
Yine sirke yapımında nohut, bal gibi şeylerde kullanılmaktadır.
Bugün için en gözde olan sirke türü, üzüm ve elma sirkeleri olarak gösterilebilir.
İşte bu tanımını yaptığımız sirke, daha sonra şişelere konur ve piyasaya sürülür. Eğer evde yapılıyorsa, yine kullanılmaya hazır bir hale getirilerek şişelenir.
Kullanıma hazır hale getirilen sirke, yemeklere tat vermesi için belli bir ölçüde konulur.
Yine salatalara sirke konulduğu gibi, turşu yapımında da sirke ağırlıklı olarak kullanılır.
Tüm bu kullanımlar sırasında dikkat edilmesi gereken husus, sirkenin dozunun arttırılmaması, yani kararında, yeterince, ölçülü bir miktar sirkenin yemeklere, salataya ve turşuya konulması gerekir. Aksi halde yemeğinde, salatanın da, turşunun da tadı kaçar ve yenilmez hale gelir.
İşte sofralarımızın olmazsa olmazlarından olan sirkenin yapılış öyküsü budur.
Eğer sirke yapılırken tuz kullanılmaz ise, bu takdirde o yapım bir tür şarap olur.
Yani yemeklerde, turşu yapımında kullanılan sirke içine tuz konulmak suretiyle elde edilir. Tuz konmadığı takdirde elde edilen sıvı da şarap olur.
Görülüyor ki tuz, oluşacak sıvının adını bile değiştirmeye yetiyor. Tuz konulursa sirke, tuz konulmaz ise şarap.
Bu sirke-şarap oluşumu safhasını bir yana bırakalım tekrar sirkeye dönelim.
Toplum içerisinde yer etmiş, bir tür özdeyiş halini almış sirke ile ilgili bir söz vardır: Keskin sirke küpüne zarar verir.
Bu özdeyiş, genellikle öfkeli, kibirli, sert, diktatör ruhlu, sinirli kişilerin, zararlarının en çok kendine olacağı, kendisini yıpratacağı, sağlığına zarar vereceği, toplum içinde saygınlığını kaybedeceği, eğer iş sahibi ise, sorumluluk mevkiinde bulunuyorsa, işini ve sorumluluğunu da alt-üst edeceği anlamına gelmektedir.
Yani keskin sirke küpüne zarar verirken sadece kendine değil çevresine de zarar vermektedir.
Sirkenin oluşması için bir kavanoza, bir küpe konması gerektiği düşünüldüğünde, zararın hangi boyutta olacağı kolaylıkla anlaşılır.
Bu nedenle öfkeli, katı, her şeyi ben bilirim, bir doğru vardır o da benim doğrumdur anlayışı ile hareket eden, çevresine bu anlayış doğrultusunda hükmetmeye kalkışan kişi, tıpkı keskin sirkenin küpüne zarar vermesi gibi, hem kendisine, hem de çevresine büyük zararlar verir, bunun sonucu olarakta saygınlığını kaybeder, toplum içerisinde hiçbir değeri kalmaz.
İşte size sirke, sirkenin oluşumu ve keskin sirkenin küpüne zarar verişi ile ilgili bir hatırlatma.
Bu nedenle sirke deyip geçmemek gerek. O sirke nelere kadirdir. Ölçülü kullanılırsa yararlı olur, ölçüsüz kullanıldığı takdirde hem kendisine hem de çevresine zarar oluşmasına neden olur…..
YORUMLAR