Dün, vatandaşlık görevlerinin bütün gereklerini yerine getirmekten çekinmeyen Uğur Mumcu’nun aramızdan kahpece alınışının 26. yılı idi.
Bundan 26 yıl önce, 24 Ocak 1993 tarihinde alçakça hazırlanan bir suikast sonucu Uğur Mumcu yaşamını yitirmiş, aydınlığa, demokrasiye, çağdaşlığa, dürüstlüğe, sosyal hukuk devleti ilkelerine, laikliğe, Atatürk ilke ve devrimlerine inanmış tüm yurttaşlarımızı ve onu tanıyan, O’nun değerini takdir eden dünyanın birçok devletinin önde gelen isimlerini büyük bir üzüntüye ve elem ile kedere gark edilmesine neden olunmuştu.
Uğur Mumcu, tüm yaşamını inandığı ilkeleri savunmak, doğruları göstermek, mühim değil, bir şey olmaz, abartılıyor diyerek olumsuzluklara çanak tutanlara karşı mücadele vermek, uyuyanları ise uykudan uyandırmak için çaba sarf etmeye adamış idi.
Araştırmacı-yazar Uğur Mumcu sadece ülkeyi çağın gerisine götürmek isteyen karanlık fikirlilerle, örümcek kafalılarla, laiklik karşıtları ile, özgürlükçü demokrasiyi içine sindirmeyenlerle, sosyal hukuk devleti anlayışını samimi olarak özümsemeyenlerle mücadele etmekle kalmamış, soyguncular, hortumcular, kaçakçılar, hırsızlar, şu veya bu nedenlerin arkasına gizlenmek suretiyle devlet hazinesini soymaya kalkışanlarla da aynı şekilde mücadele etmiş idi.
Öyle ki; Uğur Mumcu bu uğraşları nedeniyle, ipliklerini pazara çıkardıkları, foyalarını açıkladıkları, yedikleri haram lokmanın önünün kesildiği, haksız, usulsüz ve yasa dışı tutum ve davranış ile ceplerine aktarmaya çalıştıkları para musluklarının kesilmesine neden olduğu için de, bu gibilerin hedefi haline gelmiş idi.
Uğur Mumcu’nun unutulamayacak olan bu tutum ve davranışı, inandığı doğruları savunmaktan çekinmeyişi, yanlışları tüm delilleri ile ortaya koymak suretiyle tüm haksız, usulsüz, yasa dışı eylem ve davranışlara engel olduğu içinde, sadece ülkemizde değil, uluslararası şer odakları içerisinde de hedef tahtası haline gelmişti.
Ama Uğur Mumcu bunu gördüğü, bunu bildiği, bunu anladığı halde yılmamış, korkmamış, geriye çekilmemiş ve kimseden çekinmeyerek yazmaya, gerçekleri ortaya çıkarmaya ve uyuyanları uyandırmaya devam etmiştir.
Uğur Mumcu’nun 1975 yılında “Sesleniş” ile dile getirdiği ve verdiği mücadeleyi en veciz bir şekilde tanımlayan şu sözünü unutmamak ve kulaklara küpe etmek gerekir: VURULDUK EY HALKIM, UNUTMA BİZİ …
İşte Uğur Mumcu’nun 1975 te söylediği bu söz, onu sevenler tarafından kulaklara küpe edilmiş ve unutulmamıştır.
Aradan 26 yıl geçmesine rağmen Mumcu’nun sözleri, uyarıları, öğütleri, uykuda olanların uyanması için yapılması gerekenlere ilişkin yazıları her geçen gün daha büyük bir değer kazanıyor, her geçen gün belleklere daha fazla yer etmeye başlıyor.
Eğer Uğur Mumcu’nun sözlerine, yazdıklarına, uyarılarına kulak verilse idi, yaşanan tüm olumsuz tabloların gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı, ülkemizin üzerinde dolaşan kara bulutların oluşmasına izin verilmeyeceği kanıtlanmıştır.
Aramızdan kahpe bir suikast sonucu alınışının 26. yılında Uğur Mumcu’yu bir kez daha özlemle arıyor ve anıyoruz.
O’nun uyarıları, O’nun işaret ettiği olası tehlikeler, O’nun gösterdiği yolda yürümeme halinde olabilecekler tüm tazeliği ile bugünde varlığını hissettirmektedir.
Bu nedenle Uğur Mumcu’ya aramızdan alınışının 26. yılında kendi deyimi ile sesleniyoruz: UNUTMADIK SENİ….
Nur içinde yat, tanrı rahmetini üzerinden eksik etmesin. Sen aramızdan alındın ama, senin gibi düşünen, senin uyarılarına kulak veren, senin gösterdiğin yolda yürümek isteyen o kadar çok Uğur Mumcu’lar yetişti ki, kabrinde rahat uyu, müsterih ol….
YORUMLAR