Kim ne derse desin, istenildiği kadar göz boyayıcı olarak tanımlanabilecek söylemlerde bulunulsun, günü kurtaracak ve 31 Marta kadar bunun böyle sürüp gitmesini sağlayabileceği umulan tedbirler alınmaya çalışılsın, tıpkı güneşin balçıkla sıvanamayacağı gibi gerçeklerde bir türlü örtülemiyor, görmezden, duyulmazdan gelinemiyor.
Ekonomik krizin oluşturduğu yangın giderek etkisini arttırıyor. Öyle ki; açlık, yoksulluk sınırında olanlar, işsizler, emekliler, çiftçiler, işçiler, sanayici ve esnaf, kamuda çalışanlar, özetle aklımıza gelen herkes büyük bir sıkıntı içinde bulunuyor. Bunu örtbas etmeye çalışmaya yönelik söylemler ve tedbirler bir türlü olumlu sonuç vermiyor, veremiyor.
Pazarda satışa sunulan ürünün fiyatı 20 TL’ den 15 TL’ye ya da, 10 TL’den 8 TL’ ye düştüğünde ortaya çıkıp: Bakın, gördünüz mü, aldığımız tedbirler sayesinde fiyatı 20 TL olan ürün bir anda 15 TL’ye düştü. Fiyatı 10 TL olan ürün bir anda 8 TL’ ye düştü diye nutuk atmak, söylemlerde bulunmak, karın doyurmuyor.
Vatandaş bu ürünün bir önceki yılın fiyatı ile bu yılki fiyatını karşılaştırıyor.
Bir önceki yıl 2-3 lira olan ürün bu yıl 20 TL’ye fırlamışsa, bunun nedenini araştırmak ve yapılan hataları da kabullenmek gerekir.
Yaşanan ekonomik krizin kökeninde uygulanan yanlış ekonomik politikanın olduğu, ekonomistler tarafından ayrıntılı bir şekilde dile getiriliyor.
Ekonomistler tarafından yanlışlar ortaya konulup oluşan olumsuz tablonun olumluya dönüştürülebilmesi için yapılması gerekenler sıralanıyor ve uyarılarda bulunuluyor.
Ama ne yazık ki bu uyarılara kulak verilmediği, alınması gerektiği söylenen önlemlerin yeterince alınmadığı görülüp izleniyor.
Elbette ki her ülkede, dünya konjektörüne bağlı olarak bir ekonomik kriz söz konusu olabilir.
Bu krizin ez az zararla atlatılabilmesi için gereken önlemler, ekonomik veriler ışığında alınmak suretiyle düzlüğe çıkma yoluna gidilir.
Ama dünya konjektörüne bağlı olarak oluşan olumsuz ekonomik tabloya, birde uygulanan yanlış ekonomik politika eklendiğinde krizin atlatılması daha da zorlaşır.
İşte böylesi bir ortamda yapılması gerekenlerin başında tasarruf gelir.
Öncellikle örnek alınması gerekenler, ülkeyi yönetenler, tasarruf yoluna gitmek suretiyle vatandaşın yaşayacağı zor günlerin atlatılmasında önder olma durumunda olmalıdırlar.
Eğer bu yapılır, örnek ve önder olma durumunda olması gerekenler tasarruf yoluna giderler, lüksten, ihtişamdan kaçınırlarsa, sade vatandaşta onların izinden gitmek suretiyle oluşan olumsuz ekonomik tablonun kısa sürede olumluya dönüşmesine katkıda bulunurlar.
Bu yapılmadığı takdirde kriz daha derinleşir ve krizin atlatılması da zorlaşır.
Bunun böyle olduğu bilindiği halde ne yazık ki bu kurala uyulmadığı görülmektedir.
Örnek mi istersiniz, işte size bir örnek: Kamu konutları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle bakan yardımcılarına özel konut tahsisinin yolu açılmıştır.
16 Bakanın 50 yardımcısı bulunmaktadır. Yani bakan sayısı 16, bakan yardımcısı sayısı ise 50’dir.
Bir kere bu sayıdaki fazlalık ilk bakışta kendi göstermektedir.
Bu bakan yardımcılarının maaşları vardır, sekretaryası vardır, koruması vardır, aracı vardır, yani var oğlu var.
Şimdi bununla da yetinilmiyor. Yaşanmakta olan bu ekonomik sıkıntılı dönemde, bakan yardımcılarına ayrı konut tahsisi yolu açılıyor. Böylece 50 bakan yardımcısına devlet hazinesinden ödenmek suretiyle konut tahsis edilecek. Bunlar döşenecek, konutların elektrik, su, gaz, temizlik, telefon, kapıcı, aşçı, kaloriferci, bahçıvan ve benzeri tüm giderleri yine devlet hazinesinden çıkacak paralarla ödenecek deniliyor.
Bu sıkıntılı durum içerisinde bu yönetmelik değişikliğinin yapılmasını hangi zorunluluk gerektiriyor?
Herkese tasarruf etme, kemerlerini sıkma önerisinde bulunulduğu bir ortamda hazineye ek yük getirecek bu düzenlemeye ne gerek var.
Yönetmelikte sadece bakan yardımcılarına değil, başka bürokratlara da konut tahsisinin yolu açılıyor.
Ekonomiden anlayanlar krizden çıkış yollarını gösterirken, önder durumunda olması gerekenler, herkesin tasarrufa gitmesi gerekliliğini söylerken, aksine bir durumun ortaya çıkmasına neden olan bu uygulama karşısında sade vatandaş “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demez mi?
Uyanın ve gerçekleri görün. Zira yarın çok geç kalınmış olacak. Biline ki; son pişmanlık fayda vermez.
YORUMLAR