İyi günler sevgili okuyucu.
. Kilit taşı tanımı mimariden gelmektedir. Mimarideki bu küçük taş öyle bir öneme sahiptir ki; eğer onu yerinden çıkarırsanız kilitlediği tonoz ya da kemer hemen çöker. Bu da yapının komple yerle bir olması anlamına gelir. Bu tanım belki mimaride teknik bir terim olarak karşımıza çıksa da toplumsal alanlarda da kilit taşı önemine sahip önemli dengelerden bahsedebiliriz.
Şimdi 16 Nisan tarihinde yaşayacağımız referandum oylamasında Anayasada yapılacak değişiklikler ile toplumsal alanda nasıl bir dengenin devam edeceği merak konusu. Birçok yetkinin tek elde toplanması ve başkanlık sistemi adı altında ülkenin yönetsel erkinin tek kişide şekillenmesi mimaride olduğu gibi toplumsal yaşamımızda da yapının kilit taşını yerinden söker mi?
İşte günlerdir ülkede bu tartışılıyor. Peki, bu kilit taşı yerinden söküldüğünde ülkede hangi yapısal dengeler sarsılır? Bildiniz üzere demokratik ülkelerde katılımcı bir anlayış egemendir. Çok partili yönetim anlayışında sorumluluğun paylaşılması açısından da güçler ayrılığı ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınır. Güçler ayrılığı, ülke yönetiminde bir görüş ve siyasi parti tek başına iktidara gelse dahi sistem koruma altına alınmıştır. Güçler ayrılığında kastedilen YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI’dır. İşte bu üç unsur birbirine karışmamalı, özgür ve tarafsız olmalı, bağımsızlığını korumalıdır. Güç ayrılığı olarak tanımlanan bu yönetsel aşamalar tek bir gücün buyruğuna girer ise yetkiler ve sorumluluklar tek elde birikmiş olur. Bu da sonuçları yıkımla neticelenecek istenmeyen durumları karşımıza çıkaracaktır.
Ülkenin yönetsel ve işlevsel sistemi içinde yasama, yürütme ve yargıyı kilit taşının ayakta tuttuğu kemer gibi düşünelim. Bunlardan herhangi birinin işlevini yerine getiremez hale gelmesi demek merkezde yapıyı ayakta tutan kilit taşının yerinden oynaması anlamına gelmektedir.
Öyle ki güçler ayrılığı ile yapıyı ayakta tutan kilit taşı koruma altına alınmaktadır. Örneklemek gerekir ise, Yasama alanında yaşanan bir sorun yürütme ve yargının sağlam duruşu ile kilit taşının sorunsuz bir şekilde muhafazasını sağlar. Ya da diğer kombinasyonlar da mümkündür. Yasama yürütmeyi ve yargıyı, yürütme yasama ve yargıyı, yargı da yasama ve yürütmeyi denge içinde ayakta tutar. İşte bu hayati bir duruştur.
Eğer bu üç unsur ayrı ve bağımsız duruşunu tek bir kişinin egemenliğine bırakır ise o sistemin adı artık demokrasi olmaktan çıkar. Yapıyı ayakta tutan bir kilit taşına da ihtiyaç yoktur. Gücü elinde tutan kilit adam olur. O sağlıklı ise ülke sağlıklı o sağlıksız ise ülke perişan ve hasta olur.
Tek adamın tüm gücü ve erdemi elinde bulundurduğu anti demokratik sistemler geçmişte insanlık tarihine kara bir leke olacak sonuçlar doğurarak yaşandı. Krallıklar, padişahlıklar ya da diktatörlükler halkın hep acı çektiği ve baştakinin mutlak suretle hata yapmak durumunda kaldığı ve bu hataların insanlık tarihine ölüm ve gözyaşı getirdiği örneklerle dolu.
İnsanlar duygusal varlıklardır. Hiçbir kimse yoktur ki tek başına aldığı kararlarla sürekli doğru yapsın. Bırakın tek adam rejimini, hali hazırdaki yönetim sistemimizde bile, güçler ayrılığı dengesi içinde başbakan ya da cumhurbaşkanı olan birçok kişi ve mevcutlar, öz eleştiri yapıp Kandırıldık, hata yaptık diyorlar. En azından onların halk ile paylaştığı bu “Kandırıldık, hata yaptık” özeleştirisinin sonuçları yıkım olmuyor. Sebebi çok açık, onlar istedikleri kadar kandırılsınlar kilit taşı yerinde olduğundan ya yasama ya yürütme ya da yargı o hatayı onarıyor. Ama tek adamlık ile gelecek yeni yapıda bu şans yok. Yani yönetim ve sistem tek tek kişilere asla bağlanmamalı, sistem kurulmalı, sistem içindeki işleyiş de korunmalıdır. Derler ya; yöneticiler gelir geçer ve gider ama sistem ayakta kalır. Devlette devamlılık esastır.
Evet başta da dedik; kilit taşı…Yapıyı ayakta tutan o küçük taş. Onu yerinden oynatmamalı.
İyi çalışmalar.
YORUMLAR