Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ciddi Tehlike Bizleri Bekliyor

AÇKD Başkanı Selda Asker,

AÇKD Başkanı Selda Asker, “Dünya Su Günü” kutlanırken, kapıda kuraklığın beklediğine vurgu yaptı

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı (AÇKD) Selda Asker, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Dünya Su Günü” kutlanırken, kapıda kuraklığın beklediğine vurgu yaptı. AÇKD Başkanı Selda Asker, yakın gelecekte, sadece su kıtlığıyla değil, besin kıtlığıyla da karşı karşıya kalınacağına dikkat çekti, ciddi tehlikenin bizleri beklediğini ifade etti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 1992 yılında Rio de Janeiro’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verdiğini, bu kararın üzerinden gecen zamana rağmen su kaynaklarının korunamadığını belirten AÇKD Başkanı Selda Asker, mesajında şunlara yer verdi: “Bugün dünyada su kaynaklarının kıtlığını tartışıyoruz. Bilinçsizce yok edilen sulak alanlar, kuruma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılan ve kurutulan göller, kullanılan fosil yakıtlarla doğal çevrenin kirletilmesi ve iklimin değişiyor olması su kaynakları üzerindeki başlıca olumsuz etkilerdir. Su talepleri artarken kaynaklar hızla tüketilmekte ve kirletilmektedir. Bu gün dünyada 1 milyarın üzerinde insan, temiz içme suyundan mahrum yaşamaktadır. Hiç bir canlının susuz yaşayamayacağını ve su olmadan üretim yapılamayacağını düşününce, yakın gelecekte sadece su kıtlığıyla değil besin kıtlığıyla da karşı karşıyayız demektir. Bu da ciddi bir tehlikenin bizi beklediğinin göstergesidir.
Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre; dünyada her gün yaklaşık 25.000 kişi sağlıksız su kullanımından ölmektedir. Kirli su kullanımı sebebiyle Tifo, kolera, dizanteri gibi ölümcül hastalıklar insanlara geçmektedir. Gerek atık suların gerekse de zirai ilaçların yeraltı sularına karışması sonucu yeraltı su kaynaklarını da kirletiyoruz. 2002 yılından itibaren güvenilir, sağlıklı bir suya erişim, Birleşmiş Milletler tarafından insan hakki olarak kabul edilmiştir. Bu durumun; merkezi ve yerel yönetimler tarafından da kabul edilmesi ve suyun ekonomik değerinden çok bir sosyal değer olarak görülüp yönetilmesi gerekmektedir.
Sulak alanlar yok oluyor …
Ülkemize baktığınız da; üç taraflı denizlere çevrili olmasına rağmen, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değiliz. Yapılan araştırmalar 2030 lu yıllarda su fakiri bir ülke durumuna geleceğimizi göstermektedir. Bir ülkede kişi başına düşen su arzı yılda 10.000 m3’ün üzerinde olursa, o ülke su zenginidir. Ülkemizde bu rakam 2650 m3 ‘tür. Rakamlar açıkça göstermektedir ki, ülkemiz sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Şu saatten sonra mevcut kaynakların tamamının korunduğunu varsaysak bile; araştırmalara göre, ileriki yıllarda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1000m3 civarında olması olanaksız. Böyle bir durumda da ülkenin; acilen doğru su politikaları belirleyip uygulamaya geçirmesi gerekmektedir.
Ülkemizde su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yeraltı sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, en önemlisi sulak alanlar yok olmaktadır. Bu anlamda da Amik gölünün kurutulması Hatay için talihsiz bir örnektir. Bugün ovada 500 mt de su bulunamadığı belirtilmektedir. Kaçak su kuyuları, HES ler su kaynaklarımızı yok etmektedir. Yıllardır yürütülen yanlış uygulamalar, atık suların akarsulara boşaltılması, kurutulan göller, kirletilen denizler, suyun ticari bir mal olarak görülmesi, kendi elimizle değiştirdiğimiz iklim sonucu yeni nesilleri ciddi bir susuzluk, kuraklıkla baş başa bırakıyoruz.”
Su ticarileştirilmesin …
Kendi ilimizde de durumun dünyadan ya da ülkemizden farklı olmadığını belirten AÇK Başkanı Selda Asker, şunlara değindi: “Bu noktada, yaklaşan yerel seçimlerde yönetime talip adaylarımıza bir kez daha sesleniyoruz. Suya erişim ve kullanımının temel insan hakkı olduğunun altını çizerek suyun ticarileştirilmesine karşı olmalarını, su kaynaklarının ve sulak alanlar ile su havzalarının korunmasını ve suyun kamusal bir ürün olarak kullanımının sağlanmasını bekliyoruz. Yerel yönetimlerin bu anlamda önemli sorumlulukları ve işlevleri olduğunu bilerek, yerel yönetimler su kaynaklarını koruma altına almasını ve kamusal olarak işletmelidir. Su kaynaklarına yakın yerlerde çöp, arıtma tesisi, çimento fabrikaları, taş, maden ocakları vb gibi yatırımlar yapılmasına izin vermemelidir. Kalkınmanın başlıca itici gücü olan su kaynaklarını, doğru, bilinçli, adil, barışçı bir şekilde kullanmak zorundayız. Su ticari bir araç değil haktır, yaşamdır.”Mehmet ÖZGÜN