“Türkiye’de Suriyeli genç erkek olmak, korkunç bir duygu… En zoru, kendinizi hep dışlanmış hissetmeniz. Ben öyle hissediyorum. Toplumun bir parçası olamıyorsunuz. Ve elbette kimlik krizi yaşıyorsunuz.” Bu sözler, 20 yaşında Suriyeli bir delikanlı olan Leys’e ait. Peki, 31 Mart sloganları içinde fazlasıyla ötekileştirilen sığınmacılar noktasında Hatay ‘tam da bu noktada’ nerede?
Hatay’ın kıyısındaki Suriye kenti İdlib’de işler istendiği ve beklendiği gibi gitmiyor. Bölgede ateşkesin sınırları çizilse de, son dönem yaşananlar, yorgun ve yokluk içindeki nüfusu çatışmalı coğrafya içinde göç etmeye zorluyor. Bu ise Hatay’ın yakından izlediği sınır hattında biriken kalabalığın artması anlamına geliyor.
Bölgeyi yakından bilen, ama ismini vermek istemeyen bir yardım kuruluşu çalışanının ifadesi, İdlib’i izleyen Hatay’a dair…
“Hatay’a olası göç korkutmalı! Ama ‘daha çok insan’ noktasında değil! Olanlarla barışamayan bir kent adına! Son seçim süreci de gösterdi ki, kent idarecileri tarafından bu insanlara yönelik kullanılan ‘ötekileştirici’ dil hiçbir kesimden tepki almadı! Tepki almamakla da kalmadı, ‘kurumsal hale gelen, getirilen bu dil’, ciddi kalabalıklarca da sahiplendi. Bunun anlamı mı? Mevcut mesafeler daha da arttı. Zira bir taraf hep suçladı, diğer taraf hep suçlandı! Peki, bunun kime ne faydası oldu, insan merak ediyor. Oy alma uğruna bu yapılanlar ne kadar insani, en çok da bunu…”
-SORUN CİDDİ-
Deutsche Welle için Burcu Karakaş’ın yaptığı habere göre, Türkiye’deki Suriyeli çocuk ve gençler; kültürel kimlik, istihdam ve eğitimle ilgili sorunlar yaşıyor. Okula gitmeyen gençlerin sayısı 1 milyonu aştı. Uzmanlara göre, bu, gençlerin radikalleşme riski daha fazla. Bu tespitler, Hatay gibi ciddi Suriyeli sığınmacı kalabalığı barındıran kentleri yakından ilgilendiriyor. Özellikle de, 31 Mart seçim sürecinde ‘sığınmacılar’ başlığında yaşanan ‘ötekileştirici’ ve ‘ayrıştıran’ dil noktasında!
-HİSSEDİLEN Mİ?-
“Türkiye’de Suriyeli genç erkek olmak, korkunç bir duygu… En zoru, kendinizi hep dışlanmış hissetmeniz. Ben öyle hissediyorum. Toplumun bir parçası olamıyorsunuz. Ve elbette kimlik krizi yaşıyorsunuz.” Bu sözler, 20 yaşında Suriyeli bir delikanlı olan Leys’e ait.
Şam’da okula giderken, ailesi, güvenliğinden endişe ettiği için Leys’i 16 yaşında Türkiye’ye yollamış. Eğitimini yarıda bırakıp İstanbul’a gelmek zorunda kalan genç adam, burada eğitimine devam etme şansı yakalamış. Liseyi tamamladıktan sonra üniversiteye girme fırsatı olmuş.
DW Türkçe’ye konuşan Leys, Türkiye’ye geldiğinden beri psikososyal destek aldığını, yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle dört yıldır düzenli olarak ilaç kullandığını anlatıyor. Halen özel bir üniversitede ikinci sınıfta okuyan Leys, okuldaki arkadaşlarının çoğunun Arap olduğunu, arada selamlaştığı birkaç öğrenci hariç neredeyse hiç Türk arkadaşı olmadığını dile getiriyor. Bu durumdan memnun olmadığını, ama önyargılara karşı da bir şey yapamadığını söylüyor.
Leys’e göre, Suriyeliler arasında, gençler, özellikle de üniversiteye gidenler, kimlik krizini daha yoğun yaşıyor. Çünkü Türkiye toplumuyla daha fazla etkileşim kurmayı bekliyorlar. Ancak bu beklentileri ne yazık ki karşılanmıyor. Aksine, rahatsızlık duyulan durumlarla karşılaşabiliyorlar. Leys, “Taksim’de bir arkadaşımla Arapça konuştuğumuzu anlayan biri, yanımıza gelerek, ‘Ülkene git, orada savaş’ diyebiliyor. Benim buraya gelme sebebim, zaten savaşmak istememem…” diyor.
-KAYIT DIŞI-
Hatay, Kilis, Şanlıurfa ya da İstanbul… Türkiye’deki Suriyeli gençlerin çoğu, Leys gibi üniversite eğitimine devam edebilecek kadar şanslı olamıyor. Uluslararası Kriz Grubu (ICG) tarafından hazırlanan “Şanlıurfa’daki Suriyeli Genç Mültecilere Yönelik Riskleri Azaltmak” Raporu’na göre, 15-24 yaş arasındaki Suriyeli genç nüfus, toplumsal uyum konusunda en fazla zorluk çeken kesim.
DW Türkçe’ye, “Ne Suriye’de, ne de Türkiye’de kendileri için bir gelecek görebiliyorlar” diyen ICG Türkiye Direkörü Nigar Göksel, ergenlik çağındaki Suriyeli gençlerin çoğunun kimlik krizi yaşadığına dikkat çekiyor. Göksel, Suriyeli gençler üzerinde, “Neden ülkenizde savaşmıyorsunuz” söylemi ile baskı yaratıldığını dile getirerek, bu söyleminin öfke yarattığını belirtiyor.
Aynı rapor, Suriyeli gençlerin, cihatçı veya yasa dışı örgütlerle ilişkili grupların istismarına açık hale geldiğine de dikkat çekiyor. Bazı Suriyeli aileler, kimliklerini kaybetmemeleri adına, çocuklarını kültürel ya da dini içerikli kurslara gönderiyor. Ancak bu kursların çoğunun resmi kaydının olmadığını ifade eden Nigar Göksel, söz konusu kursların kayıt dışı olmaları nedeniyle sıkıntı yaşandığını dile getiriyor ve “Verilen eğitimlerin tehlikeli yerlere kayıp kaymadığının tespiti bu nedenle kolay değil. Çoğu kurs merkezi, kayıtlı olmadığı için denetim de sağlanamıyor. Ayrıca öğretilen konular hakkında tam olarak bilgi sahibi olmak da mümkün değil” diyor.
Suriyeli gençlere yönelik eğitim veren kayıt altındaki kurslar açısından da sıkıntılar var. Denetçilerin, lehçe farklılığı nedeniyle, bazen öğretilen konuların ve verilen mesajların takibini yapamadığını söyleyen Göksel, “İmam hatip mezunlarının bildiği Arapça ile eğitim verilen Arapça aynı olmayabilir. Çocuklara sağlıklı olmayan zihniyetlerin aktarıldığını duysak da, dediğim gibi, tam olarak bilemiyoruz” diyor.
-1 MİLYONU AŞTI-
Suriyeli gençler için en ciddi sıkıntı, eğitim alanında yaşanıyor. DW Türkçe’ye konuşan, Hatay’ı da içine alan bölgede bu anlamda ciddi bir çok araştırmaya imza atmış olan, Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan, okulunu yarıda bırakan ya da okula hiç gidemeyen ‘Türkiye’ye sığınan Suriyeli çocuk ve genç sayısının’ 1 milyonu aştığını belirtiyor. Erdoğan, “İlkokulda okullaşma oranı yüzde 90 ve üzeri, ama sonrasında, çocuklar eğitimlerine devam edemiyor” diyor.
Türkiye’de hali hazırda üniversiteye giden 27 bin 600 Suriyeli öğrenci olduğunu dile getiren Prof. Dr. Murat Erdoğan, üniversite çağındaki gençlerin sayısı yüksek olsa da, liseye gidenlerin düşük olduğunu vurguluyor.
Savaştan kaçan gençlerin travma yaşadığını belirten Erdoğan, eğitim sisteminden kopan gençlerin meslek sahibi olmayacaklarını ya da girdikleri işlerde sömürüleceklerini vurgulayarak, “Bu çocukların, öfkeli bir biçimde bulundukları ülkeye yönelik tepkilere girmeleri kaçınılmaz gibi geliyor” diye konuşuyor.
-DİN EKSENLİ!-
Prof. Dr. Murat Erdoğan’a göre bir diğer risk ise, bazı Suriyeli gençlerin, ülkelerindeki durumun sorumlusu olarak Türkiye’yi görmesi. Erdoğan, “Radikalleşme süreçleri, bütün kitleleri kapsamaz. Eninde sonunda küçük gruplardan bahsediyoruz. Bu da yeterince hasar yaratabilir. Dolayısıyla, eğitim politikasının ciddiye alınması son derece önemli. Hiç okula gitmemiş çocuklarda radikalleşme riski daha fazla” diyor.
Saha çalışmaları sırasında, seküler değil, ulusal ya da uluslararası din motivasyonlu dernek ya da vakıflara rastladığını belirten Erdoğan, “Yardım dağıtıyorsan, insanları etkileme gücün var. Bunu yapan da din temelli örgütler. Dünyanın her yerinde böyle, ama dinin önemli rol oynadığı toplumlarda bu durum risk oluşturuyor. Radikal eğilime zemin oluyor” diye konuşuyor.
-NEFRET DOLU!-
Savaştan kaçarak sığındığı Şanlıurfa’da beş yıldır Suriyeli sığınmacılarla gönüllü çalışmalar yapan Hiva’nın deneyim ve gözlemleri de bu yönde. 35 yaşındaki Hiva, Suriyeli gençlerin dil sıkıntısı ve ekonomik zorluklar nedeniyle eğitimlerine devam edemediklerini anlatıyor.
DW Türkçe’ye konuşan Hiva, ailelerin, çocuklarını okul yerine işe göndermek zorunda kaldıklarını söylüyor. Hiva, “Babalar, çocuklarını okutabilmek için iş arıyor, ama maalesef iş yok. Ya da 35 yaşındaki babaya, ‘Sen yaşlısın, çocuğun varsa o çalışsın’ diyebiliyorlar. 14-15 yaşındakiler günde 5 liraya çalışıyor bazen” diye konuşuyor.
Hiva ayrıca, Şanlıurfa’da, Katar’ın Suriyelilere yönelik fonladığı dernekler olduğunu, bu yerlerde Türk ve Suriyeli imamların görev yaptığını öne sürüyor. Genelde kampta kalan ailelerin, çocuklarını okumaları için bu derneklere yatılı gönderdiğini anlatan Hiva, “Çocuklar için hem yemek hem de eğitim var. Kalacak yer de var” diyor.
Şanlıurfa’daki İslami derneklere giden çocuklarla yaklaşık bir ay önce yaptığı sohbetleri aktaran Hiva, bu çocuklar arasında, dini eğitimlere katıldıktan sonra Suriye’ye savaşmaya gideceğini söyleyenler olduğunu belirtiyor. -Tamer Yazar-