Tüm iktidar olanaklarının kullanıldığı, bununla beraber ağır sözlerin, tehditlerin, hakaretlerin, birleştirme yerine ayrıştırmayı doğurabilecek söylemlerin havalarda uçuştuğu bir seçim dönemini geride bıraktık.
Pazar günü seçmenler sandığa giderek tercihlerini belli ettiler.
Böylece önümüzdeki 5 yıl için bizleri yönetecek olan yerel yöneticilere yetkiler verildi.
Elbette ki bu seçimde merak konusu olan Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük illerimizde kimin seçimi kazanacağı ve buna ek olarakta ittifakların ellerinde bulundurdukları belediyeleri koruyup koruyamayacağı veya yeni belediyeler elde edip edemeyecekleri idi.
Bu satırların yazıldığı ana kadar 3 büyük şehirden Ankara ile İzmir’in CHP tarafından kazanıldığı, İstanbul’un ise kesin sonucunun henüz belli olmadığı, ama yapılan açıklamalara göre de bu ilimizde de İmamoğlu’nun kazandığı yolundadır.
Ancak kesin sonuç belli olmadığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olan Binali Yıldırım’da seçimi kazandığı yolunda açıklamada bulunduğu için bu ilimizde seçimin kesin sonucunun şu ana kadar belli olmadığını söylemekle yetiniyoruz.
Yine Türkiye genelindeki seçim sonuçları da ana hatları ile belli olmakla beraber, ayrıntılar henüz net olarak ortaya çıkmadığı için Pazar günü yapılan seçimlerle ilgili analizi daha sonraki günlere bırakıyoruz.
Şuan için belli olan bir husus vardır: AKP elindeki birçok belediyeyi kaybetmiştir.
Sadece ülkemizin sahil kesimlerinde değil, diğer bölgelerinde de Cumhur ittifakının kayıpları olmuştur.
Bu sonuçlar bir gerçeği gözler önüne sermiştir. O gerçekte artık uyanışın başlamış olduğu hususudur.
Seçim sonuçları, kaybedilen yerler, kazanılan yerler, oya katılım oranı hep birlikte değerlendirildiğinde, 31 Marta kadar sorunlara sessiz kalan, ya da uyur görünen seçmenin uyanmaya, sesini ve görüşlerini sandığa yansıtmaya başladığı doğrultusundadır.
Bir kere uyanış başlamaya görsün. Bunun önü kesilemez, arkası hızla gelir ve etkisini de pek çabuk gösterir.
Seçmen iktidara gereken uyarıyı, Pazar günü verdiği oylarla göstermiştir.
Bu uyarıdan yeterince ders alınmaya başlandığı takdirde, sorunların üstesinden daha kolay gelinebilecek, sıkıntılar daha az zararla atlatılabilecektir.
Hatırlanacağı üzere yaşanan ekonomik krizin etkilerini ötelemek suretiyle seçimlerden başarıyla çıkabilme yoluna gidilmiş idi.
Yurttaşa sunulacak acı reçetenin dünden itibaren uygulamaya konulması yolunda hazırlıkların yapılmaya başlandığı kanısındayız.
Bunun sonucu olarakta ötelenen zamlar, uygulamaya konulacak olan ve sonuç itibariyle daha çok dar gelirlinin üzerine yükletilecek olan ağır kararlar adım adım yürürlüğe girecektir.
İşte böylesi bir ortamda, ülkenin birlik ve bütünlüğe her zamankinden fazla ihtiyacı vardır.
Bu nedenle seçim sonuçlarını iktidarın hazmetmesi ve bu doğrultuda somut adımlar atması en doğru bir hareket olacaktır.
Pazar günü yapılan yerel yönetimler seçimidir.
Bu seçimde iktidar değişikliği elbette ki söz konusu olmamıştır. Yerel yönetimlerde bir nöbet değişimi olmuştur. Bunu böylece kabullenmek ve ortamı germe yerine uzlaşı yoluna gitmek en doğru hareket olarak kabul edilmelidir.
Elbette ki büyük şehirlerin yerel yöneticilerinin muhalefet adaylarınca yönetilmeye başlanması demokrasimiz açısından büyük bir kazanç olarak kabul edilmelidir.
Bu bir demokrasinin zaferi olarak kabul edildiği ve demokrasinin gereği olarak içe sindirildiği takdirde, sadece ülke içinde değil, ülkenin dışında da büyük bir takdir toplayacak, ülkemize verilen not hızla yükselmeye başlayacaktır.
31 Martta iktidar kanadı birçok belediyeyi kaybetmiştir. Ama demokrasi kazanmıştır.
Bu sonucun değerini bilelim ve ona göre hareket edelim ki, önümüzdeki sıkıntılı günler en az zararla atlatılabilsin…
YORUMLAR