Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Göreviniz kutlu ve engelsiz olsun

Konuk Yazar: Jozef Naseh/Arkeolog…

Konuk Yazar: Jozef Naseh/Arkeolog…

Televizyon, bilgisayar, cep telefonu ve hızlı internet gibi kitle iletişim araçlarını yoğun bir şekilde kullanmamız, bu teknolojilerin baş döndürücü bir hızla gelişim göstermesi, uzun bir süreç sonucunda düşün ve emeğimiz ile oluşturduğumuz yerel kimliğimizi korumasız bırakmıştır.
Peki yerel kimlik nedir? Tanımlamaya çalışayım…
Yerellik, coğrafi bir kavram değil, toplumsal bir yapılandırmadır. Birlikte yaşamın ürettiği sosyal kültürel ve mitolojik değerler bütününün toplumsal bir yansımasıdır. Bu yansıma, kültürel birliktelik ile sınırlandırılabilir. Onun için yerel kimlik, kent kimliğinin temelini ve kültürel ön koşulunu oluşturur. Bu yüzden herkes yaşadığı kentin hemşeridir. Bunu da onurlu bir kimlik olarak korur.
“Ben, Antekyeliyim” der gibi…
Öyle değil mi..?
Oysa ilk kaybettiğimiz kimliğimiz de bu!
Kaybettiğimiz bu kimliğimizi bir daha geri kazanabilir miyiz? Biraz zor! Ama olanaksız değil!
Bunun bir çözümü de, yakın tarihin, kök kültürden beslenen kent müzeleri olabilir.
Antakya kent müzesi, yıllar önce tasarlanmasına, hatta uygulama projesi aşamasına gelmesine rağmen hala uygulamaya konulamadı. Neden? Nedenini bilmiyorum. Nedeni ne olursa olsun, kent kimliğini oluşturan bu gibi müzelerin bir an önce kentin sosyal ve kültürel yaşamına kazandırılması gerekir. Yoksa, binlerce yıldır kültürel geçişle elde ettiğimiz sosyal ve kültürel kazanımlarımızı kaybetme sorunu ile karşı karşıya kalırız.
Kent kültürünü kaybetmiş olan bireyin ‘hemşehrilik’ bağları kopar, aidiyet duygusu kaybolur, kendi kültürüne yabancı bir yaşam sürer, bunun sonucunda da kaotik bir yaşam tarzı ortaya çıkar, birey mutsuzlaşır. Oysa bizler, erdemsel değerleri önceleyerek, uzlaşı kültürü ile birlikte yaşayan hemşerileriz. Bu yüzden, kent belleğine sahip ANTEKYELİYİZ…
İster Antakya’da, ister dışında yaşamını sürdürsün, bu bellekten beslenen her birey bizim hemşerimizdir. Ortak bellekle oluşturduğumuz kent kültürümüzü sürdürmek ve geleceğe aktarmak hepimizin eşgüdümsel görevi olmalıdır.
Bu görevi üstlenmeye hazır mıyız? Bence fazlası ile…
Önemli olan, bu görev bilincini herkesin uyum ve birlik içinde, aynı heyecan ve sevinçle duyumsamasıdır. Zaten eksiğimiz olan da bu değil midir? O halde bu eksikliğimizi giderecek bir üst akla gereksinmemiz var. Bu üst akıl kim mi? Bizlerin, güven duygusu ile seçtiğimiz yeni yerel yöneticiler!
Sayın Yılmaz’a, 2300 yıllık tarihi geçmişi olan Antakya kentini, Sayın Savaş’a, şimdilik 43.000 yıllık kültürel birikimi olan Hatay ilimizi teslim ettik.
Şimdi görev sırası onlarda!!!
Bu görevleri sırasında, onları; planlama, ekonomik, bürokrasi ve tanıtımla ile ilgili çözüm bekleyen bir çok sorun var. Bu sorunların en başında, Fuar A.Ş. kurulma aşaması var. Bildiğiniz gibi, 2021 yılının Nisan ayının başında açılması beklenen Botanik Expo Hatay Fuarı hazırlıklarının bir an önce bitirilip hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu fuarın, başta ülkemize ve İlimize ekonomik, tanıtım ve turizm açısından büyük katılar sağlayacağına inanıyorum. Bu beklentimizin geçekleşebilmesi için, büyükşehir belediye meclisinin, ilimizin çıkar birliğini düşünerek Fuar A.Ş. kurulması ile ilgili kararı oybirliği ile alması gerekir. Unutmamak lazım ki, düşün birliği ile alınan her karar hem Hak’ka hem de Halka hizmet eder. Dolayısıyla hayırlara vesile olur.
Diğer bir sorun da, İskenderun da kurulması beklenen, yolcu limanı iskelesi ve buna bağlı olarak gümrük sitemidir. Hatırladığım kadarıyla, eskiden ANKARA ve İSKENDERUN isimli yolcu gemileri iç hatlarda, İstanbul ve İskenderun arasında yolcu taşırlardı. Yani geçmişte bu sitem vardı? Şimdi bu sitemin Beyrut, Kıbrıs, Mersin ayağı hayata geçirilmek isteniyor. Yani üç ekonomik noktayla Hatay’ın bağı kurulmak isteniyor. Bu bağ, öncelikle tarıma, turizme ve ekonomiye büyük katkı sağlayacak. O zaman bu projeyi niye hayata geçirmiyoruz? Bunu salt bürokratik engellere bırakmalı mıyız. Elbette Hayır! Bu tarihi fırsat için hep birlikte, düşün farkı olmaksızın çaba sarf etmeliyiz.
BEKLENTİLERİMİZ…
Bu öncelikli sorunlarımızın ötesinde, uzun vadeli beklentilerimiz var. Bunların arasın da, bütün ilimizi kapsayacak bir kültür sanat ve turizm festivalinin düzenlenmesi var.
Amuk Arkeo Park’ın yapılması, Reyhanlı-Kırıkhan yolu üzerinde veya gölbaşı civarlarında yapılması uygun olabilir. Bu Arkeo Park’ı, kaybolmakta olan binlerce yıllık Amuk kültürünün tanıtımı ve yaşatılması açısından çok önemli olarak görüyorum .
Başta Antakya ve civarında olmak üzere; Payas, Dörtyol, Erzin üçgenini kapsayan alan içinde, Arsuz –Samandağı yolu üzerinde ve Harbiye beldemizde olmak üzere, halkın kültür ve sanat konularında yetkinleşmesini sağlayan kültür ve sanat merkezlerinin açılması…
Yayladağı kültürel alanını kapsayan, Şenköy merkezli, Altınözü ilçemizin Tokaçlı Köyü Zeytin Müzesi merkezli olmak üzere, özel kültür ve turizm alanları olarak düzenlenmeli ve kültür turizmine kazandırılmalıdır.
Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleri ile oluşturulan Hatay Gastronomi Evi, yemek kültürümüzü geliştirmek ve tanıtmak açısından çok olumlu bir girişim. Çok da güzel restore edilmiş, mefruşatı ve dizaynı olağanüstü. Yemek sunumu da mükemmel.
Bildiğim kadarıyla, Antakya Ticaret ve Sanayi Odası, Mutfak Müzesi’ni hayata geçirmekten vaz geçmiş. Nedenini bilmiyorum. Ama… Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu tarafından dünyanın 26. Gastronomi Şehri ilan edilen bir ilde mutfak müzesinin olmaması büyük bir eksiklik. Belki de bu eksikliği Hatay Gastronomi Evi giderebilir veya bu konuda başka seçenekler üretilebilir.
Örneğin Büyükşehir Belediyesi, Antakya Ticaret ve Sanayi Odası’ndan, Mutfak Müzesi yapma amacıyla restore ettiği evi ya satın alır ya da uzun vadeli olarak kiralayıp Mutfak Müzesi’ni oluşturabilir. Tabi bu bir seçenek!
Yerel yönetimlerin , bu sorunları kısa vadede çözmeleri kolay değil. Uzun bir sürece gereksinmeleri var. Bu sorunları kolay aşabilmeleri için, bütün meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri olarak onlara koşulsuz ve engelsiz destek vermeliyiz. Vereceğimiz bu destek, geri dönüşüm olarak, toplumsal yaşamımıza coşku, huzur ve mutluluk katacaktır.
Yöneticiler; bilgili, akılcı ve toplumun gerçeklerini gören kişiler olmadıkça, sadece yasalarla toplumu yönetmek ve mutlu etmek olanaksızdır. Sizlere ve bilgece alacağınız kararlarınıza güvenimiz sonsuzdur. Göreviniz kutlu ve engelsiz olsun.
Saygılarımla.