Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum sancıları, 19 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğu ile başlar. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculukta, tarihin akışını değiştirecek lider, hem kendisinin hem de milletinin kaderine damgasını vuracaktır.
LİDERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıkışı, yarbay rütbesiyle 25 Nisan 1915’te Çanakkale Savaşı’nda, Kemalyeri’nde başlar. 34 yaşındadır. Bundan dört yıl sonra, Samsun yolculuğunda Bandırma vapurundadır. Samsun yolculuğunda, tarihin akışını ve ulusunun kaderini değiştirecek lider 38 yaşındadır. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculuk, 16 Mayıs 1919’da düşman işgali altındaki Osmanlı Başkenti İstanbul’dan başlar.
Mustafa Kemal, arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) sayesinde Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit hükümetinde İçişleri Bakanı olan Mehmet Ali Bey’le tanıştırılır. Mehmet Ali Bey de, Mustafa Kemal’i bir yemekte Başbakan Damat Ferit’le görüştürür. Tam o günlerde işgal kuvvetleri, hükümete Samsun ve çevresinde emniyetin sağlanması konusunda baskı yapmış ve Samsun’u işgal tehdidinde bulunmuştur. Sadrazam, İçişleri Bakanı’nı çağırır ve düşüncesini sorar. İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey: “Oraya Mustafa Kemal Paşa’yı gönderelim” der. Ferit Paşa artık karar vermiştir. İsteyerek ya da istemeyerek, Mustafa Kemal’in Dokuzuncu (sonra üçüncü olacak) Ordu Müfettişliğine atanması onayını padişahtan alır. Mustafa Kemal, görevlendirme belgesini aldığı zaman duyduğu heyecanı şöyle anlatır: “Bakanlıktan çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önümde geniş bir dünya vardı. Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim…”(1)
MUSTAFA KEMAL, SAMSUNA NASIL GÖREVLENDİRİLDİ?
Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermeye karar verenlerle, kendisinin beklentileri ve hedefleri arasında hiç benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı. Görevlendirme yönergesinin ayrıntılarını, Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa’yla (İnanç) düzenler. Görev Yönergesi hazırlanırken, Mustafa Kemal’in tek ilgilendiği konu yetki sorunudur. Kazım Paşa’ya: “Şu iki noktayı mutlaka ekle, onlar bana yeter. Birinci madde, Samsun’dan başlayarak, bütün Doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olabilmem ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetler valilerine doğrudan emir verebilmemdir. İkincisi, bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve sivil makamlarla yazışmada bulunabilmeliyim.” der.(2) Kazım Paşa, Mustafa Kemal’in arkadaşıdır, belgenin alt bölümüne iyi kötü bu maddeleri ekler ve Savunma Bakanı’nın odasına imza için gider. Bakan imza atmaya cesaret edemez. “Evlat ne yaparsanız yapın, ama ben bu işlerden anlamam, ben bu işte yokum. Nedir bu başıma sarılanlar?” der gibi mührünü Kazım Paşa’nın eline verir. Kazım Paşa odasına döner. Görevlendirme yazısının altına Bakanın mührü basılır: Mehmet Şakir Bin Numan, 1316 (1919). Mustafa Kemal, emrin bir suretini cebine yerleştirirken, Kazım Paşa’nın kulağına eğilir: “Kazım, şu kapıları kapatsana…” Kapılar kapanır. Bir süre sonra Mustafa Kemal, Kazım Paşa’nın elini sıkarken Kazım Paşa’nın son cümlesi şudur: “Vazifemiz, çalışacağız.”(3)
Mustafa Kemal, Samsun’a hareketinden önce Sadrazam Damat Ferit’in evinde akşam yemeğinde bulunur. Yemekte, Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa da (Çobanlı) vardır. Yemek soğuk bir ortamda geçer. Yemekten sonra, Ferit Paşa bir harita getirir. Mustafa Kemal’in Müfettişlik bölgesini harita üzerinde görmek ister. Mustafa Kemal’in yetkileri konusunda tereddütleri olduğu anlaşılır. Fakat Cevat Paşa, işi önemsemeyen bir hareket ve birkaç sözcük ile konuyu kapatır ve eliyle belirsiz bir bölgeyi işaret ettikten sonra: “Zaten nerede kuvvet kaldı ki” der ve konuşma biter.(4)
Mustafa Kemal, Ordu Müfettişlik görevinin verilmesi konusunu şöyle anlatır: “…Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu’ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, ‘Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun’a kadar gitmek’ idi… O günlerde Genelkurmay’da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de kendim yazdırdım…”(5)
PADİŞAH MİLLİ MÜCADELEYİ BAŞLAT DİYE GÖREVLENDİRMEDİ
Padişah ve hükümet, Mustafa Kemal’i Milli Mücadele’yi başlat diye Samsun’a göndermemiştir. Tersine, işgalci devletlere karşı olabilecek hareketleri engelle diye görevlendirmiştir. “Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Vahidettin gönderdi” iddiasında bulunan ve tarihi çarpıtanları, daha sonra bizzat Vahidettin yalanlamıştır. Vahidettin, 1923’te Mekke’de yayımladığı beyannamede, Atatürk’ü Kurtuluş Savaşı’nı başlatması için Anadolu’ya göndermediğini, “Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderen kabineye uydum” diyerek itiraf etmiştir.(6) Ayrıca, Mustafa Kemal Samsun’a çıkmadan önce, Padişah Vahidettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, 30 Mart 1919’da İngiltere’nin sömürgesi olmak için İngiltere’ye zaten başvurmuşlardı.(7)
MUSTAFA KEMAL’İN İSTİFASI
Mustafa Kemal, Samsun’a çıktıktan sonra devletin verdiği görevleri 19 Mayıs’tan 8 Temmuz 1919’a kadar 50 gün süre ile kullanır. O’nun ne yapmak istediği anlaşılınca görevine son verilir. Bunun üzerine, O da 8/9 Temmuz 1919 gecesi ordudan istifa eder. Artık rütbesi, makamı, yetkisi olmayan bir sivildir. Ok yaydan çıkmıştır. Milli Mücadeleyi, devletin verdiği yetki ve makamla yapmaz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum sancıları, 19 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğu ile başlar. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculukta, tarihin akışını değiştirecek lider, hem kendisinin hem de milletinin kaderine damgasını vuracaktır.
Bir sonraki yazımızda, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış yolculuğunda karşılaştığı engelleri kaleme alacağız.
Kaynakça:
(1), (2), (3), (4) Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I. Cilt, İstanbul, 1981.
(5) M. Kemal Atatürk, Söylev (Nutuk), Türk Dil Kurumu, Genelkurmay Basımevi, 1981.
(6) Turgut Özakman, Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007.
(7) Hikmet Bayur, Atatürk’ün Hayatı ve Eseri 1, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990.
YORUMLAR