Evvel Temmuz Festivali kapsamında “Alternatif Eğitim” konulu panel gerçekleştirildi
Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği (AKDD) Evvel Temmuz Gündüz etkinlikleri kapsamında, geçtiğimiz Cuma günü “Alternatif Eğitim” konulu bir panel gerçekleştirildi.
Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen, moderatörlüğünü Eğitimci-Yazar Bülent Can’ın yaptığı panelde, eğitim sistemi masaya yatırıldı.
Can, paneldeki konuşmasında, 25 yıllık öğretmen olarak tespitinin, günümüzde çocukların okullarda mutsuz olduğu yönünde şekillendiğini bildirdi ve şunları dile getirdi:
“Var olan eğitim sistemi çocuklarımızın dünyalarına ve ruhlarına hitap etmiyor. Eğitim tanımı, çocuklarımızın düşüncelerini değiştirmek istiyor. Maalesef okullarımız fabrika olarak görülüyor. Sistemin istediği vatandaşlar, sistemin istediği çocuklar yetiştirmeye çalışıyor.
Peki sistem ne istiyor? Bir kere sistem düşünen insan istemez. Çünkü düşünen insan sorgulayan insandır. Sorgulayan insan ister istemez o sistemin karşısında yer alır. 21. yüzyılda çocuklarımızı bu kalıba sokmak için hepsinin birbirleri ile yarış içerisinde olduğunu görüyoruz. Zorunlu eğitim herkesin tartışması gereken bir konu. Çocuklarımıza yazı yazmayı öğretemiyoruz. Oyunlar oynayarak çocuklarımıza yazı yazmayı, edebi cümle kurmayı yani kendini ifade etme açısından bir kitap halini aldı. Ve eğitim üzerinde kafa yormaya başladığımızda şunu gördük ki öğretemiyoruz değil öğretmiyoruz. Sistem çocuklarımızın zaten kendini ifade etmesini istemiyor. Çünkü kendini ifade edebilmesi halinde eğitim sisteminin karşısında oluyor. Bana sorarsanız eğitim nedir diye, çocuğun özgürlüğünü korumasıdır. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.”
-Müfredatı mahfettiler-
Doç.Dr. Kemal İnal, konuşmasında, Samandağ’da Arapça konuşulmasının kendisini çok sevindirdiğini belirtti ve “Türkiye’nin eğitim sistemi 2002 yılından önce de kötüydü ve daha da kötü oldu. Mesela sınavlarda sıkıntı çeken öğrenci sayısı giderek artıyor, derslerde ortalama sayısı düşüyor. Genellikle artık öğrencilerimiz dünya analizi değil Türkiye analizi yapabilecek beceride değiller. Ve artık geldiğimiz nokta da eğitimi para ile satın alıyoruz.
AKP döneminde ortaya şöyle bir şey çıktı. Okullar, sınıfsal ayrışmanın temellerinden biri oldu. Üst sınıflara ait olan çocuklar kaliteli eğitim alıyor.
Daha az parası olan Orta kalite, hiç parası olmayanlar düşük kalite yani hiç parası olmayanlar düşük nitelikli olarak deniliyor. Günümüzde parası olmayan aileler bile çocuklarını özel okullara gönderip paralı eğitim almasını sağlıyor. Ve bunu çok normalleştirmişler. Zorunlu din dersleri koymuşlar. Çocuklara din derslerinde ölümden, büyüden bahsediliyor. Çocuklar korkudan altlarını ıslatıyorlar. Din derslerinde bunlar anlatılmaz. Ve bu yüzden düşük kalitede olan öğrenciler kötüyken daha da kötüleşmeye başladı. AKP bunu bilinçli olarak yaptı. Eğitimin içeriğini müfredatını mahvettiler. Türkiye de insanların düşüncelerini, sorularını, yanıtlarını, eylemlerini sorgulamadığı kullanmadığı sürü gibi yönetildiği bir Türkiye var. Buna alternatif olmayan bir hukuk sistemimiz boğulur gider. Eğitim politiktir ve eğitimci de politikacıdır” dedi.
Araştırmacı-Yazar Alaaddin Dinçer de konuşmasında şunlara yer verdi:
“Var olan sistemin ciddi manada sorgulanması gerekiyor. Veliler mutsuz, bu eğitimden memnun değil, öğrenciler, eğitimciler mutsuz.
Çocuklar okula giderken gitmekle gitmemek arasında dört duvar arasına hapsoluyor. Eğitimin başta pek çok toplumsal sosyal alanına ilişkisi olan bir mesele. Bugünkü geldiğimiz nokta itibari ile eşitsizlikler çok yük boyutlara ulaşmış durumda. Yani makas, eşitsizlikten çok açılmış.” -Mehmet ÖZGÜN-