Peki, neden yok?
Kadına yönelik şiddetin gündemden düşmediği Türkiye’de, sadece 144 sığınmaevi bulunuyor. Peki, yasal zorunluluk olduğu halde, Hatay Büyükşehir bünyesinde neden bir kadın sığınmaevi yok? Peki ya nüfusu 100 bin sınırını geçen diğer ilçe belediyelerinde neden buna dair atılmış tek bir adım dahi yok?
Erkek şiddetine maruz kalmış sayısız kadın için sığınmaevleri, adeta bir kurtarıcı adres konumunda. Hatay da ‘kadına yönelik şiddetin’ örneklerine ev sahipliği yapan iller arasında. Ancak buna rağmen, sığınmaevi noktasında karnesi kırıklarla dolu!
Oysaki 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, ‘Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de, mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler’ der. Ancak bu zorunluluğa rağmen, kadın sığınmaevi sayısı, kanunda yer alan maddenin öngördüğüne kıyasla oldukça az ve kadın hakları alanında çalışanlar da sığınmaevi sayısını yeterli bulmuyor.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2018 verilerine göre, Türkiye’de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne bağlı 110, belediyelere bağlı 32, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 1 ve Mor Çatı Sivil Toplum Kuruluşu’na bağlı 1 tane olmak üzere toplam 3 bin 454 kapasiteli 144 kadın sığınmaevi bulunuyor. 2019 tablosunun 2018’e göre daha umut verici olması ise en büyük beklenti!
-YAPTIRIM YOK!-
Hatay’daki kadın dernekleri ve aktivistlerinin eleştiri noktasında bulunan ‘kadın sığınmaevi’ eksikliğini yaptırım yokluğuna bağlayanlar ise oldukça fazla. Buna dair daha önceki bir açıklamasında benzer bir tespitte bulunan
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Leyla Soydinç, Türkiye’de kadın sığınmaevlerinin 8 bin 81 yatak kapasitesi olması gerektiğini belirterek, mevcut yatak kapasitesinin yüzde 54 oranında eksik kaldığını ifade ediyor. Belediye Kanunu’na göre, 237 belediyede sığınmaevi olması gerekirken, sadece 32 belediyede kadın sığınmaevi olduğunu söyleyen Soydinç, “Yaptırım olmadığı için birçok belediye sığınmaevi açmaktan kaçınıyor” tespitinde bulunuyor. Hatay ise bu örneklemenin yapıldığı listenin üst sıralarında bulunuyor.
-NEDEN ÖNEMLİ?-
“Kadın ve Şiddet” başlığı, Türkiye’nin çok uzun yıllardır değişmeyen ana başlıklarından bir tanesi. Şiddet gören kadının hikâyesine ekli detaylar ise ürkütüyor. Yaşanan şiddet mi? Değişiyor. Kimi fiziksel şiddet yaşıyor, kimi psikolojik şiddet, kimi ekonomik şiddet, kimi de cinsel şiddet. Yaşanan şiddetin adresi ise çoğu zaman değişiyor.
Eşi ya da sevgilisinden şiddet gören olduğu kadar, aile üyelerinden şiddet gördüğünü beyan eden de az değil. Peki, yaşanan şiddetten kaçmak mümkün oluyor mu? Şiddeti engellemek için en fazla başvurulan yollardan biri,
karakol ve savcılıktan yardım isteme yönünde oluyor. Bazı kadınlar ise, yaşadığı şiddetin sarmalında, evi terk ediyor. Dava açanların önemli bir kısmı ise, açtıkları davalardan onları geri döndüren aile bireyleri olduğunu söylüyor. İntihar girişimi mi? Yaşananların önemli bir yüzdesini oluşturuyor.
-ŞİKAYET!-
Şiddet gördüğünü beyan eden kadınların önemli bir yüzdesi, karakola giderek eşinden şikâyetçi olduğunu belirtiyor. Ancak kadınların burada yaşadıkları deneyimler oldukça çarpıcı. Buna dair istatistiklere göre, karakolda, şikâyeti doğrultusunda ihtiyacına göre davranıldığını söyleyenler olduğu kadar, kendisine suçlu muamelesi yapıldığını ifade eden de az değil.
Yaşananlar noktasında, eşi tarafından darp edildiğini beyan eden kadınların çok azı darp raporu alıyor. Aile içinde yaşanan bu durumun bir diğer aşaması ise, şiddet mağduru kadınların çocuklarının da şiddete maruz kalıyor olması.
-HAZİRAN!-
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız” Platformu tarafından paylaşılan Haziran ayı tablosu, kadına yönelik şiddetin geldiği aşamayı resimlemesi açısından önemli. Paylaşılan bilgi ve rakamlar şöyle:
“Bu ay işlenen kadın cinayetlerinin 8’i şüpheli ölüm olarak kaydedilirken, 21 kadının neden öldürüldüğü tespit edilemedi. 2’si ekonomik bahaneyle, 9’u boşanmak istemesi, barışma isteğini reddetmesi, arkadaşlık isteğini reddetmesi gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça, şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.”
-OLMALI!-
Konuya dair konuştuğumuz, Hatay Barosu Avukatlarından, İnsan Hakları Derneği eski Başkanlarından ve kadın alanında aktif de bir isim olan Av. Hatice Can, bahse konu kurumsal sorumluluğun, nüfusu 100 bini geçen tüm belediyeleri bu alanda sorumlu tuttuğuna işaret ederek, “Sadece Hatay Büyükşehir için bunu söylersek, eksik olacak. Zira nüfusu 100 bini geçen Antakya, Samandağ, Defne gibi yerleri de bu sınırın içine almak gerekiyor, hatta diğer ilçelerin nüfusuna da bu açıdan odaklanmak gerekiyor. Şunun altını çizelim ama… Kadın Sığınma Evleri bu konuda ‘temel çözüm’ noktası değil, ama… Şiddeti yaşayan ve çözüm arayan kadınlar için ciddi bir psikolojik destek noktası. O anlamda hayata geçmesi ve pratikte uygulanıyor olması çok önemli” diye konuştu. -Tamer Yazar-