Serdal Sıkar (İnşaat Mühendisi)
17 Ağustos depreminin üzerinden tam 20 sene geçti. Richter ölçeğine göre 7.5 Mw büyüklüğünde olan deprem, büyük can ve mal kaybına neden olmuştur.
Deprem, tüm Marmara bölgesinde, Ankara’dan İzmir’e kadar çok geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre 17.480 ölüm ve 23.781 yaralanma oldu.285.211 ev,42.902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölü, ağır ve hafif 100.000’e yakın yaralı kişi yaralandı. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Türkiye’nin önemli bir sanayi bölgesi olan Marmara bölgesinde gerçekleşmiş ve çok geniş bir coğrafyayı etkilemiş olması, ülkede büyük sıkıntılara neden olmuştur. Peki, üzerinde 20 yıl geçmesine rağmen, olumlu veya olumsuz anlamda ulusal ve yerelde nasıl bir etki yarattı?
Aradan 20 yıl geçmesine rağmen devam eden sorunlar:
-Kaçak yapılaşma son hız devam etmektedir.
-Bir taraftan önlemler alıyoruz denilip diğer taraftan imar afları ile kaçak yapılaşma legal hale getirilmektedir.
-Deprem anını ve sonrasını kapsayan afet planı yetersizdir.
-Etrafınıza baktığınız zaman gördüğünüz herkes müteahhit olabilir. Yani hayatlarımızı teslim ettiğimiz müteahhitlerde hiçbir kriter aranmamaktadır. Müteahhitlik yasası mutlaka gündeme getirilmelidir.
-En önemlisi maalesef toplumumuzda ”deprem bilinci” oluşturulamadı.
Çözümünde mesafe katedilen sorunlar:
-Depremden sonra yapılan yönetmelik değişiklikleri sayesinde dünya çapında bir deprem yönetmeliğimiz oldu.
-Yapı denetim sisteminde yapılan değişiklikle yapı denetim firmalarının müteahhit firmalarla olan bağı zayıflatıldı.Bu da denetimin daha sağlıklı yapılmasını sağlayacaktır.
-6306 sayılı kentsel dönüşüm yasası ile mevcut kötü yapı stokunun daha hızlı ve daha etkin yenilenmesinde çok olumlu bir adım oldu.
Hatay’ın depremselliği:
Hatay, dünyada oldukça aktif bir zon olarak tanımlanan ve Alp-Himalaya Deprem Kuşağı üzerinde yer alan Doğu Akdeniz’in en doğusunda yer almaktadır. Tektonik açıdan bakıldığında, bölgedeki depremlere neden olan Afrika, Arabistan ve Avrasya levhalarının kesiştiği bölgedir. Hatay ve civarını etkileyen tektonik unsurlar bölgede etkin olan levhaların birbirlerine göre göreceli hareketlerinden kaynaklan-maktadır. Hatay, sırasıyla Avrasya (Anadolu)/ Arabistan, Arabistan/Afrika ile Afrika/Avrasya (Anadolu) arasındaki levha sınır fayları olan sırasıyla Amanos Fayı (Doğu Anadolu Fayı’nın güney uzantısı) Ölü Deniz Fayı ve Kıbrıs-Antakya transfom Fayı’nın kesiştiği alandır. Amanos Fayı (AF), Doğu Anadolu Fayı’nın Türkoğlu (Kahramanmaraş)’dan güneye doğru devamıdır. Güneyde Amik Ovası’na kadar uzanan yaklaşık 145 km uzunluğundaki bu fay Anadolu ile Arabistan arasındaki levha sınır fayıdır.
Kısaca,dünya’da en çok can kaybına yol açmış 10 büyük depreme baktığınızda aralarında yaşadığımız coğrafya da olduğunu görürsünüz.
Ne kadar riskli bir coğrafya da yaşadığımızı anlayabilmek için geçmişte yaşanan depremlere bir göz atmak yeterli.
-115 yılı :260.000 civarında ölü
-29 mayıs 526 :250.000-300.000 dolayında can kaybı
-Eylül 458 :80.000 ölü
-31 Ekim 588 :60.000 ölü
-847 yılı :20.000 ölü
-30 Haziran 1170 :80.000 ölü
– 7 Aralık 1759 :20.000 ölü
-13 Ağustos 1822 :Son 500 yılın en büyük bölgesel depremi. Gaziantep, Antakya, Islahiye, Lazkiye ve Halep bölgesi yerle bir oluyor.30.000 ila 60.000 arasında insan ölüyor. Amik ovası ve İakenderun kıyı bandında zeminde sıvılaşma gözleniyor. (M=7.4) (Enlem:36º 40′-Boylam:36º 20′)
-3 Nisan 1872 :Antakya ve Samandağ’ın tamamı yıkılmıştır.(M=7.2)
-8 Nisan 1951 :İskenderun’da 13 bina yıkıldı.6 insan ölüyor. (M=5.7)
Tarihte Antakya’da meydana gelen depremlere baktığımızda ilimizin depremsellik açısında dünya üzerinde en zorlu coğrafyalardan birine sahip olduğunu görüyoruz. Peki bu kadar riskli bir coğrafya’da yaşadığımız sır olmadığına göre yerel yönetimlerin, devlet kurumlarının ve toplumun depreme hazır olmasını beklememiz gerekiyor değil mi? Hemen cevabını verelim. Tabi ki HAYIR.
Yerel yönetimlerde yaptığımız araştırmada ne Hatay Büyükşehir Belediyesinin ne de ilçe belediyelerin hiçbir hazırlığının olmadığı hatta gündemlerinde bile olmadığı anlaşılıyor.
AKUT’un 26 ilde yaptığı araştırmada toplumun % 55’inin depreme hiçbir hazırlığının olmadığını gösteriyor. Bu araştırmaya katılanların % 58’i yaşadıkları yerde ”acil durum toplanma alanı olmadığını” belirtmiştir. Yani toplumun da bu konu da bir hazırlığı yok.
Peki bir vatandaş olarak AFAD v.b devlet kurumlarının nasıl bir hazırlıkları olduğunu biliyor muyuz? İnternet sitelerine baktığınızda konu ile ilgili net bir bilgi olmadığını görürsünüz. Bugün deprem olsa planımız nedir? Ne yapmalıyız? Nasıl davranmalıyız? Nerede toplanmalıyız? Nasıl organize olmalıyız? Sokağa çıkıp sorsanız eminim kimsenin bir fikri yoktur.
Hatay’daki deprem toplanma alanları ve stratejik tesisler:
İstanbul’da sürekli gündemde olan ”deprem toplanma alanları”nın Hatay’daki durumuna bir göz atalım. Deprem toplanma alanlarının neresi olduğunu ancak e-devlet üzerinden öğrenebiliyorsunuz. Yani şiddetli bir depremden sonra internetinizden (tabi internet kalırsa) e-devlet sayfanıza girip nerede toplanmanız gerektiğini öğrenmeniz gerekiyor. Bu toplanma alanlarının büyük bir kısmı ”afad deprem haritasına” göre ya fay hatlarının üzerinde ya da fay hattının çok yakınında görünüyor. Bu deprem alanlarını ivedilikle elden geçirilip yenilenmesi gerekmektedir.
Yeni devlet hastahanesi, yeni stadyum, havaalanının ”afad deprem haritasına” göre konumlarına bakacak olursak fay kırıklarının ortasında yer alıyorlar.13 ağustos 1822’deki şiddetli depremin etkilerine bakarsak amik ovasında zeminde sıvılaşma olduğunu görürüz. Yani zeminin çökme riski çok yüksek. Şiddetli bir depremden sonra bu tesisler kullanılamaz hale gelirse bir B planımız var mı?
ÖNERİLER:
1-Hatay Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, ilçe belediyeleri de şiddetli bir depremden hemen sonra faaliyete geçecek arama kurtarma ekipleri kurulmalıdır.
2-Deprem istasyonları kurulmalıdır. Bunların içinde arama kurtarma ve ilk yardım malzemeleri bulunmalıdır.
3-Toplanma alanları yeniden düzenlenmelidir.
4-Toplanma alanlarının neresi olduğu tabelalarla belirtilmelidir. Bu tabelalarda gerekirse bilgilendirme notları olmalıdır.
5-Bu konularda toplum mutlaka bilinçlendirilmelidir. Gerekirse ev ev dolaşıp yapılmalıdır.
Bu maddeleri çoğaltmak mümkün ama biz burdan başlasak arkası gelir zaten. Umarım buradan sesimizi yetkililere duyurabiliriz.