Adana’dan Adıyaman’a…
30 Ağustos’ta, Mersin Toroslar’da, üzerinde tarım işçilerinin taşındığı şeftali yüklü bir kamyon devrildi ve 5 işçi yaşamını yitirdi. 19 Ağustos’ta Nevşehir Acıgöl’de, tır ile çarpışan servis minibüsünde, üçü Suriyeli olmak üzere 8 tarım işçisini öldü. Yurdun dört bir yanından, sigortasız ve mevsimlik çalışan orman işçilerinin ölüm haberleri geldi. Listenin başında, gezici tarım işçileri var. Peki, şehirler mi?
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Ağustos ayı raporunda yer alan ölümlerin kalabalığına başlık olan kısımda, bu defa gezici tarım işçileri var. Mersin’den Nevşehir’e, ölüm haberler ardı adına geldi. Türkiye’de, çalışma şartları en kötü durumdaki gezici tarım işçiliğinin en çok görüldüğü şehirler ise Hatay, Adana, Adıyaman, Urfa ve Düzce olarak sıralandı. Şartları iyileştiriliyor dense de, onlar, kamyon kasalarında ve traktör römorklarında, adeta istiflenerek taşınmaya devam edildi. Evet, Ağustos Raporu’na göre, geçtiğimiz ay en az 148 işçi yaşamını yitirdi!
Peki, eldeki ölüm listesinin yol haritasında biraz ilerleyelim mi?
– MEVSİMLİK-
Ülkemizde, Cumhuriyet döneminden beri mevsimlik tarım işçiliği yapılmaktadır. Yalnız, mevsimlik tarım işçiliğini de kendi içinde üçe ayırmalıyız. Birincisi, kendi bölgesinde çalışan yerli mevsimlik tarım işçileri. İkincisi, bir tek bölgeye giderek, oraya bir mevsim boyunca yerleşen tarım işçileri. Örneğin Urfa’dan Hatay’ya pamuğa giden tarım işçileri. Üçüncüsü ise gezici mevsimlik tarım işçileri. Mersin’de bir iki hafta boyunca seralarda portakal limon toplayıp sonra Aydın’da tütün, Balıkesir’de çilek, Adapazarı’nda fındık, Ordu’da fındık toplayanlar… Dönüş yolunda da Yozgat’ta nohut toplamayı ihmal etmeyenler… Bu üçüncü grup, yani gezici tarım işçiliği, 1990’lardan önce nadir görülüyordu. 1990’lardan sonra ve özellikle 2008 krizi sonrası ise büyük bir artış gösterdi.
En kötü çalışma koşullarına maruz kalan gezici tarım işçilerini, topraksız köylüler yanı sıra geçinemeyen küçük üreticiler ve ortakçılar oluşturur. Gezici tarım işçiliğinin en çok görüldüğü şehirler ise Hatay, Adana, Adıyaman, Urfa ve Düzce’dir.
Peki, yaşanan sorunlar ve o sorunlar içindeki bazı terimler arasında da adımlayalım mı?
-KADINLAR-
Tarımda kadın işçiler, toplam istihdamın neredeyse yarıdan çoğunu oluşturmaktadır. Kadın, tarlada çalışmanın yanı sıra ev içindeki işleri de üstlenmiştir. Ayrıca emeğinin karşılığı olan ücretinin denetimi kendinde değil, aile otoritesi olan, babaları ya da kocalarındadır. Ücreti, erkekten daha düşüktür. Yine çocuk emeğini de değerlendirirken, bu mevcut durumdan ayrı bakamayız.
-DAYIBAŞILIK-
Mevsimlik tarım işçiliğinde yüzlerce işçiye aracılık yapan ve her işçinin yevmiyesinden ortalama yüzde 10 pay alan dayıbaşları, esasen tarımdaki taşeronun adıdır. Dayıbaşı; akrabalık, köylülük ve benzeri ilişkiler vasıtasıyla işçilerle kurduğu feodal güven ilişkisi üzerinden, tarımdaki üretim sürecinin denetimini gerçekleştirir.
-BARINMA-
Mevsimlik tarım işçileri, kurulan çadır kentlerde kalmaktadır. Ancak çadır kentlerin durumu hiç de televizyonların verdiği gibi değildir. Yerel halkla görüşmeyi engelleyen, yani fiziksel olarak tecrit edilen tarım işçileri; barınma, beslenme, altyapı gibi olanaklardan yoksun bulunmaktadır. Yine çocuklar, eğitim imkânına sahip olamamaktadır. İşçiler, kapalı kasa kamyonet, traktör römorku gibi uygun olmayan koşullarda taşınmakta ve her yıl yüzlerce tarım emekçisi yollara savrulmaktadır. Oysa mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesi yanı sıra ulaşımı ile ilgili genelgeler çıkarılmasına rağmen, devlet, kendi yasalarına uyma-mak-tadır.
-IRKÇILIK-
Konuyu şöyle özetleyebiliriz… Avrupa Birliği (AB) ile geri kabul anlaşması imzalanmasını takip eden günlerde, İzmir’in Torbalı ilçesinde kalan üç bin göçmen, jandarmanın, ‘Geldiğiniz kampa gidin, yoksa sizi zorla gönderece-ğiz’ sözleri son-rası, dayıbaşları tarafından Manisa ve Aydın’daki tarım arazilerinde çalıştırılmak üzere kamyon kasalarına bindirilerek götürülmüştü. Yani AB’nin beğenip almadığı göçmenler, Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği gibi, vasıf gerektirmeyen emek yoğun işlerde, perişan yaşam koşullarına mahkum edile-rek, 30-40 TL yevmiyeye dayıbaşlarının eline bırakılıyorlar. Anlaşılan o ki, dibe doğru yarış, her defasında yeni bir “çaresizler kitlesiyle” coşturuluyor!
-ÖLENLER!-
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin son raporuna göre, Ağustos ayında en az 148 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Ölenlerin 12’si kadın işçi, 136’sı erkek işçi. Yedisi 14 yaş ve altında olmak üzere on dört çocuk işçi can verdi. 11 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdi. Mülteci/göçmen işçilerin 9’u Suriyeli. Ölenlerin 2’si sendikalı işçi, 146 işçi ise sendikasız.
Peki, Ağustos’un ölüm listesinde yer alanlar mı?
-İSİMLER-
Feridun Yurttutan, Mehmet Aktaş, N.K., N.T., M.T., M.K., Ş.Ö., Selahattin Serçe, Baki Geçitoğlu, Abdülkadir Gökkaya, Hasan Yıldız, Osman Şimşek, Abdurrahman Abdi, Ali Berkel, Dursun Aygün, Kenan Akbıyık, Ömer Faruk Kahraman, Uğur Özer, Ali İhsan Furuncu, Ahmet E., Ferit C., Barış Özcan, Eyüp Kurtulmuş, Ercan Pürenli, Rüşan Özden, Yurii Bostnik, Fatih Gür, Suat Sezer, Nuray Karabulut, Gülay Yaman, Nurullah Dam, Hüseyin Kalıntaş, Selim Kazan, Nazlı Parmak, Yavuz Parmak, Dede Çaldır, Emmeni Hamid, Fatma Cuma, Visal Süleyman, Musa Altınok, Mustafa Kızılırmak, Abdullah Öncel, Sevdim Duman, Erdoğan Demir, Ahmet Taş, İsmail Ceylan, Turan Tayyan, Kemal Karaman, Bahattin Ot, Cesur Pınar, Neşadiye Aka, Mevlüt Bağ, Kadir Bingöl, Meri (Lütfi) Özdemir, Orhan Özvural, Metin Yıldırım, Mehmet Dönmez, Zafer Başkurt, Hasan Barış Efe, Tarkan Gürbüz, Mevlüt Yiğit, Süleyman Şahin, Tolga Baki, İbrahim Şencan, Vedat Ekinci, Emine Hallaç, Hatice El Naccar, Ramazan Yanal, Ala Hennuş, Bilal Duman, Ramazan Katırcı, Selahattin Göktepe, Hamza Atak, Cengiz Baysu, Mustafa Yıldırım, İsmail Tilev, Ayhan Akbaba, Çetin Yaşar Hasırcı, Abdulkadir Solakoğlu, Caner Kul, İbrahim Yaşar, Oğuzhan Aykurt, Arif Gündoğan, Kemal Özdeş, Ünal Efe Ecer, Jindar Şan, Ramazan Karatay, Arif Taban, Fatih Türkeş, Şaban Ölmez, Ümit Kaya, Şevket Kök, Orçun Demir, Lütfi Batkitar, Corc Saud, Hasan Zümbül, Cihan Dalaklı, Yusuf Çelik, Suphi Abuz, Mustafa Savaş, Adem ., Ahmet Bayram, Cengiz Güngör, Adem Koca, Ali Y., Abdurrahman Gerçek, Servet Biçer, Rasim Sertel, Ercan Bozkurt, Onur Aydoğdu, Cafer Gökmen, Ali Rıza Özcan, Sinan Çengel, Murat Oruç, Zafer Çamsarı, İlhan Özmen, Cihat Dikmen, Mustafa Tanak, S.K., Emrullah Güler, Mustafa Babuşcu, İbrahim Terlemez, Erkan Şengül, Osman Korkar, Sezai Baş, Didem Şam, Olgun Laçin, Cemil Sarı, Bedirhan Sarı, Kasım Tekin, Tomasz Rysszard Hallmann, Harun Çakmak, Sedef Çetin, Murat Ön, Azat Y., Ömer Orhan Onur, Burak Demir, Kerem İnaç, Ali Ulaş, Yücel Demirci, Mehmet Kel, Osman Küçükergün, Süleyman Zeyrek, Emircan Burak, Yavuz Yıldırımoğuz, Salih Sakin, Ahmet Özkan ve ismini öğrenemediğimiz bir işçi…
-NE DEĞİŞTİ?-
Eldeki rakamlara ve sıralanan isimlere bakanlar, 2017’de Resmi Gazete’de yayımlanan Başbakanlık Genelgesiyle, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla bulundukları illerden başka illere giden vatandaşların ve ailelerinin bu süreçte yaşadığı sorunların giderilmesine yönelik çalışma başlatıldığını hatırlatıyor. Hatırlatırken de soruyor! Ne değişti? Söz konusu Genelge ile beraber, Hatay Valiliği bünyesinde bugün olması gereken “Mevsimlik Tarım İşçileri Bürosu”, bugün ne kadar faal? Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü ile Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü, Genelge ile çizilen yol haritasına ekli ‘çocuk işçiliği ile mücadele’de ne durumda? İl Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından, mevsimlik tarım işçileri ve aileleri için kurulması gereken mobil sağlık ekipleri ne kadar aktif? Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, mevsimlik işçilerin çocuklarının eğitim çerçevesinde ne oranda bir başarı elde etti? Peki, Hatay Valiliği tarafından, mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde hayata geçirilmesi gereken “geçici yerleşim alanları” konusunda ne durumdayız? -Tamer Yazar-