2011’e kadar kendisinden güçsüz Suriye’yle ilişkileri yürüten Türkiye, dünyanın en güçlü iki ülkesiyle denge kurma politikasının zorluğuyla baş başa kaldı. Fırat’ın batısında Rusya’yla, doğusunda ABD’yle komşu oldu. Kritik ve tehdit üreten bir coğrafyada, birbirlerini düşman gören iki küresel devletle komşuluk… Maliyeti hem çok yüksek hem de çok riskli. Bir yanda NATO ve ABD; öte yanda S-400 ve Rusya. Bir yanda Fırat’ın batısında ¨Fırat Kalkanı¨ ve ¨Zeytin Dalı¨ operasyonlarıyla konuşlanan Türkiye’nin askeri varlığı; öte yanda Fırat’ın doğusunda ve Menbiç’te, ABD’nin himayesinde kukla bir devletçiğe dönüştürülen PYD/PKK terör örgütü.
Bir yanda Rus S-400 Hava Savunma Sistemi nedeniyle, ekonomik ve askeri yaptırımları bir koz olarak elinde bulunduran ABD; öte yanda Fırat’ın batısında ve İdlib’te Türkiye’nin askeri varlığını sorgulama ve tehdit etme kartını masada tutan bir Rusya.
Türkiye, Fırat’ın doğusunda ya da batısında Suriye’deki aktörlerin tutumlarını dikkate alarak adım atmak zorunda. Fırat doğusunda, ¨Güvenli Bölge¨ oluşumunda ABD ile hareket eden Türkiye, Rusya’yı dikkate almak durumunda.
15 Ağustos 2019’da, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova, “Terörle mücadele faaliyetleri için Şam’ın onayı alınmalı. Burada egemen bir ülke söz konusu olduğu için bu, ilk ve mutlak şarttır. Bu, Rusya’nın hiçbir şekilde değişmeyen ilkesel duruşu olup, Türkiye tarafından düzenlenen harekatlar için de geçerlidir… Halihazırda çözülen ve henüz çözüm bulunmayan sorular var ancak bu, egemen bir ülke olarak Suriye’nin topraklarını kontrol etmesi gerektiği ve topraklarında yaşananlara ilişkin kararlar alma hakkına sahip olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz” (1) diye konuştu.
Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin ABD’yle ¨Güvenli Bölge¨ görüşmeleri yaptığı sırada Rusya’nın bu açıklaması önemli. Rusya yani Putin, bir anlamda Türkiye’ye Fırat doğusuna ya da Suriye’de herhangi bir alana düzenlenecek bir operasyon için, Şam’la görüşülmesi gerektiğini kesin bir dille vurgulamış oluyor. Bu açıklama, S-400’lerin Türkiye’ye teslim edildiği ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin stratejik düzeye yöneldiği bir dönemde yapılıyor. Türkiye’ye S-400 satarak, tarihi ve stratejik başarıya imza atan Putin, Suriye konusunda ABD’ye yanaşan bir Türkiye’yi görmek istemiyor. Putin, ¨Fırat’ın doğusunda ABD varsa, batısında Rusya var. Rusya’yı dışlayarak adım atma¨ demek istiyor.
Rusya, Moskova’da temsilciliği bulunan PYD/PKK’yı terör örgütü olarak tanımıyor. Yani, Suriye’de PYD/PKK kartını tümüyle ABD’ye kaptırmak istemiyor.
S-400 Hava Savunma Sitemi satışından en kazançlı çıkan ülke hiç kuşkusuz Rusya. Parayla, Türkiye’nin ABD ve NATO’yla arasında bir çatlaklık oluşturdu. S-400’ü, hiç para harcamadan tüm dünyaya tanıttı. Sadece S-400 satmadı, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı ve Patriot füze sistemi alımını da önledi. Bir taşla birkaç kuş…
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehditler, Yunanistan’ı da oldukça memnun etmiş olmalı. Hele S-400’ün Türkiye’ye gelişinden Yunanistan çok mutlu olmuştur. Birinci nedeni, ABD’nin Yunanistan’a daha fazla destek vermesi. İkincisi, Türkiye’de konuşlu S-400’ün tehdit oluşturduğunu ileri sürerek ABD/NATO nezdinde başvuruda bulunması ve F-35 savaş uçağı gibi gelişmiş silah sistemlerine sahip olması fırsatı. Böylece, bazı alanlarda askeri güç dengesini kendi lehine çevirme çabası. Üçüncüsü, Güney Kıbrıs Yönetimi’nin (GKRY) bu gerekçeyle daha fazla silahlandırılması. Dördüncüsü, Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda ABD’yi, NATO’yu ve AB’yi arkasına alması. Beşincisi, GKRY’nin NATO’ya üyelik yolunda önemli bir avantajın ele geçirilmesi. Sonuçta, S-400 Yunanistan’a önemli fırsatlar ve manevra imkanları sağlamış gibi.
S-400’den mutlu olan sadece Rusya, Yunanistan ve GKRY mi? F-35’lere sahip İsrail, bölgede Türkiye’nin F-35 almasını istemiyor. S-400, İsrail için iyi bir gerekçe oldu ve Türkiye’nin F-35 almasının önü kapanmış oldu. İsrail’e NATO yolunun açılmasında kullanılabilecek gerekçelerden biri ortaya çıkmış oldu. Yani, İsrail Türkiye’nin S-400 alımından oldukça mutlu.
Suriye’de Menbiç’te ve Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin isteklerini görmezden gelen ABD, S-400’ü stratejik bir topuz gibi kullanıyor. Yaptırım uygulamada; Suriye’de; Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı attığı adımlarda S-400, ABD için elde sallanan bir kart gibi.
Bağımsız bir ülke olarak Türkiye S-400 alma hakkına sahiptir ve silah sistemi mutlaka aktif duruma getirilmelidir. Ancak, ortaya çıkan stratejik tabloda tehditler, riskler, maliyet ve ulusal çıkarlar denkleminde atılacak adımlar önemli.
Fırat’ın doğusunda ABD’nin hedefi, ortağı PYD/PKK terör örgütünü Türkiye’ye karşı korumak ve kukla bir devletçik oluşturmak. Başka bir deyimle, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden bir terör örgütünü güçlendirmek ve ona siyasal bir yapı kazandırmak.
Türkiye’nin çok güvendiği ABD Başkanı Trump, 13 Ocak 2019’da paylaştığı bir Tweet’te, “Suriye’de Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yıkıma uğratırız” demişti.
İngiliz Times gazetesi de 16 Ocak 2019’da ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, ¨Güvenli Bölge¨ amacının “Kürtleri Türk saldırısından korumak, Türkiye’ye de Kürt militanlardan kaynaklanabilecek tehditlere karşı güvenlik garantisi vermek olduğunu” söylediğini yazdı.(2)
6 Ağustos 2019’da, ABD Savunma Bakanı Esper, “Suriye’nin kuzeyine Türkiye’nin yapacağı bir askeri operasyon kabul edilemez ve ABD tek taraflı bir harekatı engeller.”(3) dedi.
6 Eylül 2019’da, ABD Genelkurmay Başkanı Dunford, Suriye’de Güvenli Bölge’yi Türkiye’nin kontrol etmesinin Türkiye’yle ABD’nin ortak çıkarlarına hizmet etmeyeceğini söyledi.(4)
ABD, PYD/PKK terör örgütüne kalkan görevi yapacak bir ¨Güvenli Bölge¨ istiyor. Türkiye’nin, coğrafi bütünlüğünü tehdit eden bir ¨Güvenli Bölge¨.
Özetle, ABD zaman kazanma ve oyalama politikasını uyguluyor. Bunda başarılı da…
¨PYD/PKK terör örgütünü etkisiz duruma getirmek¨, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politik hedeflerinden birincisi. Bu politik hedefi gerçekleştirebilmek için kendi inisiyatifinde, yeterli derinlikte bir operasyon zorunluluğu söz konusu. Böyle bir operasyon, ABD’nin Suriye’deki varlığının sorgulanmasına neden olacak ve Rusya tarafından desteklenecektir. Türkiye’nin operasyonu, Rusya’nın Suriye’deki ABD karşısındaki ağırlığını da artıracaktır. Suriye’de ABD’nin varlığını hiç istemeyen Rusya, İran ve Suriye var. Operasyonu, ABD’ye rağmen yapmak durumunda kalacak bir Türkiye için önemli avantaj…
Türkiye’nin operasyonu, Türkiye-ABD arasında bir krize dönüşeceğinden olası sonuçların etkileri önem kazanır. Siyaset makamının, bu riskleri hesaplamış ve önlemleri almış olması gerekir.
Türkiye, 1974’te ABD’ye ve NATO’ya rağmen Kıbrıs Barış Harekatını başarıyla yapmıştır. Hem de çok daha güçsüz olduğu bir dönemde…
Türkiye geç kalmadan Rusya, İran ve Suriye Yönetimi’nin desteğini alarak operasyonu başlatmalı… Putin Rusyası’nın Suriye üzerindeki ağırlığı ve S-400 nedeniyle Türkiye’ye karşı var olan olumlu tutumu değişikliğe uğramadan… Çünkü atılacak adım, gelecek kuşakları da etkileyecek bir potansiyele sahip…
Ama, her koşulda Süleyman Şah Türbesi yerine konuşlandırılmalı…
Strateji, kuvvetini uygun yer ve zamanda kullanma sanatıdır…
(1) https://tr.sputniknews.com/rusya/201908151039927766-rus-disislerinden-turkiye-mesaji-suriyedeki-tum-askeri-harekatlar-icin-samin-onayi-alinmali/ (Erişim, 18 Ağustos 2019).
(2) https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-49134096 (Erişim, 18 Ağustos 2019).
(3) https://tr.euronews.com/2019/08/06/abd-savunma-bakanindan-turkiye-ye-uyar-suriye-nin-kuzeyine-yapilacak-operasyon-olmaz (Erişim, 18 Ağustos 2019).
(4) https://tr.sputniknews.com/abd/201909061040104103-abd-turkiyenin-suriyede-guvenli-bolgeyi-kendi-basina-kontrol-etmesi-ortak-cikarlarimiza-hizmet/?utm_source=https://t.co/hnEpYoeSpB?amp=1&utm_medium=short_url&utm_content=9EC8&utm_campaign=URL_shortening (Erişim, 8 Eylül 2019).
YORUMLAR