Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür-sanat

HAFTANIN KİTABI Hakedenler /

HAFTANIN KİTABI
Hakedenler / Buyruk Fuat Bozkurt

“‘İmam Cafer Buyruğu’ ya da kısaca ‘Buyruk’ diye bilinen yapıt, Aleviler arasında en çok okunan kitapların başında gelir; yaşam ve inanç yolunu aydınlatan kutsal kitap olarak benimsenir. Yapıtın Aleviler arasında böylesine üstün tutulması, onun Alevi inanç, töre, tören ve söylencelerini içermesinden kaynaklanır.” Fuat Bozkurt, bu çalışmasında “İmam Cafer Buyruğu”nu güncel değer yargıları ışığında yeniden işliyor. “Bu çalışma, pek çok çağdaş kaynak taranarak, uzun zaman alan sabırlı bir uğraşla ortaya kondu. Sonuçta çalışma özgün Buyruk’un konu başlıkları ile öz iletisine sadık kalınarak yeniden yazılmış bir yol kılavuzuna dönüştü.” Fuat Bozkurt, “Buyruk” yorumuyla Alevi inancını ve töresini daha nesnel ve anlaşılır kılmaktadır.
İçinde bulunduğumuz Muharrem ayında okunması gereken özgün bir yapıt.

KONUK YAZAR/ Prof. Dr. Fuat BOZKURT
Yas
Yas, acı çekme kişi ruhunun derinlerine sinmiş hesaplaşma duygusudur. Acı çekme doğumla başlar, giderek derinleşip sürer. Acıya direniş, yaşamın bir parçasıdır. Acılar da paylaşıldıkça azalır. Kalabalıklar içinde acıları topluca atma bireyi rahatlatır. Her inançta kendine özgü yas bulunur, her insan için ağıt bir gereksinimdir. Bu nedenle yas, yaşanması gerekli zor bir boşluktur, ama yine de yaşanması gerekir. Bastırılmış duygularda yalnız yansımalar engellenir. Toplu yaslarda bu duvar yıkılır, duygular sınırsız özgürlüklerin tadına varır.
Yası matem denen Muharrem günleri inancımızın yas sürecidir. Yas, en önemli simgelerinden biridir. Bu direnişte teslim olmama ve acı çekme kararlılığına dayanır. Haksızlığa karşı direniş, baskı ve sindirmeler karşısında acıda birleşme inancımızda ortak ruh oluşturur. Deyişlerimize yansıyan acılar bu ortak ruhun ürünüdür. Muharrem orucu zorunlu yaptırım değil, içten gelen bir duygu bütünlüğü, acıya katılımdır.

Oruç
Oruç, özbenlik denetimini sorgulayan tapınım sürecidir. İstencin, isteğe egemen olma gücüdür. Doyumsuzluğu sorgulama, kendinde olanla yetinme bilincidir. Bütünü içinde bir borç, bir yükümlülük değil; sevgi ve acıyı paylaşma olayıdır. Dolayısı ile oruç günleri, inananlar için bir tür hüzün günleridir. Üç yasağın en sıkı uygulandığı zaman dilimidir. Bu zaman dilimi on iki günlük Muharrem orucu dönemidir. Oruç, iki İmamlar aşkına tutulan yas orucudur. On iki İmamları anma, onların yaslarını paylaşmayı amaçlar. Yaşam acılarla doludur. İnsan ruhunun derinlerinde biriken acıları topluca paylaşma, rahatlama ve dinginlik sürecidir. Bu günlerde eğlenceli konulardan uzak durulur,, eğlentili ortamlarda bulunulmaz. şörene dönüşen gösterişli etkinliklerden kaçınılır.. Geleneğin ruhu, bu yası hüznü duymada, o hüznü paylaşmadadır.
Oruç, Muharrem olayının yaşandığı acı günlerin anısına dayanmasına karşın, ay dönüşümüne göre düzenlenmiş zaman dizgesine göre tutulduğu için, aynı günlere gelmez. Yerleşmiş İslam inanç zaman dizgesi böyle bir uygulamayı zorunlu kılar. Yakın geçmişte denenen oruç günlerini güneş takvimine göre düzeltme girişimi doğru bir yaklaşım sayılmaz.

Aşure
Evrim süreci, geçmişle bütünleşerek geleceğe uzanır. İnsanlığın geçmişi, belli belirsiz bilgi kırıntıları içinde
Oruç sonrasında kaynatılan Aşure, kurtuluşu simgeler. Söylenceye göre Nuh’un gemisinin kurtuluşu ile son yiyecek kırıntılarının toplanıp, onlardan bir yemek yapılması anısına dayanır. Geleneğimizde, canlar arasında aşure dağıtma bu geleneğe dayanır. Aşure kurtuluşun muştusudur.

Mehdi Dede
İnsan umutla yaşar. İlahi adalet ve tanrısal eşitlik toplumumuzun en büyük özlemidir. Evrende eşitlikçi düzen düşü, inancımızın bitimsiz beklentisi durumundadır.
Bu, tanrısal adaletin bir gün gelip yeryüzüne egemen olacağı umuduna dayanır. Eşitlikçi Tanrısal düzeni kuracak eşitlik düzeninin bir gün insanlığa egemen olup olmayacağı bilinmez ama bu umut ışığı içimizde yaşar. Özlenen düzenin, uğrunda savaşılacak toplum düzenidir.
Bu, elinde hak ve adalet kılcı taşıyan, vardığı yere bolluk ve şenlikler götürecek olan bir güçlü varlık düşüdür. Bir gün elinde hak ve eşitlik kılcı ile gelecek, vardığı yere bolluk ve mutluluk getirecektir. Bu yüce varlık Ali ve onun soyundan gelen imamlardır. Ali soyudur ve sonunda Mehdi’dir
Ali soyu bir yürüyüş edip geldiğinde Şah gülleri açacak, bol rahmet yağacak, kutlu günler doğacak, Urum’da ağlayan sefiller gülüp şen olacaktır. Yargıçlar haksız karar vermeyecek, kolluk güçleri mazlumların üzerine gitmeyecek, yöneticiler halkın çığlığına kulak tıkamayacaktır. Yetimin, yoksulun hakkı yenmeyecek, adalet dağıtanlar haksızlığın kapılarını açmayacaklardır. Zulüm olmayacak, Tanrısal eşitlikçi düzen yeryüzüne egemen olacak, kurtla kuzu gezecektir. Kişi ancak öz emeği ile öğünecektir. Kimse kimsenin hakkını yemeyecektir. Kimi tokluktan, kimi yokluktan ölmeyecektir.

Dar
Bu simgelerden biri Cemde duruş biçimidir. Cemde duruş biçiminin kendine özgü biçimi ve anlamı vardır. Çünkü Pir önünde durmak, Kırklar katında durmak, Kırklar katında durmak Erenler Şahı katında durmak demektir. Ve yolumuzda dört tür darda duruş biçimi vardır.
Birincisi Mansur Darı’dır. Bu dar, Hak yolunda düşüncesinden dönmediği için asılan Mansur’dan kalmıştır. Mansur, evreni ve Tanrı’yı insanda görmenin ve kendinde bulmanın sonucu, ilk kez “Enel-Hakk” demiş, bu sözü nedeniyle asılmıştır.
Mansur darı, eren-bacının cemde iki kolu salınmış, rahat duruş biçimidir. “Mansur gibi kendimi hak yoluna adadım” anlamına gelir
İkincisi Fazlı darıdır. Fazlullah-ı Hurifi’den kalmıştır. Fazllullah’ın, karnına bıçak saplanarak, bıçakla yüz üstü bı¬rakımla anısına dayanır. “Fazlı gibi hançer bağrımda, Hak divanındayım” demektir. Fazlı darı cemde yüzükoyun kapanılarak yapılır.
Üçüncü Nesimi darıdır. Eren-bacı Fazlı darından doğrulup diz çöküp oturduğu za¬man Nesimi darı olur. Bunun anlamı Nesimi gibi postum yüzdür¬düm” demektir
Dördüncü Fatıma darıdır. Fatıma darı, sağ ayağının başparmağı sol ayağının başparmağı üzerine basarak yapılır.
İnancımıza göre, bu dar, İmam Hüseyin’den kalmıştır. Bir gün İmam Hasan ile İmam Hüseyin dururken Sultan-ı Enbiya Hazretleri bir su istedi. İmam Hüseyin çabuk idi. “İmam Hüseyin ivecen davranınca sol ayağının mübarek parmağını taşa vurup kanattı. Efendimize su verirken utandığından dolayı sağ ayağını sol ayağının üstüne koydu.
Eren kişi dededen dua, gülbeng alırken bu duruşu sergiler. “İyiliklerin kabul olsun, kusurlarından, günahlarından arınıp paklanasın” anlamındadır.
Darda duran bir kişinin gerçekte ne işlediğini Tanrı’dan başka kimse bil¬mez. Erenler katında gerçekleşen yalnızca bir simgedir. Bir eren-bacı içtenlikle gönülden dara durduğunda, o darın sahibi onun yardımcısı olur. İnancımız böyle buyurur.

HAFTANIN ŞİİRİ
Rüzgar Bizi Götürecek/Füruğ Ferruhzad

Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an düşme korkusu yaşanan bu damda
Bulutlar yaslı kalabalıklar gibi
Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor
Bir tek an
Ondan sonra hiç
Bu pencerenin arkasında gece titriyor
Ve yeryüzü
Geri kalıyor dönüşünden
Bu pencerenin arkasında bir bilinmeyen
Beni ve seni bekliyor
Ey baştan ayağa yeşil olan sen
Ellerini, yakıcı hatıralar gibi benim aşık ellerime bırak
Ve dudaklarını, sıcak bir his gibi senden benim aşık
dudaklarımın okşayışlarına teslim et
Rüzgar bizi kendisiyle götürecek
Rüzgar bizi kendisiyle götürecek

HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ
Furuğ Ferruhzad: Cesur ve unutulmaz
Şah dönemi baskılarına karşı korkusuz bir duruş sergileyen Furuğ, insanlık var oldukça yaşamaya devam edecektir.
Çağdaş İran şiirinin sıra dışı ve unutulmaz ismi Furuğ, Onat Kutlar ve Celal Hosrovşahi’nin titiz çevirisi ‘Sonsuz Günbatımı’ ile tekrar aramızda.
Seçme şiirlerden oluşan yapıt, on üç şiiri barındırıyor: Soğuk Mevsimin Başlangıcına İnanalım, Pencere, Sonsuz Bir Günbatımında, Gece Görüşmesi, Yeşil Düş, Yeryüzü Ayetleri, Bahçenin Fethi, Gecenin Soğuk Caddelerinde, Güneş Doğuyor, Yeniden Doğuş, Kuş Ölümlüdür, Senden Sonra ve Armağan.

26. Uluslararası Adana Altın Koza Yaşam Boyu Onur Ödülleri açıklandı. Ödül, Zuhal Olcay ile Zülfü Livaneli’ne verilecek.
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve bu yıl 23-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan 26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde verilecek onur ve emek ödüllerinin sahipleri açıklandı. Festival kapsamında düzenlenecek törenlerde Altın Koza Yaşam Boyu Onur Ödülleri Zuhal Olcay ve Zülfü Livaneli’ye; Orhan Kemal Emek Ödülleri ise Derya Ergün ve Erdoğan Engin’e takdim edilecek.
ORHAN KEMAL EMEK ÖDÜLLERİ İLK KEZ VERİLECEK
Altın Koza Yaşam Boyu Onur Ödülleri; bu yıl oyuncu ve müzisyen Zuhal Olcay ile yönetmen, yazar, senarist, besteci Zülfü Livaneli’ye veriliyor. İki isme ödülleri, 28 Eylül 2019 Cumartesi akşamı gerçekleşecek Altın Koza Ödül Töreni’nde takdim edilecek. Festivalde bu yıl ilk kez düzenlenen Orhan Kemal Emek Ödülleri ise görüntü yönetmeni Erdoğan Engin ve makyaj sanatçısı Derya Ergün’e veriliyor. Orhan Kemal Emek Ödülleri, 23 Eylül 2019 Pazartesi akşamı düzenlenecek açılış toplantısında sahiplerine takdim edilecek.
23-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan 26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl filmler; Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması ve Adana Kısa Film Yarışması olmak üzere toplam 4 kategoride yarışacak. Yarışma kategorisi dışında Uluslararası Uzun Metraj Film gösterimleri de gerçekleştirilecek.
Altın Koza Ödülleri 28 Eylül 2019 Cumartesi gecesi düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. (Evrensel)
Maltepe Belediyesi Kitap Fuarı, “Edebiyatın Eylül Durağı” sloganıyla kapılarını açtı
Maltepe Belediyesi Kitap Fuarı, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezinde kitapseverlere kapılarını açtı. 55 yazarın katılacağı fuarda 106 imza günü etkinliği ve 30 söyleşi düzenlenecek.
Maltepe Belediyesi Kitap Fuarı, “Edebiyatın Eylül Durağı” sloganıyla kapılarını açtı
Maltepe Belediyesi Kitap Fuarı, “Edebiyatın Eylül Durağı” sloganıyla Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezinde kitapseverlere kapılarını açtı. 55 yazar, 106 imza günü etkinliği ve 30 söyleşi ile dopdolu bir programın yer aldığı fuarın açılış törenine çok sayıda davetli, yazar ve kitapsever katıldı. Fuarın açılış konuşmasını yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Bu fuar herkese hayırlı olsun. İnşallah Maltepe’mizde daha nice böyle fuarlar düzenleyerek kitapseverleri buraya getirecek ve ilçemizi cazibe merkezi haline getireceğiz” dedi.
IŞIK ÖĞÜTÇÜ’YE SANATA KATKI ÖDÜLÜ
Açılış sonrası Türk edebiyatının unutulmaz yazarlarından Orhan Kemal, kendisi hakkında hazırlanan bir belgeselle anıldı. Onur konuğu olan oğlu Işık Öğütçü’ye, Orhan Kemal Müzesi ve çalışmaları nedeniyle, Belediye Başkanı Ali Kılıç tarafından “Kültür ve Sanata Katkı Ödülü” verildi. Ödülünü Kılıç’ın elinden alan Öğütçü, yaptığı konuşmada “Aldığım bu ödülü, unutulan tüm yazarlar adına alıyorum. Buradan bir müjdeyi de vermek istiyorum, kendisinin bile unuttuğu 3 öyküsünü gün ışığına çıkardık. 1934’te Türk Sözü dergisinde Reşat Kemal adıyla ‘Zeynep’ isimli öyküsünü de bulduk ki bu heyecan verici” şeklinde konuştu. (Evrensel)
Nezihe Muhiddin’in hayatı belgeselleşti: Kadın Olmanın Günahı
Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisini kuran feminist Yazar Nezihe Muhiddin’i anlatan “Kadın Olmanın Günahı” adlı uzun metraj belgesel film İF İstanbul kapsamında gösterilecek.
Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisini kuran feminist Yazar Nezihe Muhiddin’i anlatan “Kadın Olmanın Günahı” adlı uzun metraj belgesel film İF İstanbul Bağımsız Filmler festivali kapsamında İstanbul, Ankara ve İzmir’de gösterilecek.
KADIN AKADEMİSYENLER MUHİDDİN’İ ANLATTI
Yönetmenliğini Ümran Safter’in üstlendiği 60 dakikalık filmin senaryosunu Ahsen Diner kaleme aldı. Filmin yapımcılığını Suraj Sharma, görüntü yönetmenliğini Bertan Özer, kurgu yönetmenliğini Fatih Ayyıldız üstlendi. Belgesel filmde, Nezihe Muhiddin’i Tiyatro Sanatçısı Aysel Yıldırım canlandırdı. Filmde kullanılan animasyonları İngiliz Sanatçı May Kindred Boothby yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün katkılarıyla hazırlanan filmin çekimleri İstanbul, Ankara ve Boston’da gerçekleştirildi. Belgesel filmde, Nezihe Muhiddin’i ve kadın hakları mücadelesini Yaprak Zihnioğlu, Fatmagül Berktay, İpek Çalışlar, Senem Timuroğlu, Lerna Ekmekçioğlu, Nükhet Sirman, Müge Telci, Yeşim Arat başta olmak üzere kadın akademisyenler anlattı.

KADIN MÜCADELESİNE ADANMIŞ BİR YAŞAM
Nezihe Muhiddin, 19. yüzyılın sonunda İstanbul’da doğdu. “İyi bir hatip, karizmatik bir kişilik, esaslı bir feminist” olarak tanındı. Çocukluğunda Farsça, Arapça, Almanca, Fransızca öğrendi. Kadın derneklerinde çalıştı. 1923 yılında, kadınlara oy hakkı ve siyasal haklar talebiyle cumhuriyet tarihindeki ilk siyasi partiyi Kadınlar Halk Partisini kurdu. Parti programında kadınların milletvekili ve asker olması gibi maddeler yer aldı. Ancak dönemin hükümeti partiye izin vermedi. Bunun üzerine Muhiddin, talepleri daraltarak Türk Kadınlar Birliğini kurdu ve mücadeleyi dernekte sürdürdü. 20 roman, 300 öykü yazdı. 10 Şubat 1958 yılında İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Çirkin Kral unutulmadı
Yılmaz Güney’in ölüm yıl dönümünde “Bir güzel çirkin kral: Yılmaz Güney” etkinliği düzenlendi.
Yılmaz Güney’in ölüm yıl dönümünde “Bir güzel çirkin kral: Yılmaz Güney” etkinliği düzenlendi.
Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde düzenlenen anma programının sunumunu Gül Göker üstlendi.
Çaresiz Değiliz Meclislerinin katkısı ile hazırlanan anma programına son günlere damga vuran rapçilerin söylediği Susamam parçasının gösterimi ile başladı.
Anma gecesinde sanatçılar, Hüseyin Turan, Adalılar ve Serhad Raşa şarkılarıyla katılım gösterdi.

BELLEĞİMİZDEKİ KADINLAR
Furuğ Ferruhzad (1934-1967). XX. yüzyıl İran şiirinin en önemli temsilcilerinden biri. 1934 yılında Tahran’da doğdu. Sinema ve tiyatro alanında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı. 1962 yılında yaptığı ‘Bir Ateş’ adlı belgesel filmi İtalya’da ‘Belgesel Filmler Festivali’inde birincilik öüdülü aldı. 1963 yılında yaptığı ‘Kara Ev’ filmi, ‘Ober Havzen Film Festivali’nde en iyi film ödülü aldı. ‘Duvar, Esir ve İsyan’ adlı kitaplarının haricinde Nima’nın etkisinde kaldığı ‘Yeniden Doğuş’ adlı eseri, onun en büyük eseri olarak edebiyat tarihine geçti. 33 yaşında 1967 yılında bir trafik kazasında yaşamnı yitirdi. (İdefix)

NE OKUSAK
1. DÜNYANIN KİTAPLARI/ ORHAN TÜLEYLİOĞLU/KARAKARGA
2. BİR DAĞ DÜĞÜNÜ/SEMİR ASLANYÜREK/CHİVİYAZILARI
3. SESSİZ GECE YAZILARI/NEBİL ÖZGENTÜRK/KARAKARGA
4. DDÜŞÜYORUM TUT ELİMDEN/ SELMA SAYAR/MÜHÜR
5. YALAN SATICISI/ ATTİLA ŞENKON/ İLETİŞİM