Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Palmira/Süha Kıyak-Mehmet Karasu
Çölün Kraliçesi Zennobia’nın kenti kitabı-SÜHA KIYAK-Mehmet KARASU tarafından titizlikle hazırlanmıştır. Çöl ve Arap tarihi için mitolojik özellikle dikkatle anlatılırken Zennobia’nın destansı ve trajedik yaşamı etkileyici bir dille anlatılmıştır. Zennobia çok iyi yetişmiş bir kraliçedir. Cesur, güzel, hatip beş dili çok güzel konuşan konuşulanları utsallıkla taklit edebilen bir kadındı. Her gün deve sütüyle yıkanıp güzelliğine güzellik katmaktaydı.
Ulusunu veya halkını bir ülkü etrafında birleştirmiş kendisini çok sevdirmişti. Para üzerine kendi ve oğlunun resmini bastırması Romalılar tarafından kızgınlıkla karşılanır, üzerine büyük bir ordu gönderilir. Asi kıyılarında kanlı ve büyük bir savaş gerçekleşir. Önceleri Seleucos tarafında yer alan kocası sonraları bağımsız kral gibi hareket etmeye başlamıştır. Kocası ve iki oğlu öldürüldükten sonra en küçük oğlunun naibi olarak kraliçe olur.
Yazar sh.31 ‘’Bunlar, zengin tüccarların, muktedir şehir yöneticilerinin aileleri için yapılmış özel kabirler. Yoksullar bugün bizim kullandığımız türden mezarlara gömülüyor ve tabii ki izleri bile kalmıyor .’’ Demektedir. O devrin sınıflar ayrılığını kesin bir çizgiyle ayıran yazarımız halk için bizim gibi diyerek büyük tevazu göstermektedir. Halen anıt mezarlar yapılan günümüz büyüklerini gözardı etmek oldukça zor olsa da.
Akıcı bir dille anlatılan bölümlerde Zennobia’nın Homeros’un destanındaki Hektor kadar büyüleyici kahraman ve fedakâr destansı kişiliğini görüyoruz. İffetli duruşuyla da Odesieus’un sevgili eşi onu yirmi yıl sabırla bekleyen eşi Peneloppe’nin eşsiz sonatını algılamaktayız.
Şüphesiz bu eser Kuzey Suriye ve Güney Türkiye halklarını birkaç kuşak önceki akrabalıklarını gündeme oturtan bir görev taşımayı başarmıştır. Nasıl ki Hektor Truva Halkının gözünden düşmemek için öleceğini bildiği savaşa silahlanıp gitmiş, maalesef Achilleos korumak isteyen tanrıçanın attığı mızrağım hedefini şaşırtması sonucu öldürülmüştür. Babasının onun ölüsünü alıp getirip büyük bir tören yapması acıklı bir trajedidir.
Tedmur anlatılırken’’ Medeniyet ve uygarlık eserlerine rastladığımız Tedmur’da antik çağlara ait su kaynakları hala şehre hizmet sunmaktadır.’’ Denilmektedir. Yazarlarımız çöldeki uzaklık mevhumunun nasıl okyanuslardaki gibi tayfa dönüştüğünü şiirsel bir gözlemle anlatmışlardır. Karanfilli ve zencefilli kahvenin pişirilmesi, Fransız kadının işlettiği Zennobia Oteli ve acımasız katliamların yaşandığı cezaevi dikkat çekicidir.
Çok farklı destanlarla filmlerle bu konu işlenmişse de bu konuda alınacak çok yol vardır. Yazarlarımız tarihi bir görevi başarı ile sonuçlandırmışlardır. (MUSTAFA SÖYLEMEZ)
Konuk Yazar
Daphne’de Şiir Olmak/ Aydan Yalçın
Su da susadı
Ateşten testilerde
Kekik nane kırmızıbiber
Hasır kilim nakış oya
Sevda dediğiniz bu mu
Gözlerimi bağlasalar bilirim
Antakya’da olduğumu…
Ne kadar da şanslıdır bazı kentler. Bağrından çıkardığı şiir çocuklarıyla bir yıldız olup akıp gider yerleşir gökyüzüne. Yüzleri insana ve sevgiye dönüktür, yüzleri ışığa, dostluğa ve barışa…onlar ki o çok sevdikleri kentlerinin omzuna asla silinmeyecek olan el izlerini bırakmışlardır. Yüreklerini, seslerini, inançlarını, umutlarını, düşlerini bırakmışlardır. Daphne, gülümser, usulca siler gözyaşlarını.Bir çift güvercin havalanır Antakya’dan…
Daphne’nin bir ruhu vardır. Bu ruh, etnik kökeni ne olursa olsun sevgi dolu insanlarıyla, barış içinde, muhteşem bir coğrafyada, demokrat bir şekilde, dayanışma içinde yaşamak sevdasıdır. Edebiyata, sanata, çok dilli ve çok dinli bir kent olan Antakya’ya âşık bir çift barış güvercini,Dapne’nin çocuklarıdır Nebihe ve Mehmet Karasu çifti. İki aydın, iki vefakâr, iki sanatsever insan.
Şanslıdır Antakya. Bağrından nice şair ve yazarları, nice sanatçıları çıkarmıştır, çıkarmaktadır da…sistemin karanlığında ve yozluğunda hızla tüketilen ve görmezlikten gelinen sanatın Antakya’daki meşalesini yanık tutmayı ilke edinmiştir Karasular. Bu yolda çokça emek verip birçok kitaba imza atmışlardır. Bu kitaplardan birisi de şiirlerini hayranlıkla okuduğum, babamla aynı Köy Enstitüsünden (Haruniye/Düziçi) mezun olan Sosyalist Gerçekçi şiirimizin öncülerinden “Hatay Harmanından Ali Yüce”dir.
Ali Yüce şiirlerinden çokça örneklerin de bulunduğu 2012 tarihinde yayınlanan kitap; Nebihe ve Mehmet Karasu’nun editörlüğünde, başta Adnan Binyazar,Leyla Şahin, Sabahattin Yalkın, Ahmet Özer, Celal İnal, Müslüm Kabadayı olmak üzere 24 şair ve yazarın düşünce, şiir, anı ve inceleme yazılarından derlenmiş.
Kitapta Ali Yüce’nin bizzat kendisinin kaleme aldığı yaşamöyküsünde oldukça manidar tespitler bulunmakta. Köy Enstitüsü’ne başlamayı ‘öte dünyadan kaçıp bu dünyaya ayak basmak’ olarak niteleyen usta için yaşadığı hayat hiç de adil hiç de kolay değildir. Çünkü, geriye dönüp baktığında elinde yaşamın yalnızca iskeleti kalmıştır. “Verdiğim bunca çaba ile eşitlikçi bir toplumda kim bilir kaç üniversite bitirilir, kim bilir kaç bilimsel çalışma yapılırdı” diyerek serzenişte bulunur.
Adnan Binyazar, “Ali Yüce, şiirinde damıtılmış bir halk söyleyişiyle insanımızın yaşamsal tavrının ve bilgeliğini öne çıkarıyor” derken;Yüce’nin en etkili, en verimli, toplumu en iyi biçimde yönlendirecek şairlerin başında geldiğine dikkat çekiyor. Leyla Şahin ise daha çok şairin çocuk şiirlerine dikkat çekip zihin ve yürek açan, uygarlığı imleyen şiirlerinin her birinin barışa, dostluğa ve sevgiye bir çağrı niteliğinde olduğunu belirtiyor.
Ben çiçek olsaydım eğer
Hiç saksı giymezdim ayağıma
Ödünç kanat alırdım
Güvercin teyzemden
Barış uçardım üstünüze
Araştırmacı-Yazar Bülent Nakib kitapta şairin “Şeytanistan” adlı ilk romanının başına da koyduğu “Kırk Ayaklı Karınca” adlı şiirini incelerken; Yazar Kamil Akdoğan şairin “Yeni Cihat” adlı şiiriniçözümlüyor. Emperyalizmin bizim gibi az gelişmiş ülkeler üzerindeki sömürüsüne dikkat çekip adeta yaşadığı günlerden bir zaman dürbünüyle bugünlere baktığını, hatta görmekle kalmayıp ileriyi gösterdiğini belirtiyor. Kitapta dikkat çeken yazılardan birisi de Musa Artar’ın kaleme aldığı “Şeytanistanlı Hemşerim Ali Yüce’nin Şiir Dünyası” adlı yazısıdır. Ali Yüce’yi var eden maddi ve manevi koşullardan yola çıkarak şairin hayatındabir gezintiye çıkıyor Aktar. Ali Yüce şiirindeki temel izlekleri çok güzel örneklemelerle sunuyor bizlere. Bu izlekleri; doğduğu topraklar, emek-sermaye ilişkisi, aydınlanma, şiir ve aşk olarak sıralıyor. Yerinde tespitlerle ilerleyen inceleme, Ali Yüce’nin kişiliği ile şiirini harmanlıyor ve ‘şairin hayatının şiire dâhil olduğunu’ bir kez daha anımsatıyor bizlere.
Ben ozanım
Özgürlük sürerim ekmeğime
Yurdumu ücretsiz severim
Kirli bir rahatlık için
Kalemime boynuz takamam
Sonra nasıl bakarım
Şiirlerimin yüzüne
Ozan, şiiriyle ölümsüzleşir Ali Yüce için. Bunu “Okumayın dinlemem/ Ozanından önce ölen şiirleri” dizesiyle çok güzel anlatır. Onun için şiir; “sözcüklerin birbirini/ deli gibi sevmesi”, şiire girmek için can atmasıdır. Her yeni kitabında yeniden doğduğunu söyleyen Ali Yüce’nin ustalığı ve aforizma niteliğindeki şiirlerinin gücü gün geçtikçe daha çok anlaşılıyor. Güzelim Antakya coğrafyasından çıkarak emekçi halkının sesi olan Ali Yüce şiirleri Daphne’yi adeta taçlandırıyor.
Ne mutlu ki has şiirleri bizlerle buluşturan, sözünü esirgemeyip ezilen- sömürülen insanın sesi olan, çağdaş aydınlık yüzlü şairlerimiz var. Ve yine ne mutlu ki bu güzel insanların eserleriyle bizleri sık sık buluşturan, bilmediklerimizi gösteren, bildiklerimizi anımsatan Nebihe ve Mehmet Karasu gibi vefâkar, aydınlık yüzlü insanlar var. Ne mutlu ki Daphne var, Daphne’de dostluk var, Daphne’de aşk var, Daphne’de şiir var…
Öpe öpe uyandırdım
Şiir yaptım sözcükleri
Ektim biçtim öğüttüm
Barışta sıcak ekmek
Savaşta kalemime
Kurşun yaptım sözcükleri
Şairim, ustam, öğretmenim Ali Yüce’nin anısı önünde saygıyla eğilirken sevgili ablam ve ağabeyim Nebihe ve Mehmet Karasu’ya insana, şiire, hayata ve Antakya’ya olan aşklarından ve katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Onlarla tanışmanın onuru ve minnetiyle…
Haftanın Şiiri
Asi/Burhan Günel
Sevgili Mehmet Karasu İçin
Asi tersine akar hep yukarı
beş bin yıllık mozaikte dolaşır ayakları
bir sevinç ki su kıyısında kuş sesleri
bir demet kırmızı gül bir ağaç gölgesi
gökyüzünde kırlangıç kanatları
şaşıyorum kaçıncı kez dünyaya geldiğime
ne zaman öğrenmiştim adımı ve acıyı
hangi yaşımda yaptım içimdeki mozaiği
Gözlerimi yumup bir duvar süsü olsam
Asi’nin kurutulmuş sularına dalsam
dalsam ki o eski suda bir daha yumsam
Bir sevinçli kırlangıç ölümsüz efsane
sevincim yeniden dünyaya geldiğime
“Aynı suda iki kez yıkanılmaz”
Kendi ırmağını yaratır her kavuşma.
(Güney Rüzgarı Dergisi, Sayı 68)
Haftanın Sanat Gündemi
2019 Yunus Nadi Ödülleri sahiplerini buldu.
Bu yıl 74’üncüsü düzenlenen yarışmada, 6 dalda 9 isim ödüle değer bulundu. 74’üncü Yunus Nadi Ödülleri, 18 Ekim 2019 Cuma günü saat 20.00’de, Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde yapılacak törenle sahiplerine verilecek. Ödül töreninin hemen öncesinde, saat 19.00’da Denizhan Özer’in küratörlüğünü üstlendiği ve Cumhuriyet Vakfı’nın yararına düzenlenen “74’üncü Yıl Resim Sergisi”nin açılışı yapılacak. Ayrıca Cumhuriyet İmecesi kapsamında geçen yıl sanatçıların gazetemize destek olarak bağışlamış oldukları eserler için önümüzdeki aylarda da bir “müzayede” düzenlenecek.
Bu yıl 74’üncüsü düzenlenen ve 6 dalda 9 kişiye verilen Yunus Nadi Ödülleri’nin, zorlu bir değerlendirme sürecinin ardından kararlarını veren seçici kurulları toplam 495 yapıtı inceledi.
ŞİİR: 74’üncü Yunus Nadi Ödülleri’nin “Şiir” dalında Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi ve Eray Canberk’ten oluşan seçici kurulu, ödülün “İlhan’ın Paltosu Kanlı” adlı yapıtı ile Âba Müslim Çelik ve “Kırgın Karnaval” yapıtı ile Hakan Savlı arasında paylaştırılmasını kararlaştırdı.
ÖYKÜ: “Öykü” dalında, Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Murat Yalçın’dan oluşan seçici kurul da ödülü “Poz” adlı kitabıyla Banu Özyürek ve “Gülsün, Agavni. Zilha” adlı kitabıyla Tomris Alpay arasında paylaştırdı.
ROMAN: “Roman” dalında, Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke ve Zeynep Aliye’den oluşan seçici kurul ödülün “Işık Ülkesinden” adlı kitabı ile Zeynep Göğüş’e verilmesine karar verdi.
SOSYAL BİRİMLER ARAŞTIRMASI
Seçici kurulu Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu ve Doç. Dr. Deniz Yıldırım’dan oluşan “Sosyal Bilimler Araştırması” dalında ödülün sahipleri ise “Yeni Osmanlıcılık-Hınç, Nostalji, Narsisizm” adlı araştırma dosyasıyla Nagehan Tokdoğan ve “Fatih-Başakşehir, Muhafazakâr Mahallede İktidar ve Dönüşen Habitus” adlı araştırma dosyasıyla İrfan Özet oldu.
2019 Genç Altın Defne Şiir Ödülü” Petek Sinem Dulun’un…
Edebiyat dünyamıza yeni isimler kazandırma amacıyla Aalen-Antakya Kültür Derneği tarafından düzenlenen Genç Altın Defne Şiir Ödülü’nün bu yılki (2019) sahibi “Ara Kat Sesleri” adlı dosyasıyla Petek Sinem Dulun oldu.
Dördüncü Altın Defne Şiir Ödülü’nün Hüseyin Ferhad, İsmail Mert Başat, Gülce Başer, Gonca Özmen ve Faris Kuseyri’den oluşan seçici kurulu, bu yılki ödülün, oy birliğiyle “Ara Kat Sesleri” dosyasıyla Petek Sinem Dulun’a verilmesine karar verdi. Seçici kurul başkanı Hüseyin Ferhad yaptığı açıklamada Petek Sinem Dulun’un “Ara Kat Sesleri” adlı dosyasının “Gündelik hayatı, öfke ve tutkuyla şiire dönüştürürken yarattığı sahicilik aurası ve imge zenginliği nedeniyle” seçildiğini bildirdi.
“Ara Kat Sesleri” ödül yönetmeliği çerçevesinde kitaplaştırılacak.
Genç Altın Defne Şiir Ödülü 2018’de “Aynanya” dosyasıyla Hakan Unutmaz’ın, 2016’da “İzdiyar” dosyasıyla Dolunay Aker’in olmuş, 2017’deyse ödüle değer dosya bulunamadığı açıklanmıştı.
Aalen Antakya Kültür Derneği olarak Petek Sinem Dulun’u içtenlikle kutluyor; ödülün fikir babası Rahmetli Enver Ercan’ı saygıyla anıyoruz.
Erdal Öz Edebiyat Ödülü Latife Tekin’e
Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü Latife Tekin kazandı.
Oğuz Demiralp, Sibel Irzık, Cemil Kavukçu, Ömer Türkeş, Metin Celal ve Faruk Duman’dan oluşan Seçici Kurul, Asuman Kafaoğlu Büke başkanlığında toplandı.
Seçici Kurul, bu yıl 12’nci kez düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün, “Sevgili Arsız Ölüm”, “Aşk İşaretleri”, “Sürüklenme”, “Unutma Bahçesi” ve “Buzdan Kılıçlar” gibi birçok esere imza atan Latife Tekin’e verilmesini kararlaştırdı.
Ödülün gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:
“29 Eylül 2019 Pazar günü toplanan Erdal Öz Edebiyat Ödülü Seçici Kurulu, diri anlatımı ve dil yetisiyle, kırk yılı aşkın edebiyat kariyerinin başından beri Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Latife Tekin’e, toplumsal yaşama eleştirel bakışı ve kadın ve çevre konularına duyarlı romanları için verilmiştir.”
Tekin’e ödülü, 21 Ekim’de gerçekleştirilecek törenle takdim edilecek.
Edebiyatımızın ‘kaptan’ı Attila İlhan şiir ve şarkılarla anılacak
10 Ekim 2005 tarihinde aramızdan ayrılan şair, romancı, deneme yazarı, senarist ve düşünür Attilâ İlhan, Kadıköy Belediyesi ve Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı iş birliğiyle 10 Ekim Perşembe akşamı 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenecek etkinlikle anılacak.
Şair, romancı, deneme yazarı, senarist ve düşünür Attilâ İlhan, 14’üncü ölüm yıldönümü vesilesiyle 10 Ekim 2019 Perşembe akşamı Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) saat 20.00’de başlayacak etkinlikle anılacak. Kadıköy Belediyesi ve Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı iş birliğiyle düzenlenecek anma etkinliğinde Attilâ İlhan okurlarını çok yönlü bir program bekliyor.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Oral ile 11. Attilâ İlhan Liseli Gençler Kompozisyon Yarışması birincisi Ebru Ayyıldız birer konuşma gerçekleştirecekler. Sanatçı Kerem Alışık ve Şenay Gürler’in Attilâ İlhan şiirlerini seslendireceği gece Ferhat Göçer’in müzik dinletisi ile son bulacak. Anma etkinliğinde Attilâ İlhan’ın hayatından ve fikirlerinden kesitler içeren video gösterimleri de yapılacak. (Cumhuriyet)
Ne Okusak?
1.Günümüz Şiiri Üzerine Yazılar/ Sabit Kemal/ Can Yayınları
2.Aramızdaki Ağaç/ Sema Kaygusuz/ Metis
3.Yeşil Malatya/ M. Ziya Ünsal/ Ortabahçe
4.Aybastı Camiyanı/ Kemal Düz/ Ortabahçe
5.Dervişler/ Alberto Fabio Ambrosio/ Kabalcı