Kadim kent Antakya’nın ‘Ahşap Yakma’ ustaları Zeynep-Naim Gülbol’ çiftinin, Valilik uhdesindeki “Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri” İstanbul standı çok sayıda ismi, ama özellikle de Vali Rahmi Doğan’ı ağırladı. Ancak sanatçı çiftin beklentisi, tarihi Kurtuluş Caddesi üzerindeki atölyelerinde Vali Doğan’ı ağırlamak.
Hatay Valisi Rahmi Doğan tarafından, 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı Sonuç Raporu kapsamında gündeme taşınan ve… “Hatay Tanıtım Günleri, bir takım derneklerin eline geçmiş. Onlar da tamamen kendi amaçları doğrultusunda kullanmışlar. Hatay Gastronomisi ya da Hatay Günlerini, kendi adına patent aldırmak isteyen bir girişim olmuş. Bunu da durdurduk. Hatay Valiliği adına bu patenti almak için başvuruda bulunduk. Bununla ilgili de, 81 İl Valiliği ve Belediye Başkanlıklarına yazı yazdık. Şayet ilinizde, ‘Hatay Günleri, Hatay Gastronomi Günleri adı altında düzenlenecek bir etkinlik olursa’, bizim iznimiz olmadan, buna izin verilmemesi konusunda tedbir aldık. Hatay Gastronomisinin bir ağırlığı var. Bir marka değeri var. Hatay Günleri’ni, ticaret odaları ve esnaf kefalet odalarıyla birlikte yapmaya karar verdik. Bu günlere katılacak olan firmaları, daha kaliteli ve akredite belgesi almış firmalar arasından belirleyeceğiz” …tespitleri ile bu konuda yeni bir sayfa açılacağı işareti verilen “Hatay Turizm ve Gastronomi Günleri”, 26-29 Eylül tarihleri arasında oldukça etkili bir sunumla İstanbul’a adeta imzasını attı. Ünlü isimlerin katılımı, workshop çalışmaları, söyleşiler ve çok daha fazlası ile geçmiş yıllardan daha başarılı bir tablo yaratıldı, katılımcılar ise yaratılan ‘fark’ noktasında memnuniyetlerini paylaştı.
-YENİ SAYFA!-
İşte bu noktada duran isimlerden biri, Zeynep Gülbol oldu. Eşi Naim Gülbol ile beraber, Hatay “ahşap yakma” sanatının önemli birer temsilcisi konumundaki Zeynep Gülbol, her düzenlendiği sene katılmaktan büyük gurur duydukları kent tanıtım platformunun son İstanbul ayağı ile açılan yeni sayfanın, kent tanıtımı adına çıtayı yükselttiğini söylerken, “Bu anlamda, orada olup da tanıtıma katkı verenlerden bir olmak, gurur verdi” şeklinde konuştu.
Biraz sanat ve biraz İstanbul, ama en çok da Antakya olan sohbetimizin soruları gelsin şimdi de…
Geride kalan Hatay Günleri için çok şey söylendi, çok şey yazılıp çizildi ama… ‘Bu defa her şey düne göre çok farklıydı’ diyen çok oldu. Peki, katılımcı sanatçılardan biri olarak, sizler, geride nasıl bir Hatay bıraktınız? İstanbul nasıldı?
İfade edilenler gibi aslında… Eskisine nazaran daha farklıydı. Hatay Valiliği bu defa çok seçici davrandı. Katılımcı listesi, eski dönemlerdeki gibi kalabalık değildi. Birçok ünlü Sanatçı da katılım gösterdi. Tabi bu defa öne çıkan başlık, ‘Gastronomi’ oldu. Buna dair etkinlikler oldukça fazlaydı. Hatta bu konuda bir çok atölye çalışması da oldu.
Kendi adıma ifade etmem gerekirse… Bizler, İstanbul’dan keyifli ve mutlu bir şekilde ayrıldık. Kentimizin tanıtımı adına, kendi standımız içinde bizler de workshop yaptık. Ahşap Yakma Sanatı’na dair merak edilenleri, standımıza gelenlerle paylaştık. Kalabalıktı ve ilgi de yoğun oldu, diyebilirim. Bu anlamda hem Valiliğimize hem de Büyükşehir Belediyemize, emeği geçen herkese, ortaya konan bu başarılı organizasyon için teşekkür ediyoruz.
Kaç senedir bu sanatın içindesiniz?
Eşim 49 senedir ‘Ahşap Yakma’ yapıyor. Ben ise 29 senedir.
Türkiye’de, sanat icra etmek de, sanatçı kimliğinde ayakta durmak da zordur. Sizler, bu işi çok uzun bir süredir yapıyorsunuz ve o zorluğu sanırım fazlasıyla hissediyorsunuz. Keşke ‘başka bir iş yapsaydık’ dediğiniz oldu mu?
Bu konuda kesinlikle haklısınız. Aslında burada sadece sanat adına bir şeyler üretmiyoruz, ama Hatay’ı da, coğrafyasına dair her değeriyle tanıtmaya çalışıyoruz. Eski evleri, kent kimliği, en çok da dünyaca ünlü müzemizin görkemli mozaiklerini Ahşap Yakma ile tablolara işliyoruz. Bizler gibi sanata yoğun emek ekleyen herkes çok iyi bilir ki, işimiz hiçbir zaman kolay olmadı. Çünkü yorucu bir işimiz var ve çok fazla emek harcıyorsunuz. Ama bunun karşılığını alamamak, doğaldır ki, bizleri de üzmüyor değil. Zira icra ettiğimiz bu sanatın dışında başka bir gelirimiz yok, ki bu da sizi doğal olarak bir ‘beklenti’ içerisine sokuyor.
Yani… “Üretmek çok güzel, sanatçı kimliğinde Hatay’ı temsil etmek çok güzel, ama… Bizlerin de, bir şeyleri üretirken ya da sanatçı kimliğinde o sorumluluğu omuzlarken, desteğe ihtiyacımız var” diyorsunuz. Doğru mu?
Kesinlikle…
Peki, o ‘kesinlikle…’ ifadesinde durursak eğer… Verilen destek ve sanata ilgi, yeterli düzeyde mi?
Ne yazık ki, mevcut ilgi, var olan üretimi ayakta tutmaya yetecek noktada değil, ama her şeye rağmen var olan destek de bizler için çok kıymetli ve çok değerli. Aslında şöyle ifade edeyim… Yapılan işler çok beğeniliyor. ‘Ellerinize sağlık…’ ifadesi de çok! Ama birkaç kurum dışında, bizleri sanatsal anlamda destekleyen çok olmadı.
Peki, bu durum, sizde ‘keşke…’ kelimesi yaratıyor mu?
Açıkça şunu ifade edeyim size… Kendi işimize bu kadar saygı göstermeseydik, bu denli sahip çıkmazdık. En azından bunca yıl sürmezdi, bir yerde biterdi. Şöyle bir örnek vereyim… Buraya şehir dışından gruplar geldiğinde, emin olun, buradaki tüm işimi bırakıp, onlara rehberlik ediyorum çoğu zaman. Sordukları yerlere bizzat kendim götürüyorum. Çünkü biliyorum ki, bu şehir adına ne kadar bilinirlik yaratırsak, o kadar kazanacağız. Hem şehir, hem bizler. O nedenle, aynı şeyi kurumlardan da bekliyoruz. Bizleri tavsiye edebilirler. Buradaki üretimi adres olarak gösterebilirler. En azından Antakya’da böyle bir yer olduğunu anlatabilirler. Zira burası, Ahşap Yakma Sanatı adına kentin önemli bir durak noktası. Misafirleri ağırlamaktan her zaman keyif aldık, alıyoruz.
Her şeye rağmen, Antakya’dan vazgeçme noktasında değilsiniz galiba?
Hayır, eşim de ben de bu kente aşığız. Yaptığımız işlere bu kentin bu denli yansıması da bundan…
Son olarak… Hatay Valiliği’nin, tarihi Kurtuluş Caddesi’ni yayalaştırma projesi var, biliyorsunuz. Bulunduğunuz yerin bu anlamda bir ‘sanat ve kültür sokağı’ olma hayali için ne söylemek istersiniz?
Kulağa hoş geliyor, hayali ise gerçekten de keyif veriyor. Buna benzer sokaklar, Avrupa’da da var. Sanırım bu şekilde, sadece dükkânlarımızın içinde olma durumu da ortadan kalkacak ve sanat, sokağa, dışarıya taşacak. Tarihi kimliği olan bir cadde de sanıyorum hak ettiği kalabalıkları da bu yolla ağırlama imkânına kavuşacak.
Bu arada son bir şey daha… Buraya gelenlerin ilk sorduğu şey oluyor, tarihin ‘ışıklandırılmış’ ilk caddesi adına! Neden, o tarihi anlatan bir şeyler yok? En azından sembolik bir şeyler görmek istiyorlar.
-Tamer Yazar-