Prof.Dr. Dodurka, “Daha güvenilir deprem habercisi verisi olmadığına göre, dikkate almalıyız” dedi
“Hayvanların tepkisi, depremin habercisi olabilir mi?” sorusuna yanıt aranırken, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da meydana gelen deprem, korku dolu anlar yaşattı. Deprem gerçeği ile yüzleştiğimiz şu günlerde, ‘Hayvanların tepkisi, depremin habercisi olabilir mi?’ sorusunu akıllara getirirken konuyla ilgili olarak, İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektörü Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof.Dr. H.Tamer Dodurka, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yaşanan tüm büyük depremlerin hepsinde, hayvanlarda, deprem oluşmadan birkaç gün evvelinde başlayan garip hareketler kaydedildiğini belirten Dodurka, şunları dile getirdi:
“İzmit ve Bolu depremleri öncesinde de, binlerce insanımız, hayvanlardaki bu garip davranışlara şahit oldular. 17 Ağustos depreminden sonra yapılan araştırmalarda, deprem öncesi birçok sıra dışı olaydan bahsedildi ve bunların neredeyse yarısı hayvanlarla ilgiliydi. Hangi hayvan türünün daha fazla tepki verdiği, bilimsel olarak izah edilememiştir. Balık ve sürüngenlerin daha duyarlı olduğuna dair ipuçları vardır, ancak en fazla köpeklerin verdiği tepkiler gündeme taşınmaktadır. Bunun da muhtemel nedeni, bu hayvanların yakın çevremizde olmalarıdır. Yine de bazı araştırmacılar, köpeği en duyarlı hayvanlar arasında saymaktadırlar. Böyle olunca, köpeklerin verdiği tepkilerin deprem habercisi olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalarını gündeme getirmektedir.”
-HİSSEDEBİLİRLER-
Köpeklerin böyle bir durumda kendilerini nasıl hissettiklerine dair bilgiler veren Prof. Dr. H. Tamer Dodurka, konuyla ilgili olarak ise şunları söyledi;
“Düşük frekanslı sesler, yer kabuğu titreşimleri, yer çekim anormallikleri, yer eğimindeki değişimler ve sismik dalgalar, deprem öncesi açığa çıkan çeşitli gazların kokuları, havadaki iyonizasyon değişimleri, özellikle elekromanyetik alan değişimleri gibi depremle alakalı doğa olaylarını, gerek bizden daha gelişmiş duyu organları ve gerekse açıklanamayan diğer algılama yetenekleri ile hissedebiliyorlar. Hatta bu elektromanyetik alan değişimlerinin, onları rahatsız ettiği ve huzursuzlaştırdığı ileri sürülüyor. Ancak her deprem aynı özellikleri taşımadığı için, örneğin bazı depremlerde, bu elektromanyetik dalgaların yoğunluğu düşük olduğu için tepkisiz kalabiliyorlar.
Çok uzak mesafelerden dahi koku alabilme yeteneğine sahip olan köpeğin, deprem sırasında veya deprem olmadan evvel, toprak altında oluşan birtakım hareketler sırasında ortaya çıkan gaz veya benzeri kokuları duyması zor görünmüyor. Atalarından gelen deneyimler sayesinde, köpek, böyle bir koku duyduğunda, arkasından tehlike geldiğine iyice şartlanmış olabilir.
Köpeklerin, 20.000-80.000 titreşim/saniye olan sesleri rahatça duyabildiğini biliyoruz. O halde, yer altındaki titreşimler henüz insanları sarsacak boyutlara ulaşmadan, köpekler tarafından duyuluyorsa, pek şaşmamak gerekir. Özellikle, esas sarsıcı dalgalar oluşmadan önce yayıldığı bilinen düşük yoğunluktaki dalgaları insanların hissetmesi mümkün değil, ama köpeklerin hissetmesi zor gözükmüyor.”
-O ANKİ TEPKİ!-
Hayvanların tepkilerini, kontrollü ortamlarda izleyebilmek için çeşitli deneylerin yapıldığına değinen Dodurka’nın anlatımı şöyle:
“Örneğin 1996 yılında, Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri laboratuvarında hazırlanan deney ortamında, hayvanlar, suni olarak oluşturulan elektromanyetik bir alana alınmış ve bu hayvanların, panik halinde kaçışları ve huzursuzlukları kameradan izlenmiştir. Yine havadaki iyonizasyon değişimleri laboratuvar ortamında oluşturulmak suretiyle, hayvanların tepkileri incelenmiştir. Bu tepkiler; hayvanın deprem merkezinden uzaklığına, depremin niteliğine ve köpeğin bireysel özelliklerine göre değişmekle beraber, genellikle korku ve anksiyete belirtileridir. Örneğin; Sürekli saklanma, kaybolma, dışarı çıkmayı veya içeri girmeyi reddetme, anksiyete, yani sıkıntı ve endişe, psikojenik şok, kaçma, havlama uluma, ağlama, havayı koklama, yeri kazma, yabancılara karşı tepkisiz olan bir hayvanın yabancılara saldırması, sahibinin yanından ayrılmama, ani irkilme ve kulak kabartma veya korkudan dolayı tamamen tepkisiz kalma…”
-ÇİN ÖRNEĞİ-
Deprem tahmin merkezlerinde hayvan davranışlarından nasıl faydalanıldığına dair de bilgi veren Dodurka, kullanılan yöntemler hakkında şunları söyledi;
“Genellikle iki yöntem kullanılıyor. Birincisi, mobil ağlar sayesinde, doğadaki verileri ileten bir gözlemciler ağı kurmak, ikincisi ise kontrollü şartlar altında tutulan hayvanların davranışlarını izlemek. Bu çalışmalar arasında en iyi örneğe Çin’de rastlamaktayız. Çin Devleti, 1970 yılından itibaren, muhtemel bir depreme karşı kitlesel bir hazırlık programı başlattı. 1974 yılında deprem beklentisi iyice artması üzerine, 100.000’den fazla gözlemci; hayvan davranışları, su kaynakları, hava ve suyun ısısı, bitkiler gibi depremin muhtemel habercilerini gözlemeyle görevlendirildi. 1974 yılının Aralık ayında hayvan hareketlerinde görülen anormallikler üzerine yerleşim alanları boşaltıldı ve oluşan 7.3’lük deprem sonucunda kimseye bir şey olmadı. 10.000.000 kişi, mutlak bir ölümden kurtuldu. Ancak daha sonraki depremlerde, hayvanlar aynı performansı göstermediler.”
Bu davranışlara, deprem habercisi olarak güvenebilir miyiz? sorusuna ise, Prof. Dr. H. Tamer Dodurka’nın cevabı şu:
“Tek bir hayvanın tepkilerine asla güvenemeyiz. Çünkü depremlerin özellikleri de, hayvanların depreme olan tepkileri de standart değildir, Bazı hayvanlar, hiçbir depreme tepki vermeyebilir. Bazıları ise bir depreme tepki verirken, diğerine vermeyebilir. Gözlemler, hayvan davranışı konusunda deneyimsiz ve ön yargılı kişiler tarafından yapılabilmektedir. Bu, hatalı yorumlara neden olabilir. Verilen tepkiler, depreme özgü olmayabilir. Yani hayvanlar, benzeri tepkiyi meteorolojik olaylara da verebilmektedir.”
-DEĞERLENDİRİLMELİ-
“Hayvan davranışlarını izleyerek, depremin tam olarak zamanını anlamak mümkün değildir. Ama depremin yaklaşmasına dair sinyalleri alabilmek mümkündür” diyen Dodurka şöyle devam etti:
“Geniş bir alanda yaşayan hayvanların çoğunda aniden ortaya çıkan ait garip davranışların deneyimli kişiler tarafından gözlenmesi ve jeofizikçilerin, bu verileri deprem öncesi yaşanan diğer doğa olayları ile birlikte değerlendirmesi sonucunda deprem oluşacağına dair bulgular çoğalmış olacaktır. Henüz daha güvenilir bir deprem habercisi olmadığına göre, bu veriler mutlaka değerlendirilmelidir.” -Cemil Yıldız-