Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

Atatürk’ün mucizesi Cumhuriyet…

Cumhuriyet, doğudaki yoksul bir köyden Aziz Sancar’ı Nobel bilim ödülüne taşıyan; batıdaki fakir bir köyden Süleyman Demirel’i Cumhurbaşkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır. Atatürk’ün mucizesidir Cumhuriyet…

Cumhuriyet rejimine giden süreçte, ilk adım, Mili Egemenlik ilkesinin 1921 Anayasası’nın birinci maddesi olarak yer almasıdır. İkinci adım, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’la işgalci ülkelerin hayallerinin yerle bir edilmesidir. Üçüncü adım, 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıdır. Dördüncü adım, 24 Temmuz 1923’te Sevr’in yırtılması ve Türkiye’nin tapu senedi Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıdır. Beşinci adım, 13 Ekim 1923’te Ankara’nın Başkent yapılmasıdır. Altıncı adımda, 29 Ekim 1923’te siyasal rejimin adı, şekli açıklanmış ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Yedinci adımda, 3 Mart 1924’te Halifelik kaldırılmıştır.

Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı. Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in kafasında uzun yıllar boyunca şekillenen çağdaş Türkiye projesinin eseridir. Atatürk, gençliğinden itibaren J.J. Rousseau, Montesquieu, Kant gibi yabancı aydınlar ile Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi yerli aydınları okumuştur.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a varır varmaz Ordu Müfettişi olarak 22 Mayıs 1919’da gönderdiği raporda yer alan, “Millet, milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.” maddesi Cumhuriyet’in bir işaretiydi. 21/22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi’nde, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” maddesi aslında Cumhuriyet’in kendisiydi. Erzurum ve Sivas Kongre’sinde alınan kararlar Cumhuriyet’e gidişin göstergesiydi. İlanından dört yıl önce, Cumhuriyet yönetimine ilişkin ana esaslar belgelerde yer almaya başlamıştır.

Lozan Antlaşmasından sonra, Mustafa Kemal Paşa, Hasan Rıza Soyak’a yazılı notlar verir. Temize çekmesini söyler. “Sadece sen ve ben bileceğiz” diye uyarır. Soyak, notların 20 Ocak 1921 Anayasası’nı değiştiren ve “Cumhuriyet” yönetim şeklini veren taslak çalışma olduğunu anlar. Mustafa Kemal Paşa, dönemin Adalet Bakanı Seyit Beyin de görüşlerinin alınmasını ister. Seyit Bey de birkaç yorum yazar. Görüldüğü gibi, Cumhuriyet bir günde ilan edilmedi.

Milli Mücadele sonrası en çok sorulan soru. Vatan düşmandan kurtarıldı, Kurtuluş Savaşı bitti, peki devletin şekli olacak? Bu sıkıntıda, yoklukta ne yapacaksınız? Yabancılar dâhil herkes bu soruyu soruyordu.

İstiklal Savaşı, Ankara’dan Meclis’ten yönetilmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın oturduğu Çankaya’ya bile doğru dürüst yol yoktu. Mahkemeler kurulmuş, yüksek mahkeme Eskişehir’den Ankara’ya getirilemiyordu. Bunun için Ankara’nın başkent ilan edilmesi ve kentte devlet kurumlarının çalıştığının ispat edilmesi gerekiyordu.

13 Ekim 1923’te, Ankara başkent yapıldı. Kentin nüfusu 25 bindi.

Mustafa Kemal Paşa: ¨Ankara hükümet merkezidir. Ve ebediyen hükümet merkezi kalacaktır.¨ dedi.

Sıra devletin şeklinin ilan edilmesine gelmişti. Atatürk’le, İsmet İnönü özel görüşmelerinde zaman zaman Cumhuriyet konusunda sohbet ederlerdi. Fakat içinde bulunulan koşullar gereği, bu düşünce fazla açığa vurulmuyordu. Gerçi, açık bir meclis vardı ve yönetim şekli Cumhuriyet’ten başka bir şey değildi. Ancak adı henüz konmamıştı. Başbakan Fethi Okyar’dı. Bu dönemde, bir hükümet bunalımı ortaya çıktı ve kriz çözülemedi.

28 Ekim 1923’te, İsmet Paşa, Fethi Bey (Okyar), Eski kolordu komutanı Kemalettin Sami, Kocaeli Grup Komutanı Halit Paşa, Savunma Bakanı Kazım Paşa, Rize milletvekili Fuat Bulca, Afyon milletvekili Ruşen Eşref’le Çankaya’da akşam yemeğindedir.

Yemek sonrası hükümet krizi görüşüldü. Mustafa Kemal, planını çok önce kararlaştırmıştı. Ortaya çıkan sorunu kökünden çözecek şu cümleyi söyledi: ¨Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.¨ Sonra, İsmet Paşa dışındakiler yemekten ayrıldılar. Atatürk ve İsmet Paşa, Anayasa değişikliği üzerinde çalıştılar. Kanun teklifine, “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.” kaydı konuldu.

29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20.30’da, Anayasa Değişikliği onaylandı. “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları ve alkışlarıyla bir çekimser, 158 oyla Cumhuriyet kabul edildi. 15 dakika sonra 20.45’te, oylamaya katılan 158 üyenin oybirliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

Atatürk, bunun üzerine bir konuşma yaptı: ¨… Hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.¨ dedi.

Mustafa Kemal Paşa, Fransız gazeteci Maurice Pernot’e verdiği demeçte: “Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de çağdaş, bu sebeple batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmeyi arzu edipte, batıya yönelmemiş millet hangisidir.

Cumhuriyet’in ilanı günlerinde, kurucu kadronun yaşadığı sevinç, büyük zafer günlerinde yaşanılan sevinci aratmıyordu.

Atatürk, İsmet İnönü’ye Başbakanlık teklif etti ve ilk hükümet kuruldu. İlk hükümetin iç politikadaki hedefi şuydu: Huzurun, emniyetin, yükselme ve gelişmenin sağlanması. Dış politikadaki hedef şöyleydi: Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını hiçbir şekilde zedelemeyecek dostluk ilişkilerinin kurulması.

Türkiye’nin nüfusu 13 milyondu. Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. Harf Devrimi’nden yedi yıl sonra, 1935’te yapılan sayımda nüfus 17 milyon oldu; okuma yazma oranı yüzde 19,2’ye yükseldi. Nüfusun %80’i kırsalda yaşıyordu, önemli bir bolümü göçebeydi. Düşmanların yaktığı köy sayısı 830’du, 930 köy de kısmen yakılmıştı.

37 bin köyde okul, posta, yol yoktu. Ülkede 72 ortaokul, 23 lise ve yüksek medrese düzeyinde eğitim veren sadece bir üniversite vardı. Arapça, Farsça, Fransızca Türkçeyi istila etmişti.

337 doktor, 434 sağlık memuru, 60 eczacı bulunuyordu. 150 ilçede doktor yoktu. 40 bin köye karşılık, diplomalı ebe sayısı sadece 136 idi. Trahomlu insan sayısı üç milyondu; sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın durumdaydı.

Kadınlar ikinci sınıf sayılıyordu. Kadının avukat, hâkim, profesör, pilot, sporcu ya da milletvekili olması hayal bile değildi. Türk kadını 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazandı. İtalya’da 1946’da, İsviçre’de 1971’de bu haklar verildi. Türkiye, kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesinde Avrupa’da yedinci; dünyada 12’nci sırada yer aldı. 1935’te yapılan seçimlerde 18 kadın meclise girdi. 1935’teki meclisteki kadınların temsil oranına, 2000’lere kadar ulaşılamadı. Cumhuriyet bu yüzden mucize…

1918-1945 yıllarında iki Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da beş, Amerika’da beş olmak üzere toplam 10 ülkenin meclisi açıktı. Türkiye, bu 10 ülkeden biriydi. 1938’de dünyada 17 ülkenin seçilmiş hükümeti vardı ve bu ülkelerin içinde Türkiye de vardı. 1944’te ise tüm dünyadaki 64 ülkenin sadece 12’si meclise ve anayasal düzene sahipti. Türkiye bu 12 ülkenin içindedir. Atatürk Cumhuriyeti’nin mucizesidir bu…

600 yıllık Osmanlı döneminde görev yapan 288 sadrazamdan, yaklaşık 70’i kendi halkından; 210’dan fazlası ise Yahudi, Hristiyan kökenliydi. Yani Türkler dışlanmıştı. Padişahlık, babadan oğula devredilirdi. Yani, ümmet ve kul vardı.

Atatürk’ün, ¨Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.¨ sözü Cumhuriyet’in tanımıdır. Irk, din, mezhep, cins gözetilmez. Ulus devlet, etnik ve mezhepsel temellere dayanmaz. Cumhuriyet’le, ümmet millet; kul birey oldu.

Tarihçi Arnold Toynbee: ¨…Biz batılıların 400 yılda kurduğumuz uygar kurumları Atatürk, ülkesinde dört yılda kurmayı başardı.¨ diye yazar.

Hatay’ı tek kurşun atmadan vatan toprağına katmaktır Cumhuriyet… Küresel Güçlerin baskılarına rağmen, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı dışında tutabilme başarısıdır Cumhuriyet. ABD’ye, Batı’ya, ambargoya, emperyalizme ve TSK’nın yetersiz donanımına rağmen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başarıyla yapan ve soydaşları zulümden kurtaran rejimin adıdır Cumhuriyet.

Atatürk’ün eseri NUTUK, Atatürk tarafından 15-20 Ekim 1927’de 6 günde, 36 saat 31 dakikada okunur. Nutuk, Atatürk’ün vasiyetnamesi “Gençliğe Hitabı”yla son bulur. İzleyenler, Gençliğe Hitabı okurken, Atatürk’ün heyecanına hâkim olamayarak, sesinin titrediğini gözlerinden yaşlar aktığını söylerler.

¨Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir¨ diyen Atatürk, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etti. Kendisinin ölümünden sonra ne olacağı endişesini taşıyanlara da, ¨Mustafa Kemaller artık 20 yaşında¨ yanıtını vermişti.

Cumhuriyet, doğudaki yoksul bir köyden Aziz Sancar’ı Nobel bilim ödülüne taşıyan; batıdaki fakir bir köyden Süleyman Demirel’i Cumhurbaşkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır. Atatürk’ün mucizesidir Cumhuriyet…

Özet Kaynakça:
Mustafa Kemal Atatürk, NUTUK, Hazırlayan: Taha Mazman, Bildik Basın Yayın Dağıtım, 2009.
İsmet İnönü, Hatıralar, Yayına hazırlayan: Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009.
Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, AAM, Ankara, 2015.
Hikmet Özdemir, Atatürk’ten Günümüze Cumhurbaşkanı Seçimleri, Remzi Kitabevi, 2007.
Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Ankara, 1994.
Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990.
Sinan Meydan, Akl-ı Kemal, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2014.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER