Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bireyler, intihar etmiyor…

İntihara Sürükleniyor! Önce, İstanbul

İntihara Sürükleniyor!

Önce, İstanbul Fatih’te, 4 kardeşin siyanürle intiharı ile gündeme gelen bir ‘yoksulluk’ hikâyesi, ardından Antalya’da, aynı aileden dört kişinin yine aynı sebeple evlerinde ölü bulunması… Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız’ın tespitinde yükselen gerçeğin altını çizdiği ifade mi?

İstanbul’un Fatih ilçesinde, bir apartman dairesinden tüm Türkiye’ye yayılan son (!) hikâye, trajik yaşamların ‘yoksulluk’ gerçeğinde durdurdu herkesi. Çünkü bu hikâye, yaşama tutunamayan 4 kardeşin intiharı üzerinde yükseldi. Ardından benzer bir örnek, bir başka şehirden, Antalya’dan geldi. Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde, aynı aileden, ikisi çocuk dört kişi evlerinde ölü bulundu. Aileden geriye kalan mektubun öznesi yine aynıydı! Yoksulluk…
Gelinen noktayı özetleyen isim ise, Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız oldu. Çarpıcı tespitlerde ve değerlendirmelerde bulunan Balkız, ara başlıklar halinde şunları söyledi:
-1 GÜNLÜĞÜNE!-
-Gün olur, yorulurum ayaklarımdan, tırnaklarımdan, saçlarımdan, gölgemden. Gün olur, yorulurum insan olmaktan… diye yazan Pablo Neruda gibiyim, gibiyiz. (Acaba kaçımız?). Dört kardeşin intiharını konuşuyor, toplum bir günlüğüne, belki iki günlüğüne! ‘Çocuğuma kitap ve okul önlüğü alamadım’ notunu bırakarak kendisini asan Cemal Can’ı da konuşmuştu! Ramazan ayında, eve yiyecek götüremediği için intihar eden Hacı Üruç’u da! Ataması yapılmadığı, işsiz kaldığı için kendisini asan Kevser Abdülkadiroğlu’nu da! Kirasını ödeyemeyen, yoksulluk nedeniyle intihar eden tarım işçisi Emine Akçay’ı ve diğerlerini de konuşmuştu bir günlüğüne bu toplum! Sonra?”
-SORUMLULAR!-
“Yaşam akışı içinde sistematik hale gelen intihar gerçeği, insanları intihara sürükleyen koşullar üzerinde ne kadar düşünüp konuşuyoruz? Ya sorumlular? ‘Suç, herkese dağıtıldı mı, ortada suçlu kalmaz’ diyen Aziz Nesin’in vurguladığı gerçeklikte olduğu gibi, gözümüzün / bilincimizin önünde, sorumlu konumunda olanların her şeyin üstünü örten tavır ve açıklamalarının bizlerde yarattığı ‘kayıtsızlık’, bizi nasıl etkiliyor?”
-ÖLÜYORUZ!-
“Türkiye’deki intiharlarla ilgili en son yayımlanan istatistik, 2018 yılını kapsıyor. Buna göre, geçen yıl 3 bin 161 kişi intihar ederek yaşamına son verdi. Bu, günde ortalama sekiz kişinin yaşamına son verdiği anlamına geliyor. Ülkede; 2017’de 3 bin 168, 2016’da 3 bin 193, 2015’te 3 bin 246, 2014’te 3169 kişi, intihar sonucu yaşamını yitirdi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre; 2013 yılında en az 15 işçi, 2014 yılında en az 25, 2015 yılında en az 59, 2016 yılında en az 90, 2017 yılında en az 89, 2018 yılında en az 73 işçi intihar ederek yaşamını yitirdi. Son 6 yılda ise en az 351 işçi, ağır çalışma koşulları ve işsizlik nedeniyle intihar etti. TÜİK’in ilgili istatistiklerinde, 2002 ila 2018 yılları arasında -intihar nedeni- ‘geçim zorluğu’ olarak belirtilmiş olanların sayısı, 4 bin 481 kişi! Yalnızca, son bir yılda ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmenlerin sayısı ise 12.”
-RAKAMLAR!-
“Tüm bu verilerde belirtilen sayılar birer rakam değil, karşılığı birer insan… Varlıksal, onursal değerleriyle, amaçları, umutları, başarıları, başarısızlıklarıyla, sevgileri, mutluluk ve mutsuzluklarıyla birer dünya… Üstelik Anayasa’nın başlangıç hükümlerinde, ‘devletin, kişilerin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için gerekli koşulları hazırlamak ve engelleri kaldırmakla görevli olduğu’ yazılı bir ülkenin yurttaşları olarak da, bizlerin arasından eksilen birer dünya!”
-CİNAYET!-
“Bu ülkede gerçekleşmekte olan intiharlar, münferit (tekil) vakıalar değil, yaygın ve sistematiktir. İntihar, bir halk sağlığı sorunu halini almıştır. Bireyler intihar etmemekte, intihara sürüklenmektedir. İçinde yaşadığımız sosyo-ekonomik koşullar, bunları kurumlaştıran siyasal yapı, insanları, ’emeği ve yaşamıyla’ bir bütün olarak içinden çıkılamaz bir sorunlar ağı içine alıyor. Gündelik yaşamda; yoksulluk, işsizlik, itibarsızlaşma, ayrımcılık, dışlanma, şiddet, tüm halk kesimlerini çok derinden etkiliyor. Aldıkları borcu ödeyememeleri, icra takibine uğrama, işsiz kalma, maaşa haciz gelmesi ve benzeri, kısacası geçim sıkıntısı, yoksulluk, çaresizlik ve yalnızlık karşısın-da, ‘çaresizliğinin bilinmesini istemeyen insanların, arkalarında bir yokluk hikayesi paylaşarak, sessiz sedasız bu dünyadan ayrılmaları’, Kansu Yıldırım’ın dediği gibi; ‘birden çok faili bulunan politik bir cinayettir…’ Toplum olarak bunu görmemiz gerekir.” -Tamer Yazar-