Durmaz diye bilirdim zamanı. Hayatın durduğu o güne kadar… Kesilmez diye bilirdim sesleri. İnsanların, kalplerin sustuğu o saate kadar… Aynı şeyi düşünemez diye bilirdim insanı. Akılların, karanlığın ardındaki ışığın, zamanın bile sadece onu düşündüğü o dakikaya kadar… Bir çift mavi gözün o kadar anlamlı baktığını bilmezdim. Bir sesin ne kadar huzur dolu olduğunu, yaşanmışlıklar taşıdığını işitemezdim. Eşsiz bir insanın; kelimelerinde, fikirlerinde, ilkelerinde, söylediği her sözde, Türk halkının, kahramanların, Kurtuluş Savaşı’nın, Çanakkale Destanı’nın, Cumhuriyet’in saklı olduğunu tahmin edemezdim.
Yoktan var olmak ne kadar da zor, düşünüce. Solmuş bir çiçeğe can vermektir özünde. Unutulmuş bir milleti gün yüzüne çıkarmak, damarlarımızdaki asil kanı yeniden hatırlamaktır belki de. Atatürk’ün izinde sanatla kucaklaşmak, bilim ve aklın yolunda yürümektir. Yeni kapılar açmaktır, hiç kapanmayacak… Yeni ateşler yakmaktır, hiçbir zaman sönmeyecek… Yeni bir tarih yazmaktır, hiç silinmeyecek… Mustafa Kemal’in kendisidir… Söylediği her söz, vatanı için feda ettiği canı, Türk Milleti’nin istikbali için savaştığı her dakikadır… Mustafa Kemal’se; Cumhuriyet’tir, egemenliktir, eşitliktir, Türk Milleti’dir… Türk Milletini bir daha yok olmamak üzere yoktan var edendir…
Batmak zorunda mıdır, doğan güneş? Sönmek zorunda mıdır, yakılan bir ateş? Koca bir tarihin yittiğini görmek zorunda mıdır bu millet? Sadece koca bir ateşi değil, bir milleti karanlığa itendir, ölüm denen bu illet. Ölümle, onu sonsuzluğa gömecek kalplerimizdir belki de. Özlemle dolu kalplerimiz… Bir ananın yavrusuna, yavrusunun milletine, milletinin Ata’mıza duyduğu özlemle dolu kalplerimiz ve Ata’mızın ilkeleriyle dolu zihinlerimiz. Mustafa Kemal’le, onun fikirleriyle, ilkeleriyle dolu zihinlerimizle ve aydınlattığı yolda yürüyen güçlü bedenlerimizle, Ata’mızın izindeyiz!