Yoksa Paylaşmak mı?
Mısır Tarihi Eserler Bakanı Halid el-Anani, Giza kentindeki Sakkara kazı alanında düzenlediği basın toplantısında, Firavunlar Dönemi Müzesi oluşturacak büyüklükte bir keşif gerçekleştirdiklerini söylerken, ulusal ve uluslararası medyanın patlayan flaşları altında, gelecek sezonun turizmine yatırım yapıyordu bir bakıma. Peki, konumuz yine Defne olsun mu? Bulduklarımızı saklayan bizde biraz adımlasak mı?
Tarihler 2016 senesini gösterirken, Büyükşehir Belediyesi tarafından, kentin trafiğine yönelik düzenleme kapsamında, Defne ilçesi Uğur Mumcu Bulvarı’nda bir ‘battı-çıktı’ çalışmasına başlandı. Ancak, hiç de beklenmeyen bir şey oldu ve… Eski Roma kentinin bu bölgesinde, eski Roma’ya ait çok sayıda esere ulaşıldı. Tarihi keşfin yarattığı heyecan ve meraka rağmen, aradan geçen 3 seneden fazla bir sürede, bölgede bulunanları gören ya da bilen olmadı! Çıkanların envanterine ne yazıldı, tahmin edilemedi! Mozaiklerin onlarcasından bahsedilse de, ne durumda olduklarına dair tek bir bilgi dahi paylaşılmadı! Konu; ne kent turizmi adına yerele, ne ülke turizmi adına ulusala, ne de şehrin marka değeri adına dünyaya yansıtıldı. Anlam verilemeyen bir gizlilikle ilerleyen sürece, Müze İdaresi ya da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü de dahil olmadı. Konuşan, Büyükşehir Belediyesi Yönetimi oldu ve gelen açıklama da, ‘manzara’ hassasiyeti üzerineydi…
“Armutlu bölgesi, sit alanı değil. Hiç kimse oradan çeşitli mozaiklerin, hamam ve kilise duvarlarının çıkmasını beklemiyordu. Böyle olunca, hemen Kültür Müdürlüğü’ne başvurduk. 60 kişi ve 2 sanat tarihçisi ile kazmaya başladık. Tabi kazma işlemlerini, mozaik ve kalıntıların olduğu yerde kazma kürekle yapamıyorsunuz. Elle ya da kaşıkla, milim milim ilerleyebiliyorsunuz. Tam bu esnada, Bizans Dönemi’nde, 5’inci Yüzyıl’dan kalma bir ‘Şap Ev’ çıktı. Bu tarihi eserden Dünya’da sadece 5 tane varmış, ama Hatay’da bulunan en iyisiymiş. Hal böyle olunca, Adana’daki Anıtlar Kurulu projeyi bu şekilde yapmamamızı, Uğur Mumcu Caddesi’nde bir üst geçit yapmamızı istediler. Bu durumda bütün manzara kapanacak, bütün dükkânlar zarar görecek ve şu anda orada bulunan evlerin değerleri de düşecekti.”
-MANZARA!-
Bundan sonrasını bir turizmci sürdürsün…
“Bu açıklamayı ben de okumuştum. Ama önce Mısır’la başlayalım mı? Oradaki gelişmeler, Ekim ayı ile başladı. Çok sayıda mühürlü ve resimli tabut bulundu, Firavunlar döneminden. Bu, Antakya ve Defne ilçelerinden mozaik çıkması kadar doğal bir şey, ama… Onlar, bu durumu ‘olağan’ hale getirmiyor! Aksine, sanki ilk kez bir şey bulunuyormuşçasına, bir reklam ve tanıtım fırtınası estiriyorlar. Her detay, dünya basınının gözleri önünde paylaşılıyor. Hatta o tabutların açılması da, gazetecilerin patlayan flaşları eşliğinde oldu.
Demem o ki… Turizmi yönetmek zor iş. Ama bu işin en önemli parçasının, reklam ve tanıtım olduğu gerçeğini hangimiz yadsıyabilir ki? Bizdeki bu açıklamada, önceliğimizi görmek çok zor değil! Ne denmiş, Adana’daki Anıtlar Kurulu’nun bu konudaki hassasiyeti ve ‘projeyi güncelleyin’ uyarısı ardından? ‘Bütün manzara kapanacak, bütün dükkânlar zarar görecek!’ İşte bizim turizm gerçeğimiz bu! Eski Roma kentini yönetme algımız!
Düşünün… Binlerce yıllık mozaikler ve daha nicesi çıkıyor, ama siz, dükkânların manzarasından bahsediyorsunuz! Bugün gidin ve bakın o dükkânların manzarasına! Yaratılan manzaradan kim, ne kadar memnun, söylesin. Eğer orada, Adana’daki Anıtlar Kurulu’nun uyarısı doğrultusunda yeniden bir projelendirme yapılmış olsaydı, bugün, Defne’deki o alan, Hatay’ın en fazla ziyaret edilen alanı ve en fazla kazandıran adreslerinden biri olacaktı belki de.”
-KAHİRE ÖRNEĞİ!-
Evet… Defne’den çıkan binlerce yıllık bir hikaye, bugün hala rafta, ki dünden bugüne yansıyan açıklama da, rafa kalkan dosyanın üzerinde biriken o toza dair…
“Bu aşamada, mozaikleri numaralandırdık. Çıkan mozaikleri müzeye gönderdik. Diğer taşları da saklıyoruz. 2021 Expo alanında yapacağımız Arkeoparkta kullanacağız.”
Normal şartlarda, bir Müze İdaresi ya da o kentin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün karar verebileceği bir konuda, yerel idarenin bu kadar yetki üstlenmesini nasıl anlamak gerek bilinmez ama… Mısır, Antakya’dan Defne’ye, yönetilemeyen bir turizm gerçeğine, ‘olması gerekeni hatırlatmaya devam ediyor. Mısır’ın Giza kentindeki Sakkara kazı alanında düzenlenen ve uluslararası basına yönelik yapılan son açıklama buna dair. Açıklamanın sahibi, keşfi ve bulunanları müze deposuna kaldırmak yerine, paylaşan, Mısır Tarihi Eserler Bakanı Halid el-Anani. Anani, kazılarda, çeşitli boyutlarda ahşap ve bronzdan yapılmış 75 kedi heykeli ve içinde mumyalanmış kedilerin bulunduğu hiyeroglif yazılarıyla süslü 25 sandığın çıkarıldığını ifade ederken, bulunanlar, kazı alanında tüm detaylarıyla paylaşıldı, ki benzer bir haber de sadece bir ay önce, Luksor yakınlarındaki antik nekropolis El Assasif’te, içlerinde mumya bulunan 30 tabutun keşfedilmesiyle bir kez daha yaşanmıştı. Hatta arkeologlar, yapılan basın açıklaması sırasında, biri bir erkeğe ve diğeri de bir kadına ait olan iki tabutu kameralar önünde açmıştı.
-SEVMEDİM-
Hatay Turizmi adına ardı ardına toplantılar ve çalıştaylar gerçekleştiren kent idarecilerine, bulunanların ve yapılan keşiflerin, neden kent tanıtımı içine bugüne kadar katılmadığını soralım mı? Sorarken de, günü, Defne Uğur Mumcu Alanı’na dair görüşlerini aldığımız vatandaşlarla bitirelim…
U.Ç. >> Aslında siz mozaikleri soruyorsunuz ama, ben de, buraya ‘Gezi Anıtı’ koyacaklarını söyleyenleri, soracağım. Ne oldu o heykele? Hani ‘Gezi Anneleri’ heykeli olacaktı burada. Hatta Mehmet Aksoy tarafından hazırlandığı söylenmişti o heykelin! Niye vazgeçtiklerini anlamadım. Korkuyorlar mı? Peki, neyden? Ankara’dan mı?
H.O. >> Buradaki herkes, oradan çıkanların sessiz sedasız götürüldüğüne şahitlik etmiştir bir şekilde. Dediğinizde haklısınız ama, herkesin derdi, geçim! Bir an önce yol açılsın, trafik aksın, esnaf da günlük iaşesini kazansın dendi, ki öyle de oldu. Ama şu an sorun bakalım, şu biçimsiz meydandan kim memnun?
J.C. >> Bazen, burası bir açık hava müzesi gibi düzenlenseydi, bugün nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
M.Z. >> “Her şey çıkartıldı” dendiğine bakmayın siz! Bu işi bilen biri değilim, ama bu tür kazı alanları, on yıllar boyunca aynı yerde çalışma yapılan yerler. Bizimkisi öyle bir hızla bitti ki, hani iş makinesi kepçesi ile çıkartılsa bu kadar hızlı olmazdı. Aslında dünya rekoru kırdılar. Ama o rekoru kırarken de, toprağın altında neler bıraktılar ve ne halde bıraktılar, merak etmemek mümkün mü?
G.T. >> Her şeyi anlarım da, Adana’daki Anıtlar Kurulu, ‘yaşananlara’ nasıl müdahale etmedi sahi? Hamam, mozaikler, heykeller dendi. Her şey mi bu kadar kitabına uygun yapıldı da, kimse konuşmadı, sustu. Bir de Hatay EXPO’ya kadar mozaikler kimseye gösterilmeyecek! Bu niye?
Y.Z. >> Dendiğine göre, zaten o mozaikler, geçmiş senelerde başka yerel yönetimlerin çalışmaları sırasında çok zarar görmüş. Sanırım, bunu basınla paylaşırlarsa, “rezil oluruz” diye düşündüler. Haksız da değiller! Belki de rezilliğimizi saklamak daha iyi! Aslında ‘ne kadar kötü durumda olabilirler ki?’ diye de soruyorsunuz kendi kendinize. Tek endişem, bunca tarihi kalabalığı dilerim kırıp dökmeden, bozmadan depolara kaldırmışlardır.
R.B. >> Mısır’a bir kez gittim ve inanılmazdı. Ülke olarak sevmedim. Yemekleri de hoş değildi, ama… Bence onların başarısı, sahip oldukları tek şeyi, Firavun geçmişini iyi pazarlıyor olmaları. Biz, saklamayı, onlarsa teşhir etmeyi seçiyor. ‘Kazanan kim’ diye bir baksın, bizi yönetenler! -Tamer Yazar-