Tarihler, 2012 senesinin Temmuz ayını gösterirken, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Tell Tayinat höyüğünde, Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’ya ait olduğu belirlenen, 3 bin yıl öncesine dayanan bir heykel bulunduğu haberleri ile tüm Türkiye heyecanlandı. Dönemin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, durumu, “Ben şimdiye kadar hiç bir müzemizde, hatta yurt dışında, bu kadar kendini ifade eden görkemli bir kral heykeli görmedim” diyerek resmetti.Peki, bugünkü resimdeki ne, bildik mi?
Geride kalan Hatay Günleri’nde, onu, ‘döner’ keserken izledik ve bu haliyle kent tanıtımına yapmaya çalıştığı katkıyla! Yaşananları eleştiren tarih ve kültür meraklıları, İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde ilk kez gerçekleşen “Lezzetli Kış Şöleni”nde bir kez daha benzer bir durumu yaşamaktan dolayı şikayetçi.
Tartışmaların merkezinde, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Tell Tayinat höyüğünde, 2012’de gerçekleşen kazılar sırasında bulunan, Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma var.
-HİKAYESİ-
Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’ya ait heykel, Tell Tayinat höyüğünde, Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığındaki 8 ülkeden oluşan 47 kişilik bir ekip eliyle gün ışığına çıkartıldı. Heykelin bir elinde mızrak, bir elinde başak figürü yer alıyor. Sakallı, bukleli saçlı, kollarında özel bileklikler olan, bazalt taşından yapılma heykel, 1.5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 ton ağırlığında. Heykelin en büyük özelliğiyse, gözlerinin özel bir taştan siyah beyaz olarak yapılıp, sonradan takılmış olması.
-BENZERSİZ-
Heykel için ilk konuşan isim, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olmuş ve şu değerlendirme yapılmıştı:
“Bir elinde mızrak, bir elinde başak tutarak, hem savaşmayı hem üretmeyi, kendi halkı için şiar edindiği simgeleniyor. Önemli bir heykel. Kralın gözleri, özel olarak vurgulanmaya çalışılmış. Ben şimdiye kadar
Hiç bir müzemizde, hatta yurt dışında, bu kadar kendini ifade eden, görkemli bir kral heykeli görmedim.”
-ANLAMADIK!-
Konuyu, Müzeler eski Genel Müdürü, Antakya Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin kurucu Başkanı Arkeolog Kenan Yurttagül ile konuştuk. Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’ya ait heykelin, önce Hatay Günleri başlığında ‘Dönerci’ kimliği ile karşımıza çıkmasını ve şimdi de, İzmir’deki Gastronomi kimlikli bir katılım içerisinde ‘dili dışarıda’ haliyle sergilenmesini ve kullanılmasını eleştiren Yurttagül, “Sadece Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’yı değil, ama bu kenti de yeterince anlamadık dedi.
Sorularımız, merak edilenler için gelsin…
Şuppiluliuma’yı önce, Hatay Günleri kapsamında Döner keserken izledik. Şimdi ise, İzmir Kültürpark’taki ‘Lezzetli Kış Şöleni’ içeriğinde, ‘dili dışarıda’, iştahlı bir adam haliyle Hatay yemeklerine davet yaparken izliyoruz. Sizce, Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’ya etiketlediğimiz özellikler, özelinde sahip olduğu özellikleri karşılıyor mu?
Aslına bakarsanız, Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma, çok anlaşılabilmiş değil. Aslında Antakya için de aynı şeyi söylememiz mümkün, ki hala nasıl bir şehirde yaşadığımızın farkında değiliz. Şuppiluliuma’ya gelirsek eğer… Önemli bir tarihi figür. Aslında, böylesi önemli bir tarihi figürün öne çıkması, tanıtılıyor olması güzel, ama böyle değil. Gönül isterdi ki, bu tanıtım logolarında Şuppiluliuma hakkında biraz bilgi verilsin. Yani böylesi bir figürü, sadece döner keserken ya da dili dışarıda haliyle değil de; “Şuppiluliuma kimdir”, “Nasıl bir tarihi kişiliktir”, “Neler yapmıştır” gibi sorularla tarihi bilgileri de öne çıkartarak yemek kültürünü paylaşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Tarih ve Gastronomi, sizce bir arada ilerleyebilir mi? Gastronomi kimliğinde de bu yol izlenebilir mi?
Bu yol izlenebilir, çok doğru söylüyorsunuz. Yapılması gereken işlerden bir tanesi de bu. Aslına bakarsanız, sadece var olanı anlatıyoruz. Oysaki geçmişe yönelik bir yemek sempozyumu yapılabilir. Türkiye’den ve Türkiye dışından bilim insanları bu anlamda bir araya gelebilir ve sadece Antakya’nın yöresel yemekleri, hatta Amik Ovası’nın yöresel yemekleri ele alınabilir. Geçmiş dönemde yaşayan insanların yeme kültürü araştırılabilir. Yemeklerin gelişim süreci takip edilebilir, bugün aldıkları hale dair bir yol haritası çıkartılabilir. Bu yapılıyor mu? Bildiğim kadarıyla, yapılmıyor. Bu anlamda Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma’yı öne koymak, biraz da işin kolay tarafı.
Hatay, Gaziantep ve Afyonkarahisar… Türkiye’nin 3 kenti, gastronomi kimliğinde rekabet ediyor. Peki, kendi adımıza konuşacak olursak eğer… Bizde, bu alanda bir kent stratejisi var mı sizce?
Afyon, Gastronomi alanına yeni katılan bir şehir. Gaziantep, zaten bu anlamda başarılı işlere imza atan bir kent, ki mutfağı bizimki kadar geniş ve derin olmamasına rağmen… Biz, ne yazık ki istediğimiz yerde değiliz.
Son olarak… Hatay Valiliği’nin, Adalı Konağı ile bu alana yatırım yapıyor oluşunu konuşursak eğer… Bir taraftan Valilik ve diğer taraftan Büyükşehir Belediyesi’nin ilerleyişi bir zenginlik oluşturur mu, yoksa böylesi önemli bir kulvarda iki başlılık mı yaratılıyor?
Valiliğin bu alana olan yatırımı tabi ki önemli. Ancak Hatay’da bir koordinasyon eksikliği olduğunu söylememiz gerekiyor. Hatta biraz da çekişme var. Ama bunu siyasi anlamda söylemiyorum. Ama ifade etmek gerekirse, Büyükşehir Belediyesi, bu işin asıl sahibi ve patronu, kimse kusura bakmasın. Bu nedenle bir işbirliği olmalı, ki Hatay’ın tüm ilçe belediyelerinin de desteklerini esirgememesi gerekiyor. Çünkü verilen destek, Büyükşehir Belediyesi’ne değil, ama şehrin kendisine.
Bunu neden söylüyorum? Biliyorsunuz, geçenlerde, bir Gastronomi Sempozyumu yapıldı ve o sempozyumda Büyükşehir yoktu. Gönül isterdi ki, bizler de orada olalım ve konuşalım, tartışalım, katkı sunalım! Ama olmadı. -Tamer Yazar-