ABD Başkanı Carter, Aralık 1977’de İran’ı “Fırtınalı bir denizde istikrar adası” olarak nitelemişti. Ancak, birkaç hafta içerisinde İran’da sokak gösterileri başladı. İran Şah’ı Rıza Pehlevi, Ocak 1979’da ülkeyi terk ederek Mısır’a gitti.
Paris’te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a döndü. Dönemin CIA Direktörü Turner, bu konuda şunları söylüyordu: “Humeyni’nin kim olduğunu, hareketin hangi boyutta destek bulduğunu çözemiyorduk. Bu şahsın yedinci asırdan kalma dünya görüşlerinin, ABD için ne anlama geldiğini de kavrayamıyorduk… Açıkçası resmen ayakta uyuyorduk!”(1)
Ayetullah yanlısı bir grup İranlı öğrenci, 4 Kasım 1979’da Tahran’da ABD Büyükelçiliği’ni işgal etti, 90 kişiyi rehin aldı. Sonra 38 kişiyi serbest bıraktı. 52 ABD vatandaşı, Carter iktidarının sonuna kadar 444 gün boyunca rehin tutuldu. Rehineleri kurtarmak için Nisan 1980’de, CIA tarafından “Desert One” operasyonu yapıldı. Operasyonu gerçekleştirecek sekiz komandoyu taşıyan helikopter, alandaki bir ulaştırma uçağına çarptı ve içindekilerle birlikte parçalandı. Rehin Amerikalılar, Carter’ın Başkanlığı Reagan’a devredip Beyaz Saray’dan ayrıldığı gün ve saatte, 20 Ocak 1981’de serbest bırakıldı. Serbest bırakma tarihi anlamlıydı. ABD’nin itibarıyla alay etmekti… Özgürlüğe kavuşmanın, Amerikan istihbaratıyla ya da gizli bir operasyonla hiç ilgisi yoktu. Bu zamanlama, tamamen ABD’yi küçük düşürmeye yönelik, siyasi bir mesaj niteliğindeydi.(2) ABD, bunu hiç unutmadı…
İran destekli Kataeb Hizbullah milisleri, 27 Aralık 2019’da ABD güçlerinin konuşlandığı Kerkük’teki K1 üssüne 30’dan fazla roket attı. Saldırıda dört ABD askeri yaralandı ve bir Amerikalı sözleşmeli güvenlik görevlisi öldü. Bağdat Havaalanı’nı da içeren ve ABD askerlerini hedef alan eylemler iki aydır sürüyordu.
ABD, 30 Aralık 2019’da Kataeb Hizbullah karargâhı dâhil beş hedefe yaptığı hava saldırısında, 25 Hizbullahçı öldürüldü, 55 kişi de yaralandı. 31 Aralık 2019’da, göstericiler dünyanın en büyük elçiliği olan ABD Bağdat Büyükelçiliğine girdi, karşılama salonunu ateşe verdi. Irak ordusunun müdahalesiyle göstericiler binadan dışarı çıkarıldı. Ateşe verilen Elçiliğin duvarına “Halk tarafından kapatılmıştır” ve “Kasım Süleymani liderim” ifadeleri yazıldı. Bu olay, 1979’da Tahran’da ABD Büyükelçiliği’nde 52 ABD vatandaşının rehin alınması ve 2012’de Libya-Bingazi’deki ABD elçisinin öldürülmesi travmasını hatırlattı.
3 Ocak 2020’de, İran’ın Ortadoğu’daki operasyonlarının en önemli aktörü, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, Bağdat Havalimanı’nda ABD’nin düzenlediği SİHA saldırısında öldürüldü. Saldırıda Haşdi Şaabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis de yaşamını yitirdi. Haşdi Şaabi (Halk Savunma Güçleri), Irak’taki en yüksek düzeydeki Şii lider olan Sistani’nin çağrısı ve meclisin onayıyla başbakanlığı bağlı olarak kurulmuş bir örgüt. Yani Irak devletine bağlı bir yapı. Beyrut’ta Hizbullah lideri Nasrallah’la görüşen Süleymani Şam’a geçti, ardından uçakla 3 Ocak 2020 günü Bağdat’a geldi, onu karşılayan Mühendis’le bindiği araç konvoyu ABD SİHA’ları tarafından vuruldu. Nokta istihbaratına dayalı, nokta hedefi. CIA-MOSSAD’ın, Irak ve yerel istihbarat kaynaklarından yararlandığına dair emareler güçlü.
Süleymani, doğrudan İran ruhani lideri Hamaney’e bağlı. İran’ın Ortadoğu’daki kılıcı. İran için ¨efsane¨, ¨kahraman¨ bir komutan. İran Genelkurmay Başkanı’nın öldürülmesinden çok daha önemli bir sembol. Süleymani sadece İran için değil, Ortadoğu’da ABD-İsrail cephesine karşı mücadelede bir simge haline gelmişti. Bu nedenle İran, ABD’nin bu eylemini kendi itibarına yönelik bir saldırı olarak görüyor.
Bu saldırıda, BM tarafından kabul edilen Irak’ın başkentinde, Irak’ın seçimle işbaşına gelmiş hükümetinin onayı olmadan, Irak’ın bir devlet görevlisi olan Mühendis öldürülüyor. Ayrıca, BM tarafından kabul edilen İran silahlı kuvvetlerinin bir komutanı terörle mücadele gerekçesiyle yok ediliyor. Uluslararası hukuk yönünden oldukça tartışmalı bir eylem.
Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ABD-İran arasında 1979’dan beri devam eden örtülü ve vekiller üzerinden yürütülen savaşın en önemli evresi. Bu olay, üçüncü dünya savaşının çıkacağı anlamını taşımaz elbette.
Peki ne olur?
İran, vekiller üzerinden savaşı şiddetlendirecektir. Başta Irak olmak üzere, Suriye, Yemen, Lübnan, Filistin’de veya başka bölgelerde, kendisine bağlı ya da yönlendirebileceği örgütler eliyle eylemler gerçekleştirecektir. İran köklü devlet olmanın refleksiyle, ¨Kendini tutma stratejisi¨ uygulayacaktır. Acele kararla, riski hesaplanmamış, sonucu öngörülmemiş adım atmayacaktır. Rusya’nın, Fransa’nın ve diğer ülkelerin bu anlamda devrede olmaları da bunun işareti. Beklenmeyen ve ABD üzerinde etkisi büyük olacak bir eylemi gerçekleştirmeye çalışacaktır. Zamanlama ve yer önemli; İran en uygun zamanı ve yeri kollayacaktır.
Öldürülme olayının etkisi ne olur?
İran, nükleer anlaşmanın sınırlamalarına uymayacağını açıkladı. Yavaşlattığı nükleer alanındaki çalışmasını hızlandıracaktır. Ekonomik nedenlerle, iç ve dış etkenlerle başlayan protesto gösterileri karşısında İran rejiminin eli güçlendi. Bu olay İran rejimine güç verdi. Başta İran olmak üzere, Irak ve diğer bölgelerde birbirlerine mesafeli olan Şiileri birleştirdi.
Olan Irak’a oldu.
Irak’ta dokuz ABD üssü ve yaklaşık 5 bin ABD askeri vardı. Bu sayı 10 bin askere çıktı. ABD’nin bölgede, 11 ülkede 60 bin civarında askeri var. Bu sayı daha da artacak. Irak, artık ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük üssü. ABD-Irak arasında imzalanan Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması’yla (SOFA), Irak güçlerinin eğitilmesi ve IŞİD’le savaş kapsamında ABD, Irak’a yerleşmişti. Irak meclisi, ABD askeri varlığının ülkeyi terk etmesi yönünde karar aldı ve hükümete yetki verdi. Ancak bu kararın bir hükmü olmaz. Bu karardan sonra ABD askeri varlığını artırır ve iç savaşı tetikler. Irak’tan çekilmez ama kuvvetlerini Kuzey Irak bölgesine kaydırabilir. Erbil’de, 2021’de hizmete girecek 200 bin metrekarelik, dünyanın en büyük ABD konsolosluk binası inşa ediliyor. Bu süreçle, 2017’de, Kuzey Irak’ta yapılan “bağımsızlık referandumu” tekrar masada yerini alacak. Kuzey Suriye’de, PYD/PKK terör örgütünün işgal ettiği Suriye’nin yaklaşık yüzde 30’u ile Kuzey Irak yapılanmasının birleşmesi artık uzak bir ihtimal değil. Irak, artık dünkü Irak değil, Suriye gibi parçalanma sürecine hızla giden başarısız bir devlet durumunda.
Bu olay, Rusya-Suriye-İran arasındaki işbirliğini artırırken, Türkiye-ABD işbirliğini geliştirici, Rusya-Türkiye işbirliğini zayıflatıcı rol oynayacaktır. Yani, Nisan 2020’de S-400’ün aktif duruma getirilmesi tartışmaları olasılığı oldukça yüksek. Türkiye’nin komşuları değişti. Türkiye Suriye’de ABD ve Rusya’yla; Irak’ta ABD’yle komşu oldu. İç çatışma yaşanan Suriye, Irak ve istikrarsız bir İran’la komşuluk, öngörülemeyen riskler ve tehditler barındırır. Türkiye, Suriye-Irak-İran ile işbirliğini ve dostluğu artırmalı; uzlaşmacı rolünü üstlenebilmeli.
ABD ne yapar?
ABD Başkanı Trump: ¨İran’da vurmak için 52 hedef belirledik. Yıllar önce rehin alınan 52 ABD’li vatandaşı temsil ediyor. İran için yüksek düzeyde kritik olan bu hedefler ani ve şiddetle vurulacak.¨ dedi. ABD için bir travma olan, yazının başında belirttiğimiz 52 ABD’li rehineye gönderme yapmış. Bu hedefler, İran’ı ekonomik yönden çökertmek için öncelikle ekonomik tesisler ve komuta kontrol sistemleri ile silahlı kuvvetlerin önemli üsleri olacaktır. ABD’nin İran coğrafyasını hedef alması, bölgesel bir savaşı tetikleyebilir. İran içinde belirlenen 52 hedefin vurulması, İran’da uzun yıllar sürecek bir iç savaşı tetikleyebilir. En az 30-40 yıl sürecek bir iç savaşın kıvılcımı olabilir.
Süleymani olayıyla Trump, başkanlık seçiminde bir avantaj elde etti. İran’ın tepkisi ABD üzerinde büyük etki yaratırsa avantaj tersine dönebilir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, İran’a operasyonun başlatılması için Trump’ı sürekli sıkıştırdığı da bir sır değil.
Bölgede, ABD askeri varlığını hızla artırırken, tüm üs ve tesisleri alarm durumunda. ABD’yle birlikte hareket eden İngiltere, bölgede askeri varlığını artırırken, Hürmüz Boğazı’na gemi gönderiyor. İsrail uçakları Lübnan üzerinde alçak uçuşlarını sürdürüyor. Aslında, savaş var ama adı, vekiller üzerinden yürütülen Hibrit savaş, ya da 5’inci Nesil Savaş…
Prusyalı General, Strateji ustası Clausewitz, “İşgalci güç barışı sever” der. ABD, “vazgeçilmez lider ülke” konumunu koruyarak, işgal ettiği yerleri “maşa ülkeler” ve örgütler vasıtasıyla kontrol etmeği sürdürecek, fakat ulusal çıkarlarından asla ödün vermeyecektir.
Clausewitz, 1800’lerde ¨Savaş politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir.¨ demişti. Doğru söylemiş…
Dünün çözüm olarak görülen politikaları bugünün ana sorunu haline gelmişse, durup düşünmeli. Bugünün çözüm olarak görülen politikaları yarının ana sorunu olmamalı…
(1) Tim Weiner, Legacy of Ashes, The History of CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi) Bölüm Beş, 2007.
(2) Tim Weiner, Legacy of Ashes, The History of CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi) Bölüm Beş, 2007.
YORUMLAR