‘Stresle başa çıkma’ yöntemleri konusunda İTSO personeline yönelik verilen eğitimde konuşan,Devlet Tiyatro Sanatçısı ve Davranış Bilimleri Uzmanı Adnan Erbaş, “Kendinizle barışık olun” dedi.
Yaşamın hızına ayak uydurabilmek için, bedenini ve zihnini sınırlarının ötesinde zorlamak durumunda kalan günümüz insanının belki de en ciddi ‘görünmez’ ve ‘bilinmez’ hastalığıdır, stres! Bu konuda çözüme en yakın isimlerden biri olan Devlet Tiyatro Sanatçısı ve Davranış Bilimleri Uzmanı Adnan Erbaş ile kurum personelini bir araya getiren, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) Başkanı Levent Hakkı Yılmaz, “Odamız Meclis üyelerine ve personeline yönelik olarak zaman zaman bilgilendirme eğitimi ve seminerler düzenliyoruz. Bu tür eğitimler sayesinde personelimizin verimliliği de artmaktadır” dedi.Stres ve Öfke kontrolü” noktasında konuşan Devlet Tiyatro Sanatçısı Adnan Erbaş, iki kısımdan oluşan ve toplam 5 saat süren seminerlerinde, stresin, çağımızın en genel hastalığı olduğunu söyledi. “İnsan, kendisiyle barışık olmalı” diyen Erdbaş, “Sorumluluğunu bilen kişilerin, çalıştıkları kurum ve kuruluşu en iyi şekilde temsil etmesi için güler yüzlü, sert ifadelerden kaçan, amirine ve müdürüne saygı duyan ve duyulan kişilerin daha az stresli oldukların gözlenmektedir. Kişinin çalıştığı işyerindeki başarısı, kişinin özelliği, maddi sorunları, tereddütlü olması, siyasi gelişmeler, çevre kirliliği, sağlık, yaşlanma gibi faktörler de bu konuda fazlasıyla etkili olmaktadır” dedi.
Anlattıklarıyla ara ara gülümseten Erbaş, “İş hayatında ve özel hayatımızda motivasyonumuzu yüksek tutmak, öğrenmeyi hızlandırır ve pekiştirir. Mücadele ruhumuzu diri tutar, insana canlı olduğunu hissettirir. İnsanlara önemsendiklerini hissettirmek de çok önemlidir. Bu başlıklar doğrusunda hareket edilirse stresimizden kurtulabiliriz” ifadelerine yer verdi.
-ÇARPICI ÖRNEK-
Günümüz insanının yaşadığı stresi bir örnekleme ile paylaşanların tanımlaması ise eldeki tablo adına çok şey anlatıyor:
“Kendinizi, Afrika’da yaşayan bir antilop olarak düşünün. Homeostatik (Canlının vücudunda gerçekleşen her türlü değişikliğe karşı var olan dengenin korunmaya çalışılması) dengeniz yerinde. Kendi halinizde otluyorsunuz. Bir anda, otların arasından bir aslan üzerinize atlıyor ve bir pençe darbesiyle sırtınız kan içinde. Kendinizi toparlayıp, koşmaya başladınız. Oradan uzaklaşmanız lazım. İşte homestatik dengenizin çok fena bozulduğu bir an.
Ya da siz o aslansınız. Günlerdir hiçbir şey yemediniz. Eğer o antilobu yiyemezseniz, açlıktan öleceksiniz. Yani kısa dönemli fiziksel bir kriz içindesiniz!
İşte hem antilobun hem aslanın o içinde bulunduğu durumda ortak bir nokta var. Her ikisi de, homeostatik dengeyi yeniden sağlamak ve bulunan durumdan derhal kurtulmak için strese cevap hormonlarını sonuna kadar pompalıyor bedenlerine.
Eğer antilop ya da aslan isen, bilmeniz gereken biyoloji bu kadar. 30 saniye stres hormonu salgılayarak hayatını kurtarabilmek. Ama biz insanlar, normalde birkaç saniye sürmesi gereken aynı hormonunu aslandan kaçmak için değil; 20 senelik mortgage, köprü trafiği ve gelir vergisi için salgılıyoruz.”
-Tamer Yazar-