Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

“Hoş Çakal Ali Amca”

“Halk Çağı”nın şairiydi Ali Yüce, “Antakya Çarşıları”nın, “Şiir Sıcağı”nın… Türkçenin oya gibi işlendiği dizeleri, birbirinden coşkulu şiirleriyle çağdaş şiirimizin yüzakı ozanlarındandı.

Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları ele alan, yer yer taşlamaya yönelerek yergi ve eleştiriyi öne çıkaran şiirleri kır çiçekleri gibiydi.

Ali Yüce, Antakya’nın zengin kültüründen yararlandı. Yöre halkının acılarından, sevinçlerinden, umut ve özlemlerinden damıttığı şiirlerine doğa ve insan sevgisini ustalıkla kattı. Yerelden, gelenekselden yola çıkarak evrensele, kendine özgü bir söyleyiş güzelliğine ulaştı. Şiirlerinde bağımsızlık, özgürlük ve sömürgenlerin zulmüne başkaldırı temalarına ağırlık veren Yüce, 12 Eylül faşizmini tiye alarak yerle bir etti. “Gülmektir güldürmektir/Sevmektir en büyük servetim” diyen ozan, bir şiirinde de şunları söylemişti:

Bir elim tuğla olmuş
Bir elim demir çelik
Bu güzel yapıları
Ben yapıyorum işte
Bu çirkin yasaları hep sen
Aynı sınıfta okumuştuk oysa
Dersimize girmişti aynı öğretmen

Bir elim özgürlük
Bir elim barış benim
Bu çağdaş uygarlığı
Ben yapıyorum işte
Bu kanlı savaşları hep sen
Bizi kardeş yapmıştı oysa
O güzel öğretmen

29 Nisan 2015 günü aramızdan ayrılan yazınımızın usta ozanı Ali Yüce, şiirleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Onu sevgi, saygı ve özlemle anarken, bana yazdığı bir mektubunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
*

Ankara, 23.8.1991

Sevgili Orhan,
Mektubunu ve karikatürünü aldım, çok teşekkür ederim. Karikatür ilginç. Benden uzun zamandır ses gelmediğini yazmışsın. Teşekkür ederim merak ettiğin için. Vallahi nasıl söyleyeyim, biraz yaşlılık rahatsızlıkları, hastane ziyaretleri filan, kendi kabuğum içinde yaşayıp gidiyorum işte. Şu sıralarda pek bir şeyler de yazamıyorum, okumam da düşük doğrusu. Eh, zaman zaman okumaya çalışıyorum. Şiirlerimin ezberlenirliği üzerine söylediklerin için teşekkür ederim. Bütün şiirlerim değil, kimileri ezberlenebilir bence de. Ama artık şiir bizim alışageldiğimiz biçiminden uzaklaşıyor hızla. O şiir yeni kuşakların şiiri olacak elbet. Benim şiirimden geleneksel tohumlar vardır. Bir gün gelecek o da kalmayacak. Ben hiç şiir ezberleyemem. Akşam ezberlersem sabaha unuturum. Kimileri unutmanın yararlarından söz ederler. Kimileri de belleğin büyük bir silah olduğunu ileri sürerler. Evet, bellek küçümsenmeyecek bir şeydir. Ama bende çok zayıf işte. Bu yaşlılıktan mı, yıpranmışlıktan mı, yoksa belleğimi geliştirmek için yeterince çaba göstermemiş olmamdan mı bilmem. Bellek egzersizleri yapmanın yararlı olduğunu okumuştum bir yerlerde.
Günümüz şiiri ve şairi üzerine G. Thomson’dan birkaç söz aktarmak istiyorum:

“Bizim dünyamızda doğaçtan şiir düzen kimse yok gibidir hemen hemen. Kağıt kalem işidir bizim şiirimiz. (Belki de şiir ezberleyemeyişim bundan… Kafadan (doğaçtan) üretilmediği için sanırım.) Çağdaş şairler arasında şiirleri yüksek sesle okunmamış olanlar bile vardır. Bu şiirler yazılmış, basılmış yayınlanmıştır. Satın alan kişilerce de sessizce okunmuştur. Bizim şiirimiz konuşma dilinden daha güç, belli bir ölçüde bir ön çalışmayı gerektiren yazılı bir sanattır. (……) Şiir bir meta, şair ise açık pazar için çalışan ve ürünlerine karşı isteğin gittikçe azaldığı bir üretici oldu. (……) Son elli yıl içinde kapitalizm ilerici bir güç, burjuva sınıfı ise ilerici bir sınıf olmaktan çıktı, bu yüzden burjuva kültürü bu arada şiir canlılığını yitirdi. Yönetici sınıfın eseri değildir günümüz şiiri. Şiirle toplumun dışına itilmiş, sayıca önemli olmayan bir takım orta tabaka aydınları uğraşır ki… Burjuva ozanı sanatına yeni bir yön vermedikçe çok geçmeden şiirini okuyabilecek kendinden başka kimsecikler kalmayacaktır.” (G. Thomson, Marksizm ve Şiir)
Son verirken ben ve sevgili okurum Ali Yüce, selamlarımızı ve sevgilerimizi yolluyor başarılar diliyoruz. Hoşça kal.

A. Yüce

Al sana bir karikatür konusu: Türkçe bilen bir Alman dostumla mektuplaşırız zaman zaman. Bir mektubunda “Hoşça kal”ı yanlış yazmış şöyle: “Hoş çakal Ali amca” demiş. Ben ona yazdığım mektuplarımda hep şöyle başlıyorum “Sevgili Hoş Çakal”. Bunun karikatürü mü olur canım, kendisi karikatür, gülesin diye yazdım işte. Sözlü karikatür.

Orhan Tüleylioğlu

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER