Silahlı ve radikal unsurlar yanı sıra cihatçı grupların sıkıştığı bir alan olarak da dikkat çeken, Hatay’a komşu Suriye kenti İdlib, Suriye içinde alan hakimiyeti mücadelesi yanı sıra, vekalet savaşlarının da ötesinde, ülke ordularının doğrudan çatışmaya girdiği bir bölge haline geldi. Peki, bölgeye yakın Hatay noktasında yaşananlar ne, biliyor muyuz?
Yaşanan dramın faturasında duranlardan biri, İdlibli Muhammed Hammude. Ram Hamdan Köyü’ndeki evlerinden göçen ve şimdilerde Türkiye sınırı yakınlarında, zor şartlarda ailesi ile beraber kalan Muhammed Hammude’nin sözleri, yaşananları da özetliyor bir bakıma.
“Ev kullanılmaz hale geldi. Kapılar ve pencereler dahil, her şey kullanılmaz hale geldi. Evimizden çıktık. Sığınacak bir yer arıyorduk. Çadır satın almaya niyet ettik. Ancak çok pahalıydı. 200 bin Suriye lirası (1200 TL) civarıydı.”
Yaşananların Hatay kısmında ise meraklı gözler Suriye tarafını izlemeye devam ediyor. Ahval Haber’den Burcu Özkaya Günaydın’ın tespitlerinde şekillenen detaylar, sınır köyü Bükülmez yanı sıra Reyhanlı ilçesi ve diğer noktalarda halkın nabzını tuttu, yaşananları paylaştı. O detaylar, Günaydın’ın kelimeleri ve ara başlıklar halinde şöyle:
-İDLİB!-
2018 yılından beri tartışılan ve konuşulan bir gündem olan İdlib, son iki haftadır sıcak çatışmaların yaşandığı bir kent olunca, dünyanın da anbean takip ettiği bir bölge halini aldı. Suriye’nin kuzeybatısında yer alan İdlib, iç savaş başladığından beri, rejim muhaliflerinin son büyük yerleşim yeri ve kalesi olarak biliniyor. Savaştan önce nüfusu 1,5 milyon olan İdlib, iç savaşın başlamasıyla beraber hızlı bir şekilde göç aldı ve nüfusu takribi 4 milyona ulaştı. Çok sayıda cihatçı örgütün yer aldığı İdlib, ülke içinde devam eden savaşı lojistik, cephane ve insan kaynağı olarak besleyen kritik de bir bölge aynı zamanda. Türkiye’nin, İdlib’de 12 askeri gözlem noktası bulunuyor.
-1 SAAT!-
İlk durağımız, İdlib’e bir saatlik uzaklıkta yer alan Reyhanlı ilçesi. Haziran ayından itibaren sık gidip geldiğim bir ilçe, Reyhanlı. Her zaman kendine has bir gerginliği vardır. Ama bu sefer ki gerginlik, katlanmış bir gerginlik… Çay bahçesinde otururken, sokakta yürürken, herkes birbirini gözlüyor. 14 Şubat günü, ciddi bir hava muhalefeti olmamasına rağmen, okullar “hava koşullarından” dolayı tatil edilmişti. Sonra öğrendik ki, Reyhanlı’da canlı bomba yakalanmış. Yine halkın söylediğine göre, son bir ay içinde Reyhanlı’da üç defa canlı bomba yakalanmış. İdlib’deki bomba ve silah seslerinin duyulabildiği Reyhanlı’ya, canlı bomba kasveti, korkusu çökmüş.
İlçede, Reyhanlılı nüfusu, Suriyeli nüfustan daha az. Konuşanlar, son bir ay içinde yerli halk göçünün daha da arttığını ve bu göçün devam edeceğini belirtiyor. Ancak biraz mülkü, toprağı olanlar ve hiçbir şeyi olmayanlar, “Nereye gidelim” diye soruyor. Türkiye sınırında bekleyen 2 milyon mülteciyi hatırlattığımda ise, kapının açılması durumunda, kaosun Hatay’a sıçrayacağının altını çiziyor.
Adını vermek istemeyen bir Reyhanlılı, şunları söylüyor:
“Her gün, Beşaslan Köyü civarında 10-20 kişi, sınır duvarına merdiven dayayarak Türkiye’ye geçiyor.”
-KAÇAKÇILIK!-
Savaşın ilk yıllarında benzin, şimdilerde ise mülteci kaçakçılığının merkezi olmuş, Reyhanlı! Kaçak geçişler, 3 bin ile 5 bin dolar arasında değişiyor. Bir süredir, Reyhanlı’da kaçakçılık da form değiştirmiş durumda. Sınırda yaşayan, halktan biri, bir süredir sınır kontrollerinin artmasından dolayı kaçakçılık piyasasının yükseldiğini söylüyor.
“Bu yüzden, ‘gece vakti duvardan atlayıp geçeriz’ diye düşünüyorlar, ama kaçakçılık simsarları buna izin vermez! Simsarlar, askeri kıyafet giyiyor, geçiş güzergâhında bekliyor! Duvardan atlayanlara da, ‘ya para verirsin ya da seni polise, jandarmaya teslim ederim’ diyor.”
Simsarların, askeri kıyafetle yakalandığında ise, “ava çıktığını” söylediği kaydediliyor!
-DÖNMEK Mİ?-
Hatay merkez ve Reyhanlı’da yaşayan Suriyelilerin çoğunluğu, İdlib ve Hama’dan. Bir kıyafet mağazasında tezgahtarlık yapan Hamalı Fatıma, 2011 yılında yaşanan ilk çatışmalarda oğlunu kaybettikten sonra çocuklarını da alarak Reyhanlı’ya gelmiş. Reyhanlı’da kültür ve din sorunu yaşamadığı için çok zorluk çekmemiş. Fatıma, Suriye’de geçimin nerdeyse bedava olduğunu, Türkiye’de her şeyin pahalı olduğunu söylese de, bir daha dönmeyi düşünmüyor.
-SINIR KÖYÜ-
Reyhanlı’nın ardından, Atme Mülteci Kampı’nı görebileceğimiz sınır köyü, Bükülmez’e doğru yol alıyorum. Bu köyün yarısı, Suriye – Hamalı. Suriye-Türkiye sınırında, arafta kurdukları çadırlarda yaşıyorlar. Hala işler durumda olan tarım arazilerinde, günlük 35-40 TL yevmiye ile sabah 6 – öğlen 3 arası çalışıyorlar. Kızılay’dan ise 500-600 arasında (ailenin kalabalığına göre) yardım alıyorlar. Burada yaşayan aileler, Türkiye’de geçimin zor olduğuna dikkat çekiyor.
İki sene önce ailesiyle birlikte Bükülmez Köyü’ne gelen İdlibli Ahmed’in beş çocuğu var. Bir süre Atme Mülteci Kampı’nda yaşamış. Sonrasında, 5 bin dolar karşılığında, Altınözü ilçesi üzerinden Hatay’a geçmiş. Şimdi Bükülmez’de yaşıyor. İdlib’te akrabaları olan ve bir zamanlar ırada çiftçilik yapan Ahmed, Reyhanlı’da işsiz. Avrupa’ya gitmek isteyen Ahmed’e, Suriye’ye neden dönmek istemediğini soruyorum:
“Suriye dağıldı! Bir daha eskisi gibi olması zor. Ülkemde demokrasi, özgürlük olsa, tabi ki çocuklarımı topraklarımızda büyütmek, okutmak isterim. Benim ne Esad’la, ne de diğer güçlerle problemim var. Benim sorunum, çocukları öldüren zihniyetle.”
Ahmed, İdlib’deki akrabalarıyla whatsapp üzerinden görüşüyor. Aldıkları duyuma göre, sınır kapısı açılmayacak. Ama Afrin’e yeni yerleşim alanları yapılarak, sınırda bekleyen mülteciler buraya kaydırılacak.
Bükülmez Köyü’nün tam karşısı, Atme Mülteci Kampı. Adının kamp olduğuna bakmamak lazım! Çünkü ne başlangıcı, ne de sonu görünüyor. Geçtiğimiz sene 800 bin olan nüfus, bu sene 2 milyonu aşıyor. Atme, çatışmalardan kaçan mültecilerin her zaman ilk durakları arasında yer alıyor.
-CİLVEGÖZÜ-
Bükülmez’den, Cilvegözü Sınır Kapısı’na uzanıyorum. Yol boyunca Suriye plakalı ve BM amblemli onlarca TIR geçiyor. Cilvegözü, Reyhanlı’nın tek sınır kapısı. Savaş öncesinde, sınır kapısında taksiye binip Suriye’ye rahatlıkla geçebiliyordunuz. Şimdi bu kapıdan, Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in (BM) insani yardım TIR’ları geçiyor.
Cilvegözü, hareketli. TRT’nin, Doğan Haber Ajansı’nın canlı yayın araçları, muhabirleri devamlı bu bölgede. Sınır hattında çalışan bir gazeteci, İdlib ve çevresinde 300 kamp olduğunu, çatışmalardan kaçanların bir kısmının buralara sığındığını, ama çok fazla insanın hala açıkta hayatını sürdüğünü aktardı.
-700 DOLAR-
Hatay Bölge Hastanesi’nde tedavi gören İdlibli 56 yaşındaki İngilizce Öğretmeni Süleyman, Maaret Numan’ın doğusundaki Cağcemal Köyü’nden. İki yıl önce evi bombalanınca, bir süre ailesiyle birlikte mülteci kampında kalmış. Türkiye’ye, dört defa Bab El Hava’dan geçmek istemiş, ama olmamış. Simsarlara, kişi başı 700 dolar vererek, ailesiyle birlikte Asi Nehri üzerinden Reyhanlı’ya gelmiş. Türkiye’de, yaşam koşullarından dolayı kalmak istemiyor. Bir yolunu bulup Avrupa’ya geçmeyi düşünüyor.
-FİNAL Mİ?-
Ahval Haber’den Burcu Özkaya Günaydın’ın yerinde gerçekleştirdiği tespitler, bölgeye dair yeni fotoğraf kareleri sunarken, İdlib’de ne olacağının cevabında duran son ülke Rusya oldu ve İdlib’de olası bir göç patlaması yaratacak askeri bir operasyonu durduracak kelimeler kullanmak yerine, bu beklentiyi güçlendirecek bir tavır ortaya kondu. Bu konuda konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İdlib için ateşkes çağrısını reddettiklerini ifade ederek, “bunun, teröristlere teslim olmak, hatta onları ödüllendirmek anlamına geleceğini” ifade etti.
Bölgeye dair uyarılarını paylaşan bir diğer isim de BM Suriye Krizi için Bölgesel İnsani Yardımlar Koordinatör Yardımcısı Mark Cutts oldu. Cutts, Suriye’nin İdlib ilinin savaş alanına dönüştüğünü ve 3 milyondan fazla sivilin kapana kısıldığı uyarısında bulunarak, “Kuşkusuz ki bu bölgede gerçek bir kan gölü, gerçek bir sivil katliamı göreceğiz” dedi.
-KAFRANBEL-
Uyarıların sürdüğü bölgede ilerleyişini sürdüren Şam Yönetimi ise son 48 saat içinde 19 köy ve kasabayı ele geçirdiğini duyurdu. Bunlar arasında yer alan Kafranbel, Şam’a ilk isyan eden kasabalardan olması nedeniyle sembolik bir önemi bulunuyor. 2011 yılında, Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimine karşı barışçıl bir biçimde başlayan ayaklanmanın ilk günlerinden beri, Kafranbel, tüm dünyada protestoların kalesi olarak biliniyordu.
Rejim güçleriyle, orduda taraf değiştiren askerler arasında 2012 yılında başlayan çatışmalar sonucunda, kasaba hükümetin kontrolünden çıkmıştı. Yaklaşık 20 bin kişinin yaşadığı kasabada, 2011 yılında yapılan bir protesto gösterisinde, göstericiler, “Kahrolsun hükümet ve muhalefet” yazılı bir pankart taşımışlardı. Göstericilerin sadece Şam’ı değil, cihatçıları ve Esad’a karşı ayaklanmanın radikalleşmesini de eleştirmesi, kamuoyunda ilgi çekmişti. -Tamer Yazar-