Maalesef kadına karşı şiddet, çocuk istismarı, hayvanlara karşı kötü muamele konularında bir arpa boyu yol alamadık. Kanunlar yapılıyor, STK’lar aktif olarak çalışmalar yapıyor, hatta bu konularda toplumsal hassasiyet ve refleks de oluştu. Fakat bu çirkin davranışları bir türlü sıfıra indiremedik.
En önemli sorun, ZİHİNYET!
Eşini, sevdiği kadını öldürmeyi, ona işkence yapmayı düşünen bir zihniyeti, hiçbir kanun caydıramaz. Öncelikle bunu net olarak ifade etmeli. Aynı şekilde, hayvana işkence yapan bir zihniyeti de hiçbir dış güç kolay kolay durduramaz. Çünkü normal bir insan, hiçbir durum ve şartta, canlıya şiddet göstermeyi, onu öldürmeyi aklının ucundan dahi geçirmez. Geçirmemeli. Eğer bir zihniyet; canlıya işkence yapmayı, şiddet uygulamayı ve onu öldürmeyi tasarlıyorsa, o zihniyetin derhal ıslah edilmesi gereklidir.
Fakat bu demek değildir ki, kanuni düzenlemeleri es geçelim. İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet konusunda önemli bir düzenlemedir. Bundan asla vazgeçmemek gerekir. İstanbul Sözleşmesi’ne sıkı sıkıya bağlı kalmamız, bu düzenlemeyi korumaktan asla taviz vermemiz gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmek bir yana, bu düzenlemeyi güçlendirmeli ve uygulanabilirliğini, etki alanını artırabilmek için çalışmalar yapmamız gereklidir
Aynı şekilde, hayvanları da kanunda “eşya” olarak tanımlamaktan vazgeçmek gerekir. Hayvanlar canlıdır, “eşya” değildir. Bu konuda Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere, ilgili mevzuatlarımızda yıllardır düzenleme yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Fakat maalesef, hayvanlara karşı yapılan kötü muamele konusunda da hiçbir ilerleme kaydedemedik. Bu arada bir parantez açarak, İstanbul Büyükşehir ve Adalar Belediyesi’ne teşekkür ederek, Adalardaki faytonlar aracılığıyla atlara yapılan zulmün geçtiğimiz aylarda sonlandırıldığını da ifada etmek isterim. Adalarda, yıllardır fayton çetesi ile atlara zulüm yapılıyordu. Bu zulme nihayet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi el ele vererek son verdiler.
Tutuklama ile, cezaları artırmak ile suç işlenme oranı önlenemiyor. Bu bir gerçektir. Son on yılda, uyuşturucu suçlarının Türk Ceza Kanunu’ndaki cezası ciddi ölçüde artırıldı. Fakat uyuşturucu kullanımı ve satışı suçları, son on yılda müthiş bir hızla arttı. Benzer bir örneği, kasten öldürme suçları için de verebilirim. Cezalar çok yüksek, ama suç oranı maalesef düşmüyor. Demek ki, basit bir mantıkla, suç işlenmesini önlemek için cezaları artırmak yetmiyor. Daha başka çalışmaların yapılması gerekmektedir.
En temel çözüm Eğitim
Yasal düzenlemeler ve caydırıcılık tabii gereklidir. Fakat devlet, bireydeki olumsuz düşünceye direkt olarak müdahale edip onu göremez. Engel olamaz. Aynı şekilde devlet, şiddet teşebbüslerini öngörüp bunlara da engel olamaz. Burada üzerimize düşen, sağlıklı bir “insan” yetiştirilmesine katkı verilmesidir.
Hayvan sevgisi, insan sevgisi, kısacası canlıya saygı ve sevgi, bireye aile ortamında aşılanmalı. Bu görüş, okullarda eğitim-öğretim ile bireye perçinlenmeli.
Tartışma programlarını, siyasilerin söylemlerini takip ediyorum. Pek çokları, eğitim sorununa değinmiyor. Yasalardan bahsediliyor, olumsuz davranışlarda bulunanlar lanetleniyor. Kısacası, işin kolayına kaçılıyor. Fakat huzurlu, mutlu bir toplum yaratabilmek için insanın önce kendine, canlılara ve doğaya saygı göstermesini öğrenmesi gereklidir. Bir birey, yerlere çöp atmanın ne kadar adi bir davranış olduğunu, ailede ve okulda öğrenmelidir. Doğaya zarar vermenin ne kadar yanlış bir davranış olduğunu, ileride bu zararının bedelini bir şekilde ödeyeceğini bilmelidir. Bu farkındalığın, bireylere ve dolayısıyla topluma aşılanması lazımdır.
Bu politikalar üzerine kafa yorup hızlıca aksiyona geçmediğimiz sürece, maalesef acı haberleri izlemeye devam ederiz. Bu sebepten ötürü, yetkilileri ve siyasileri derhal kalıcı çözümler üzerine düşünmeye ve hızlıca harekete geçmeye davet ediyorum. Aksi halde bunun bedelini ilerde hepimiz ödeyeceğiz.
YORUMLAR