Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet Halk Partisi, 37. Kurultay’ını tamamladı. Bu kurultay, gündemde ilk sıralarda yer aldı ve hala kurultay üzerine yazılar yazılmakta. Bunun iki sebebi olduğu görüşündeyim. Birincisi ve bana göre en önemlisi; CHP, şuan iktidar hedefindedir. 11 büyükşehir belediyesi ile CHP şu an çok güçlü bir iktidar adayıdır. Kadroları oldukça motive durumda. Yıllarca bir kara propaganda yapılmıştır, CHP’ye karşı. “Bunlar, 3 koyun bile güdemez” denildi. Fakat büyükşehir belediyeleri öyle yaratıcı, halkın refah seviyesine direkt etki eden projeler geliştiriyor ki, yurttaşta bu ön yargı kırılmış durumda.
İkinci sebep, siyasi partilerde demokrasi kırıntısı dahi kalmamış durumda. Bunu, yurttaşlar kanıksamış! Yurttaşlar, üye olduğu ve oy verdiği siyasi partinin karar alma sürecindeki hatalara hiçbir şekilde ses çıkartmıyor. Mevcut siyasi partiler kanunu ile genel başkan; tüm milletvekili adaylarını, belediye başkan adaylarını, parti karar organlarını, belediye meclis üyesi adaylarını belirleyebiliyor. Peki bu sistemde, üyelerin, karar mekanizmasına ne gibi bir etkisi var? Cevabı; bu sistemde, parti üyelerinin hiçbir etkisinin olmamasıdır. Bu sebepledir ki, her fırsatta, sağlıklı bir demokrasi için acilen siyasi partiler kanunun değişmesi gerektiğini ifade etmekteyim.
Fakat CHP’de durum farklı. Eksikler de olsa, Türkiye’de tüm mahallelere sandık kurarak il-ilçe yöneticilerini seçimini sağlayan tek parti CHP’dir. İkinci bir parti yok. Bazı şehirlerde önseçim yaparak milletvekili adaylarını belirleyen tek parti yine CHP’dir. Devam ediyorum… Partinin çok önemli karar organı olan Parti Meclisi’ni, genel başkan ataması ile değil, delegelerin seçimi ile belirleyen tek parti yine CHP’dir. Bu da, demokratik seçim usullerini uygulayan CHP’nin, kendi tabirim ile “popüler” olmasına neden oluyor. Basında, ‘genel başkan adaylarına niye yeteri imza verilmedi’ diye tartışmalar oluyor. Ama aynı eleştiriyi yapanlar, bir kere de sormuyor, “diğer partilerde neden her şeyi herkesi genel başkan atıyor, bu usul antidemokratik” denmiyor. Bu eleştirileri yapmayıp, CHP Genel Başkanı Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek, bana göre samimiyetsiz bir tutumdur.
CHP’de, Parti Meclisi 52 kişiden oluşuyor. CHP Genel Başkanı, delegelere anahtar liste verirken, 52 kişilik değil, 80 kişilik bir anahtar liste sundu. Bu da delegeye, “sizin tercihlerinize değer veriyorum, daha verimli çalışabileceğinize inandığınız kişileri listelerinize yazabilirsiniz” mesajıdır. Son derece demokratiktir. Belki bu ifadelerim yanlı-taraflı nitelenebilir. Fakat Türkiye’deki siyasi partilerin hiçbirinde buna yaklaşan bir uygulama dahi yoktur. Aynı şekilde, parti karar organlarında bu denli gençlere ve kadınlara önem veren başka bir siyasi parti de Türkiye’de bulunmamaktadır. Eleştiriler yapılırken, yapılan olumlu hususların da göz ardı edilmemesi, takdir edilmesi gereklidir.
Delege, dümeni Sayın Kılıçdaroğlu’na teslim etti
Türkiye’nin demokratikleşme hareketinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun büyük katkıları vardır. Milyonlarca katılımcıya ulaşan Adalet Yürüyüşü, İyi Parti’nin seçimlere katılabilmesi için 15 milletvekilini İyi Parti’ye yönlendirmesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılabilmeleri için rakip adaylara imza verilmesi gibi… Bunlar, basit olarak kimilerince değerlendirilebilir, fakat çok önemli adımlardır.
Bunun dışında, 11 büyükşehir belediyesinin kazanılmasında aslan payı Sayın Kılıçdaroğlu’ndadır. Uzlaşı zemini sonuna kadar zorlanmış, beraber olması hiç düşünülmeyen partilerin, vatandaşların yıllardır “demokrasi ve Atatürk ilkeleri çatısında birleşin” çağrılarına kulak verilmiş, güzel bir “Millet İttifakı” oluşumu sağlanmıştır. CHP; İstanbul, Mersin, Adana, Antalya gibi kritik bölgelerin adaylarının belirlenmesi sürecinde, Sayın Kılıçdaroğlu, önemli eleştiriler ve riskler aldı. Hatta sayın İmamoğlu’nun adaylığı sürecinde, “tanınırlığı olmayan biri İstanbul’u nasıl kazanacak” diye eleştiriler yapıldı. Sayın Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu da “tanıdıkça seveceksiniz” dediler, öyle de oldu.
Bu başarı sonrası, CHP delegesi, Sayın Kılıçdaroğlu’na adeta “geminin dümenini” teslim etti. Zor zamanlarda, Sayın Kılıçdaroğlu, gemiyi limana yanaştırdı. Sonraki hedefler için de aynı kaptan ile devam denildi. Ki bana göre de, son derece mantıklı bir seçimdir bu.
Tabi Türkiye’de siyasetin gündemi çok hızlıca değişebiliyor. Sürecin nasıl ilerleyeceğini, önümüzdeki günlerde daha sağlıklı olarak görebilme imkanımız vardır. Fakat kadınların, gençlerin, birikimli ve emek sarf eden isimlerim PM listesinde olması kanaatimce olumlu bir husustur. Tabi PM listesinde yer almayıp, çok değerli müthiş bir insan kaynağı da mevcut CHP’de.
Sonuç olarak;
Aile meclisinde bile önemli kararlar danışılarak, oylamayla, demokratik bir şekilde alınır.
Partisine demokrasiyi getirmeyenlerden, her şeyi tek başına belirleyenlerden ülkeye sağlıklı bir demokrasi getirmesini beklemem. Bunun zıt yorumu ile, partisinde demokratik standartları uygulayan genel başkanların ve partilerin, ülkeyi sağlıklı demokrasi ile buluşturabileceğine inanırım.
YORUMLAR