Türk Alman Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, Suriyeli göçmenlerin kalıcı olduğunu ve uyum tedbirlerinin de bu yönde alınması gerektiğini belirten isimlerin başında geliyor. Peki, Ankara başta olmak üzere, ‘dönecekler’ algısını toplumda sıcak tutmanın ana nedeni ne? Erdoğan, tam da bu noktada durdu ve merak edilenleri cevapladı.
16 Temmuz 2020 tarihi itibariyle, Hatay’daki Suriyeli sığınmacı sayısı, 434 bin 962 kişi. Hatay’ı, sığınmacı kalabalığı açısından ülke genelinde geçen iki şehir var. Bunlardan İstanbul 504 bin 94, Gaziantep ise 450 bin 839 Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.
2011’de Suriye’de başlayan iç çatışmaların ardından yaşanan kitlesel göçlerin adresinde duran Türkiye adına eldeki en net fotoğraf karesini veren isimlerin başında, Türk Alman Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan geliyor.
Erdoğan, Suriyeli göçmenlerin kalıcı olduğunu ve uyum tedbirlerinin de bu yönde alınması gerektiğini belirtirken, bir gerçeğin altını özenle çiziyor… “Türkiye’de doğan 600 bin bebek, yeni yaşamın işareti. 680 bin çocuk, Türkçe öğrenim görüyor.” Erdoğan’a göre, bu, ‘kalıcılık’ adına önemli bir veri ve ‘dönecekler mi’ sorusu yerine ‘entegrasyonun devreye girmesi için de yeterli.
Konuya ilişkin olarak, Karar Gazetesi’nden Mikdat Karaalioğlu’nun sorularını yanıtlayan Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, 434 bin 962 Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Hatay’da da sık sık gündeme gelen ‘dönüşler’ başlığında çarpıcı değerlendirmeler yaparken, önemli tavsiyelerde de bulundu.
-GÖÇÜN FITRATI-
“Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin, Suriye’deki koşullar çok olumlu hale gelse bile artık ülkelerine dönmeyeceğinden mi hareket ediyorsunuz?” sorusunu cevaplandıran Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye’de, 2019’un sonunda, 530 bin civarında bebek doğdu, ki bu rakam şu an 600 bine çıktı. Bu, yeni yaşamın bir işareti zaten. Türkiye’de 680 bin çocuk, Türk okullarına gidiyor ve Türkçe öğrenim görüyor. Bu çocuklar, kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar, ebeveynleri ile de Arapça konuşuyorlar. Daha da önemlisi, artık sınırın hemen öbür tarafında değiller. Türkiye’deki 81 ilde yaşıyorlar.
Şu an İstanbul’daki Suriyeli sayısı 963 bin. Bu insanların artık Türkiye’de bir yaşam kurduklarını biliyoruz. 1 milyondan fazlası çalışıyor. Türk toplumundaki reddiyeyi ve rahatsızlığı görüyoruz. Ama yine de Suriyelilerin dönmesini beklemek, hem burada kurdukları hayat, hem de harabeye dönmüş ülkelerindeki durum dikkate alındığında, gerçeklikle örtüşmüyor.
Yurtdışındaki Türkleri düşünün. Onların cennet bir vatanları vardı, Almanlar da onları istemiyordu, ama yine de biraz daha para kazanayım, emekliliğimi alayım, çocuklar okusun gibi gerekçelerle kaldılar. Dolayısıyla bu kalıcılık, yanılmayı dilesem de, benim gözümde gayet net. Her şeyin bir fıtratı varsa, göçün fıtratında da kalıcılık var.”
-UYUM!-
Hatay’da da Suriyeli sığınmacılar bağlamında sık sık tartışılan ve yerel idarecilere bu anlamda hatırlatılan bir kavram, ‘uyum’… Yüzbinlerce Suriyelinin, aradn geçen 10 seneye rağmen halen toplumun genelinden uzak ve hatta kopuk yaşadığına işaret edenler, yapılması gerekenin, ‘uyum’ kavramına işlerlik kazandırılması olduğunun altını özenle çiziyor.
Konuya kendi değerlendirmesini katan Erdoğan’ın buna dair tespitleri ise şöyle:
“Klasik göç ülkeleri hariç, dünyanın her tarafındaki ülkeler ‘uyum politikalarından’ kaçınıyor. Bunu yaptıklarında, kalıcılığı özendireceklerini biliyorlar.
Uyumun ne anlama geldiği konusunda büyük bir tartışma var. Uyum, kendi içinde problemli bir kavram. İngilizcesi, Integration. Aslında bir mühendislik kavramı. Yani tükenmez kalemin iki parçasının birbirine entegre olması gibi. Dünyanın hiçbir yerinde, teknikte görülen birbirine kenetlenme hali yok. Uyumdan, genelde, asıl olan kitleye yeni gelenlerin uyması anlaşılıyor. Ama burada da ortaya çıkan hiyerarşik yapıya itirazlar var. Benim uyumdan anladığım ise, yeni gelenlerle huzur içinde bir arada yaşamadır.
Çoğunluk toplumunun yaşadığı tedirginliği, nedenlerini bulup gidermek gerekiyor. Algılar varsa, algılarla ilgili iletişim stratejisi yapmanız lazım. Göçmenler, ayrışık halde yaşamamaları lazım. Topluma aidiyet göstermeleri lazım. Uyumda ana belirleyici, aslında aynı kültürel kökenden olmak ya da olmamak değil, sayısal büyüklükler. Almanya’nın her gün Türkleri konuşmasının nedeni de sayı. Burada da, Türkiye’de yaşayan 50 bin İranlıyı konuşmuyoruz, ama Suriyelileri konuşuyoruz. Çünkü sayıları yüksek.” Tamer Yazar