17 Ağustos depreminin 21. yıldönümü nedeniyle, felaketin yaşandığı saat 03.02’de ölenler anıldı, acılar bir kez daha paylaşıldı. 1. derece deprem bölgesindeki Hatay ise ‘ne kadar hazırız’ sorusu ile dünü tamamladı.
“Enkaz altında kaldım. 6 saat sonra çıkarıldık. Leğen kemiğim kırıldı. Felç olma durumum vardı. Oğlum yaşasaydı, şimdi 38 yaşında olacaktı. Kızım da 35 yaşında. Kızımı Gölcük’te defnettim. Oğlumu, 10 gün sonra Sivas’ta bulduk. Oraya defnedilmiş. Bu anma törenine İstanbul’dan geldim. Acılar tazeleniyor. Evlat acısı zaten unutulmuyor. Ne zaman ölürsün, ne zaman onlara kavuşursun, evlat acısı ancak o zaman diner. Allah kimseye bir daha böyle acılar göstermesin.”
Bu sözler, 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremde göçük altında kalan ve depremde iki çocuğunu kaybeden Hülya Döleker’e ait. 17 Ağustos’un yıldönümünde benzer bir riskin merkezinde duran Antakya özelindeki Hatay’da da sorulan sorular var. Bu soruların başında da, olası bir depremde kullanılması beklenen “toplanma alanları” geliyor.
Antakya’dan Defne’ye, tüm ilçelerde, kent yönetimi tarafından belirlenen toplanma alanlarının paylaşılmasını bekleyenler, eski kentin dar sokakları içinde ‘demir kafesler’ içine alınmış eski evlerin korunmasız, kadere teslim hallerine de işaret ediyor ve soruyor:
“Deprem kentiyiz, ama… Ne kadar hazırız? Hazır olmak için ne yapıyoruz?” -Tamer Yazar-