Peki, bu son bir çözüm mü?
İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarıyla ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek, denetimlerini yapmak üzere kuruluyorlar ama…
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 10. Maddesi ile ‘kuruluşları’ yerel idareler noktasında ‘resmileşen’ Koruma Uygulama ve Denetim Büroları’nın (KUDEB) Antakya özelinde ne yapıp ne yapmadığına bakmak için, düne ait olanların kendisini korumayı başarabilmiş olduğu alanlarda sık sık karşımıza çıkan bir uyarı tabelasına bakmak gerekiyor! O uyarıya ekli kelimeler mi? Aslında bu kentin yeni karabasanını özetliyor… ‘Dikkat ! Bu yapı tehlike arz etmektedir.’
-VATANDAŞ TEPKİLİ-
Eldeki tabelaların her gün yanı başından geçenler ise yaşananlara tepkili. Hem bu tabelayı buraya koyup, devamını getirmeyenlere hem de o tabelaya kadar yapılması gerekenleri yapmayıp da bu binaları çöküşe teslim edenlere. Bu tepkiye ekli kelimeler mi? Oldukça net…
“Bu evin eski halini kimse bilmez. Okuyan bilmez. Buradan geçip gitmemiş biri hiç bilmez. Biz biliriz ama. İki katlı eski bir Antakya eviydi. İçinde yaşayanlara ev olmuş çok güzel bir evdi. Eski halini görseniz, hayran kalırdınız. Ufaktı ama güzeldi. Şimdi ondan geriye yıkıntı kaldı. Geriye çökmüş bir yığın kaldı. Bu yığın şimdi son zamanlarını yaşıyor. Ama hala tarihi özelliği olduğu için gelip de kendi elleriyle yıkamıyorlar anlaşılan. O yüzden kendi kendine yıkılmasını bekliyorlar. Böylece doğal yollarla yıkıldığından, kanuna da uygun hale geliyor.
Yıkılmasını beklemek işin kolay tarafı! Ardından gelip buraya tabela dikmek de! Zor olanı yapabilseler keşke. Bu evlerin hastalığını tedavi edebilseler. Bu evlerin hastalığı ne mi? Yalnızlık… Terk edilmişlik…”
-SORUMLULUK BİTTİ Mİ?-
Merak edilen şey, her gün yanı başından onlarca insanın geçip gittiği böylesi bir noktaya tabela diken yerel idarenin olası bir riskin sorumluluğunda durup durmayacağı! Çünkü ‘risk var’ demekle bitmemeli! ‘Vatandaşı uyardık’ deyip de kenara çekilmemeli! Çünkü kenara çekildiğimiz yer, hayatı da teğet geçtiğimiz yer… Ve o yer, bir kentin kayboluş hikâyesi. Bizlerin en ön sıradan izlediği, ama görmezden geldiği kentin son hikâyesi…-Tamer Yazar-