Tıraş, “Dünya Barış Günü” mesajında, hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı olduğuna vurgu yaptı
Eğitim-Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, “1 Eylül dünya Barış günü” mesajında, tablonun karamsar olduğunu, ancak çaresiz olmadığımızı belirtti, hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı olduğuna vurgu yaptı.
Bunun yolunun eşitlik, özgürlük, laiklik ve barış mücadelesinden geçtiğine değinen Tıraş, “Barış, özgürlük ve eşitlik paydası altında birlikte ve ortak mücadele bir arada yaşamının zemini de oluşturacaktır. Barış mücadelesinin en çok da yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde yükseltilmesine ve süreklileştirilmesine ihtiyaç var. Bu amaçla atılacak her adım bizleri barışa olduğu kadar insan olma erdemine de yakınlaştıracaktır. Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize olan inancımız her zamankinden daha güçlüdür” şeklinde görüşlerini aktardı.
Emperyalizm milyonları açlığa, sefalete sürüklüyor …
Silah harcamalarının sürekli arttığını, nükleer silahların sınırlandırılması antlaşmalarının bir bir iptal edildiğini, yeni nükleer silah denemelerinin ardı arkasının kesilmediğini belirten Tıraş, mesajında şunlara yer verdi: “Oysa İkinci Dünya Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesinde de dönemin iktidarları diğer ülkelerin kendilerini kıskandığının, silahlanmada ileride olduklarının, ırklarının üstünlüğünün müjdesini veriyorlardı! Sonuç olarak; geride en az elli iki milyon ölü, milyonlarca engelli, yerle bir edilmiş kentler, yeri belirsiz gömülü halde tonlarca patlamamış mühimmat ile büyük bir acı ve gözyaşı bırakıldı!
Aradan 81 yıl geçti… Emperyalist, gerici güçler aynı amaçlar ile sermayenin sınırsız ve koşulsuz dolaşımı için kan dökmeye, işgale ve büyük bedeller ödenerek elde edilmiş temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaya devam ediyorlar.
Yol açtıkları mültecilik, göçmenlik karşıtlığı üzerinden milliyetçilik, ırkçılık yükseltiliyor, oya ve sermayeye dönüştürülüyor. Halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar. Açlığa, susuzluğa, sefalete sürüklenen milyonlar, göç yollarında yitip giden yüz binler, her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliği umurlarında değil! Kârlarını arttırarak kasalarını dolduruyor ve yeni çatışmaların fitilini ateşliyorlar.
Savaşların bedelini yoksullar, kadınlar, çocuklar ödüyor …
Aradan 81 yıl geçti… Yitip giden hayatların yanı sıra doğa tahribatının dünyanın geleceğini tehdit eder düzeye ulaşmasının son kanıtı olan korona pandemisine, daha birkaç gün önce Giresun’da yaşanan sel felaketi gibi açık göstergelere rağmen doğa talanı, HES’ler, canlıların yaşam alanlarının ortadan kaldırılması, sera gazlarının kullanımı vb. devam ediyor. Sermaye ve rant için yaşama dair ne varsa ortadan kaldırılması zerre kadar umurlarında değil! Pandemiyi kast ederek ‘görünmeyen düşmanla savaş halindeyiz’ diyorlar. Bir kez daha savaş dilini kullanıyorlar. Pandemiye yol açan doğayla savaş halinde olma politikalarından da vazgeçmiyorlar!
Gerek savaşların/çatışmaların gerekse de pandeminin bedelini, savaşları çıkaranlar, pandemiye yol açan politikaları uygulayanlar değil yoksullar, ezilenler, emekçiler, kadınlar, çocuklar ödüyor.” Mehmet ÖZGÜN