Geçtiğimiz günlerde, “Hatay’da humus, bir kültür. 100 yakın işyeri, 05.00-17.00 arası sadece humus yapar, satar, il dışına gönderir ama… Ne çare, coğrafi işareti Tarsus almış!” açıklaması yapan ATSO Başkanı Hikmet Çinçin, bu konudaki organizasyonun ve birlikte hareket etmenin önemine işaret etti.
Hatay ve Mersin’in Tarsus ilçesinin uzun bir süredir “paylaşamadığı” lezzet, humus, sessiz sakin alınan tescilinin ardından bir kez daha gündemde, ki bu defa ‘nasıl kaçırdık’ noktasında. Her iki kentte de farklı sunumlarla sofralardaki yerini alsa da, yiyenlerin büyük beğenisini kazanan humus, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu
Kapsamında, 26.05.2017 tarihinden itibaren korunmak üzere 01.11.2017 tarihinde tescil edildi. Coğrafi İşareti alan kurum ise Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası.
-YAŞAMLA İÇ İÇE-
Tarsus tarafından tescilli, Hatay’da da çok bilinen ve tüketilen humus için verilen bilgi, yöresel lezzetlerin gündelik yaşamın ne kadar içine girebildiğine de işaret ediyor.
“Tarsus Humusu, yöre ile bilinirlik kazanmış özel bir yiyecektir. Tarsus’ta ilk humus yapımı 1920’lerde başlamıştır ve günümüze kadar devam etmiştir. Ayrıca ‘Eshab-ı Kehf’te Hıdırellez Günleri’ kapsamında
geleneksel olarak Tarsus Humus yarışmaları düzenlenerek, ürün yapımındaki ustalık öne çıkarılmakta ve kültürel
mirasın yaşatılması devam etmektedir.
Tarsus Humusu, yöre ile özdeşleşmiş çok meşhur bir yiyecek olup, yörede menüsünde sadece Tarsus
Humusu’na yer veren restoranlar yer almaktadır.”
Peki, Hatay’daki yeri nedir, biliyor muyuz? Şimdi de bu konuda ifade edilene gelsin sıra…
“Tahin, nohut ve sarımsağın birleşimiyle ortaya çıkan, hazırlanışı ve ismi her iki yöre için de hemen hemen aynı olan humus, UNESCO tarafından gastronomi alanında ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edilen Hatay’da, üzerindeki zeytinyağı ve turşu süslemeleriyle genellikle soğuk meze olarak sofralarda yer alıyor. ‘Tarsus humusu’ adıyla coğrafi işaret tescil belgesini alan Mersin Tarsus’ta ise, humus; nohut, tokmak yardımıyla ezilip tahinle harmanlandıktan sonra, sunumunda baharat ve tereyağı eklenerek ana yemek olarak servis ediliyor. Tarsus humusu; pastırmalı, sucuklu ve sade çeşitleriyle beğenilere sunuluyor.”
-ARADAKİ FARK!-
Tarsus Humusu ile Hatay Humusu arasındaki farkı bilmeyenler için sözü, Tarsus Humusu’nun ustalarından birine verelim…
“Hatay’da ustalar, humusu soğuk servis ediyor. Tabağın çevresini, turşu ve domates ile süsleyerek, üzerine zeytinyağı döküp yeme aşamasına getiriyor. Tarsus’ta ise durum tam tersi. Burada, sıcak ve tereyağı eşlinde sunumu yapılıyor. Aradaki en büyük fark bu. İkisinin lezzeti birbirinden farklı. Türkiye’nin genelinde humus meze olarak biliniyor. Fakat humus, Tarsus’ta, öğün yemeği olarak yeniliyor.”
-NE YAPILMALI?-
Geçtiğimiz günlerde “Tuzlu Yoğurt” için tescil aşamasını tamamlayan ve coğrafi işaretlemeye nokta koyan Antakya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ATSO) yöresel ürünler ve üretimlerle ilgili hassasiyetini ilk elden ortaya koyan Başkanı Hikmet Çinçin, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 2017’de tescillenen humus için yaptığı son paylaşımıyla, bu konuda önemli bir mesaj verdi.
Kendi twitter hesabı üzerinden, “Hatay’da humus, bir kültür. 100 yakın işyeri, 05.00-17.00 arası sadece humus yapar, satar, il dışına gönderir ama… Ne çare, coğrafi işareti Tarsus almış!” açıklamasında bulunan ATSO Başkanı Hikmet Çinçin, bu konudaki organizasyonun ve birlikte hareket etmenin önemine işaret etti.
-YETİŞEMEYİZ!-
Paylaşıma eklenen yorumlardan birinde yer alan ve Hatay’ın henüz tescil almamış yöresel lezzetlerine işaret eden, “Dilerim, listenin bize ait (!) olan kısmında ilerlemeye devam ederiz” ifadesine de cevap veren Başkan Hikmet Çinçin, “Belediyeler ve Ticaret Odaları, Borsalar, işin peşini bırakmamalı. 100 civarı ürün var. Biz yetişemeyiz yalnız!” diyerek, diğer kurumsal kimliklerin de elini taşın altına koyması gerektiğinin altını çizdi.
-NEDEN ÖNEMLİ?-
Hatay’da ‘humus’ başlığında yaşanan sosyal medya merkezli tartışma, aslında kazanılan coğrafi işaretlemelerin o il ekonomisinde yarattığı ya da yaratabileceği ticari değerin de bir karşılığı. Bu konudaki bir açıklamasında bu konuya değinen ve Türkiye’nin zengin coğrafi işaret portföyünün gastronomiyle birleştirildiğinde 25 Milyar Euro’luk bir gelir elde edilebileceğini söyleyen Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Başkanı Prof. Dr. Habip Asan’ın ifadesi şöyle:
“İtalya, sadece peynirden 10-12 Milyar Euro bir yıllık gelir elde ediyor. Fransa’nın yıllık 60 Milyar Euro’nun üzerinde coğrafi işaretli geliri söz konusu. Bizim ise çok düşük düzeyde. Oysaki bu rakamlarla mukayese ettiğimizde, Türkiye’nin coğrafi işaretli ürünlerden yılda 20-25 Milyar Euro kazanmaması için hiçbir sebep görmüyorum. Türkiye’nin zengin coğrafi işaret portföyünü düşündüğümüzde ve bunu gastronomiyle birleştirdiğimizde 25 Milyar Euro’nun da üstüne çıkabiliriz. Uygun markalaşma ve pazarlamayla, bu hedefin çok gerçekçi olduğunu düşünüyorum.” Tamer Yazar