Dünyada ışıklandırılan ilk cadde olarak kabul edilen Kurtuluş (Herod) Caddesi’ni, tarihteki ihtişamına ve hak ettiği görünüme kavuşturmak amacıyla başlatılan Kurtuluş Caddesi Restorasyon Projesi’ne dahil binalarda bugüne kadar gerçekleştirilen uygulama ve yenileme takdir görürken, geride bırakılan noktasında “neredeyiz”, merak konusu.
İller Bankası tarafından 19 Eylül 2019 tarihi itibariyle ihale süreci başlatılan ve aynı yılın Kasım ayı içinde de çalışmalarına geçilen Kurtuluş Caddesi Restorasyon Proje Uygulaması, tarihi caddede 1.etap olarak ifade edilen Sarımiye Camii ile Uzun Çarşı girişi arasında yer alan tarihi yapıların cephe iyileştirme ve sağlıklaştırma uygulama faaliyetlerini kapsıyor.
Şu ana kadar yapılan çalışmalar ve uygulaması bitirilen binaların görselinde duranlar, yapılan için teşekkür ediyor.
-İKİ DÖNEM!-
İzzettin Yılmaz başkanlığındaki Antakya Belediyesi Yönetimi tarafından koordine edilen restorasyon uygulaması konusundaki memnuniyeti paylaşanlar, İsmail Kimyeci dönemindeki Antakya Belediyesi Yönetimi tarafından, aynı caddeye bakan dar bir sokağın ahşap / taş evleri arasına yapılan asfalt yolun ne zaman söküleceğini soruyor.
Tarihe bakışın, her belediye yönetimi döneminde farklı uygulamaları da beraberinde getirdiğine işaret edenler, benzer örneklerinin eski Antakya sokakları içinde olduğunu ifade ettikleri asfalt uygulamasının kent kimliği içinden tamamen çıkartılması gerektiğini dile getirirken, düşüncelerini şöyle paylaştılar:
H.Ö. >> Şu hayatta bizi sıkan, üzen, yoran, hayal kırıklığına uğratan o kadar çok şey var ki, iyiye hasretiz. Bu yüzden de, eskiden ne halde olduğumuzu bilenler olarak, şimdilerde gördüğümüz şeyden mutluyuz. Tek sıkıntı, işimiz biraz pis! Geçen gün, taş bir binanın üst kısmını bir makine ile temizliyorlardı. Bütün cadde, o temizliğin kaldırdığı tozun altında kaldı. Kaldırımda yürüyenler de. Dedim ya, iyi şeyler yapıyoruz yapmasına da, itinasız ve dağınığız. Hala burada bu çalışmalar sürüyor ve hala her çalışma yapılan yerde kaldırımlar kullanım dışı bırakılıyor.
B.C. >> O bahsettiğiniz sokağı biliyorum. İlk yapıldığında da kızmıştım, hala da oradan yürürken söylene söylene geçiyorum. Aklı, mantığı, biraz tarih bilgisi, en azından sevgisi olanın yapmayacağı bir işti.
P.Z. >> Şu çalışma devam ederken, niye aynı zamanda bu kısımları da düzeltmiyorlar ki? Bu kadar iş, işçi, ekip, malzeme ortalığa saçılmışken, yanlışı da kaldırsınlar ortadan, olmaz mı?
Y.N. >> Kente gelenler, yerlisi de yabancısı da, bu sokakları geziyor. Gezmeden gitmiyor. Peki, o sokaklardaki yaşamı, kültürü görmek isterken, “bu asfalt ne” demiyor mu? Biz bile diyoruz! Onlar demez mi sanıyoruz!
A.V. >> Antakya kentini ikiye bölen Asi Nehri’nin doğusundaki bölge ile Habib-i Neccar (Silpius) dağı arasında kalan yerleşim yeri içerisinde yer alan geleneksel Antakya evleri, mimarisi ile kendine has özelliklere sahip olmasına sahip de… Kent sakinlerinin belleğinde ve anılarında önemli bir yer tutan bu alanı ‘dün’ kimliğinde muhafaza etmek niye bu kadar zor?
-EVLER-
Kimi 100, kimi 150 ve hatta 250 yıllık, taş ve ahşaptan yapılmış tüm o “eski” denen evler, kentin tarihini yaşatırken, kimliğine de imza atıyor. Bunu yaparken de, bölgeye özgü sarımtırak beyaz kalker taşı, kerpiç ve ahşaptan yapılarıyla dikkati çekiyor. Yüksek taş duvarları, süs havuzlu avluları ve etrafında odaların sıralandığı geneli iki katlı evleriyle, halkın yaşayış biçimini, gelenek ve göreneklerini yansıtıyor. Son yıllarda aldığı göçlerle değişen ev sahiplerinin, maddi durumuna göre eklediği ufak tefek detayların dışında, evlerin tümünde aynı plan düzeni görülüyor. Eski Antakya evlerinin yer aldığı sokaklar ise birbirlerini dik olarak kestikleri için kendilerine özgü bir karmaşık düzen oluşturuyor.
Genellikle dar ve ortasından su kanallarının geçtiği taş döşeli bu sokaklar, aynı zamanda rüzgârları kesmeyi ve su baskınlarını önlemeyi de amaçlıyor. Genişliği yaklaşık 3 metre ile 1,5 metre arasında değişen sokaklarda, yerel tabirle “zokmak” denilen çıkmazlara da rastlanıyor.
Kapılar ise özel anlamları olan tokmaklarıyla gelenleri karşılıyor. Son yıllarda hem ahşap kapılar, hem de o kapılara ekli demir tokmaklar yok denecek kadar azaldı. Ancak var olanları, kalabilenleri izleyenlere, her bir tokmak, kendi hikâyesini anlatmaya da devam ediyor. Tamer Yazar